Fakat hedef neresi olursa olsun, ülke çapında büyük bir paniğe sebeb olacaktır. | Open Subtitles | ,ولكن مهما كان الهدف .سيكون هناك حالة كبيرة من الذعر في كل البلاد |
Bize yardım edebilirsiniz. Beyler, bayanlar paniğe gerek yok. Rotamızda ufak bir değişiklik var sadece. | Open Subtitles | قم بمساعدتنا ليس ثمه شيئآ يدعو للذعر هناك تغير طفيف فى مسارنا |
Yüksek basınç altındayken, kandaki her şey korkup paniğe kapılır ve saklanır. | Open Subtitles | تحت الضغط العالي، يصاب كلّ شيء بالدّم بالذعر والهلع ويسارع بالفرار والاختباء |
Ama şişmanlık korkusunun neden olacağı paniğe, hakiki teröre de değiniyor. | TED | إلا أنه يعبر أيضاً عن الهلع الإرهاب بمعناه الحرفي الذي يسببه الخوف من السمنة |
paniğe kapılmış bir gorille telefon kulübesinde sıkışıp kalmayı buna tercih ederim. | Open Subtitles | أُفضل هذا على أن أكونَ في كبينة اتصالِ مع غوريلا تُسبب الفزع |
paniğe kapıldı. Köşeye sıkıştırılmış yırtıcı bir hayvan gibi hissetti. | Open Subtitles | لقد استولى عليه الرعب ، و شعر و كأنه حيوان مطارد ، محاصر ، يائس |
paniğe hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | لا يوجد داعى للفزع أكرر لا يوجد داعى للفزع |
Bağışlayın Sayın Başkan ama, bu bilgiyi delegasyonla paylaşmanız, paniğe yol açar. | Open Subtitles | مع احترامي، سيدتي الرئيسة اشراك تلك المعلومة مع المبعوثين قد ينشر الذعر |
Ve halk bunu duyarsa, paniğe kapılır ve bu da ölümcül sonuçlar yaratır. | Open Subtitles | وإذا ما أصبح على علم، يمكن أن يولد حالة من الذعر وسيكون قاتلا. |
Ninja Yıldızı katili burada değil. Tek yaptığınız paniğe sebep olmak. | Open Subtitles | قاتل النجمة المقذوفة ليس هنا، وكل ما تفعله هو إثارة الذعر. |
paniğe kapıImana gerek yok. Sadece olasıIıkları gözden geçirmek için. | Open Subtitles | ليس هناك سبب للذعر أريد فقط إستبعاد بعض الأشياء |
Ancak paniğe gerek yok. Birlikte olarak bunu atlatabiliriz. | Open Subtitles | ولكن لا داعي للذعر بوسعنا تخطي هذه المحنة بالتكاتف سويًا |
Federal yetkililer konuyu araştırdıklarını fakat şimdilik paniğe gerek olmadığını açıkladılar. | Open Subtitles | السلطات الفيدرالية يقولون أنهم يبحثون في الأمر و لكن لايوجد سبب حالي للذعر |
Peki, 9 metre filan öteye gideceğim ve seni göremediğim için paniğe kapılacağım. | Open Subtitles | حسناً، سوف أسير ثلاثين قدماً مبتعداً وبعدها سأصاب بالذعر لأنني لا أستطيع رؤيتك |
paniğe kapılıp o şeyleri tekrar denemeye kalkmış olmalı! | Open Subtitles | لابد أنها أصيبت بالذعر و عادت لإستخدام إحدى الوصفات التقليدية |
Buradan uzaklaştır onu. paniğe yol açmasını istemiyorum. | Open Subtitles | ابقه بعيداً عن الآخرين لا أريده أن ينشر الهلع |
diyor. Ve siz kendinizi bir paniğe sokuyorsunuz, neredesiniz bilmiyorsunuz ve bu yüzden bilmiyorsunuz. | TED | عندها تضع نفسك في حالة من الفزع في مكان مجهول، حيث أنت لا تعرف. |
Daha çarpışma lafı edilir edilmez paniğe kapılan şövalyeler gördüm. | Open Subtitles | رايت فرسانا يصيبهم الرعب عند اول بادره للمعركه |
paniğe kapılmayın. İtfaiye birazdan burada olur. | Open Subtitles | الآن , ليس هناك سبب للفزع الاطفاء سيكون هنا في وقت قصير |
Katil herhâlde aniden paniğe kapıldı veya pişmanlık krizine girdi. | Open Subtitles | أظن أن القاتل أصابه هلع مفاجئ أو أحس ببعض الندم |
- paniğe kapılmayın. Morse hiçbir yere gitmiyor. Hemen döneceğim. | Open Subtitles | ادوارد لا يمكن ان تختفي الان نحن منغمسين في هذا الوضع لا تفزع يا قيليب |
New York City sakinleri bugün tam anlamıyla paniğe kapıldı. | Open Subtitles | سكّان مدينة نيويورك يتوقعون إلى رعب إفتراضي اليوم. |
Biliyorum, paniğe kapıldık ama yeni bir kurban vermektense riske girmeliyiz şef. | Open Subtitles | أي شخص لديه حبة أحقاد لطحنها أعلم أننا في ذعر المخاطرة لكنني أحبذ |
Onu gördüğümde paniğe kapıldım ama bunu ustaca gizledim | Open Subtitles | أعترف أنني ذعرت حين رأيتها لكنني أظنني غطيت الأمر بزعامة |
Yeteneklerimizden kuşkulanıyordu ben de paniğe kapıldım. | Open Subtitles | لقد كان يسأل عن قدراتنا ، وأنا كنت مذعورة |
Hayır. paniğe kapılamayız ya da Carrie'yi riske atacak bir şeyler yapamayız. | Open Subtitles | لا, لانريد ان نفزع او نقوم بأي شئ |
Periler, Bölük 416, Genç Takım. Kimse paniğe kapılmasın! Yapılacak en iyi şey, birlikte kalmak. | Open Subtitles | حسناً، لا تفزعوا أفضل شئ يمكننا فعله هو البقاء معاً |