Buldukları parlak bir şeyi kurcalarken elleri kopmuş iki çocuk gördüm. | Open Subtitles | رأيت طفلين قطعت أيديهم بفعل إنفجار عندما حاولا أخذ شيء لامع |
Bir sürtük yüzünden parlak bir politika kariyerini heba ettiğini düşünüyordu. | Open Subtitles | كان يعتقد أنكِ ستتخلين عن مستقبل سياسي لامع بسبب فتاة فاسقة |
Aniden, parlak bir ışık maskenizin sol tarafında, kör noktada defansın atağa kalktığını size bildiriyor. | TED | فجأة، ومضة لامعة على الجانب الأيسر من الواقي تعلمك أن الظهير الجانبي الغير مرئي يركض باتجاهك |
Toz almayla kafayı bozmanın parlak bir gelecek sağlamayacağını kim söylediyse yalan söylemiş. | Open Subtitles | مهما يكن من يقول ان التفاني لن يقود الى مستقبل باهر فهو يكذب |
Ve ebeveyn olmanın ruhu çocuklarınızın parlak bir geleceği olduğundan emin olmakta. | Open Subtitles | روح الأب أو الأم تحضّك على العمل لكيّ يحظى أبناؤك بمستقبل مشرق. |
Hubble parlak bir astronomdu ve dünyanın en büyük teleskobuna sahipti. | Open Subtitles | كان هابل عالم فلك لامع ويعمل على أضخم تليسكوب في العالم |
Olağan dışı bir konudan bahsediyor. Bir kuyrukluyıldız, şeklini çok parlak bir yıldıza dönüştürmüş,... ..tıpkı 2000 yıl önceki BethIehem'in yıldızı gibi. | Open Subtitles | تقارير بظواهر غير طبيعيه مذنب تغير شكله الى نجم لامع |
Başladığında Albay John Patterson oradaydı... bir İrlanda beyefendisi, parlak bir mühendis. | Open Subtitles | كان العقيد جون باترسون شاهدا على الاحداث منذ البدء رجل ايرلندى نبيل ومهندس لامع |
Eric Knox'la tanışın, parlak bir mühendis ve Knox Teknolojisi'nin kurucusu ve gelecek iletişim programları şirketi. | Open Subtitles | هذا اريك نوكس، مهندس لامع ومؤسس نوكس للتقنيات شركة صاعدةفى مجال برمجة الاتصالات |
Eric Knox'la tanışın. parlak bir mühendis ve Knox Teknoloji'nin sahibi. | Open Subtitles | هذا اريك نوكس، مهندس لامع ومؤسس نوكس للتقنيات |
Ama Sunnyvale'e ümit, sihrini parlak bir teneke kutuda... taşıyan ihtiyar bir iyimser tarafından verildi. | Open Subtitles | لكن الأمل يتحسس لتوه سانيفيل، متمثلاً في زي المتفائل الكهل الذي يحمل سحره في علبة صفيح لامعة. |
Önünde parlak bir kariyer var Cruz, ama tüm bu yetenek doğrudan çöpe gidebilir. | Open Subtitles | لديك مسيرة لامعة أمامك يا كروز لكن كل هذه الموهبة ستذهب مباشرة إلى القمامة |
Richard Jaeckel'ın parlak bir başlığı vardır çünkü o Askeri İnzibat'tandır. | Open Subtitles | ريتشارد جيكل كان يرتدي خوذة لامعة. لأنه كان بوليس حربي |
Önümde parlak bir gelecek olduğundan emin olabilirsin. | Open Subtitles | بإمكانكِ أن تتأكدي بأن لدي مستقبل باهر امامي |
Aynı zamanda bir bakıma parlak bir hekimlik geleceğini de feda etmiş. | Open Subtitles | و من أجل إعطاء مستقبل باهر في الطب أيضاً إنه جنون |
parlak bir geleceğin var derdim tabi bir geleceğin olduğunu varsayarsak. | Open Subtitles | كنت سأقول أن أمامك مستقبل مشرق على افتراض أن لديك مستقبل |
Kıdemli Öğrenci'sin, futbol takımının kaptanısın önünde parlak bir gelecek var. | Open Subtitles | أنت كبير الطلبة قائد فريق كرة القدم بمستقبل مشرق تتطلع إليه |
Dr. Taub dikkatini gerçekten uzaklaştırmak için 4 karatlık elmas gibi parlak bir şeyle kullanmayı tercih ederdi. | Open Subtitles | من الأفضل لدكتور توب أن يشتت انتباهك عن الحقيقة بأشياء برّاقة كماسات من عيار 4 قيراط |
Burası gibi parlak bir şekilde aydınlatılmış ve herkesin sana gözlerini dikip bakabileceği bir yerde değil... | Open Subtitles | ليس مثل هنا حيث اللمعان والإنفتاح وكل شخص يستطيع أن يحدق بكَ |
Bir gün bir adam bana, ''geleceğimin parlak gözükmediğini'' söyledi, fakat ''Ben oğlum için parlak bir geleceğim olmasını istiyorum'' | TED | لقد أخبرني أحد الرجال يوماً " إن مستقبلي مظلم ! ولكني أريد مستقبلاً مشرقاً لطفلي |
Bu insanlara para dağıtmaya başlamak pek de parlak bir fikir değil. | Open Subtitles | بدأ توزيع المال لهؤاء الناس انها ليست من ألمع الأفكار. |
Global Dinamik'in yöneticisi parlak bir insan, bu yüzden gizli değil. | Open Subtitles | رئيس القلوبال دينامك مشع, اجعلها غير سرية |
Merhaba. Sanırım kısa ve parlak bir şey giymek için bırakılan notu almadım. | Open Subtitles | إذا ، لم تصلني الملاحظة بأن ألبس شيئ قصير و لماع |
Bu insanlar için daha parlak bir gelecek garanti edebildik. | TED | أستطعنا تأمين مستقبل أكثر إشراقاً لأؤلئك الناس |
Sonra ortaya elektronik aksamla çalışan her şeyi bozan parlak bir ışık çıktı. | Open Subtitles | و عندها كان هناك ضوء ساطع و اللذي أوقف جميع الإلكترونيات عن العمل |
Büyük Merkez fikri sizce çok parlak bir fikir mi? Size yeni bir telefon numarası verirler ve bu noktada bir telefon numarası tüm telefonlarınızı çaldırır. | TED | البدالة المركزية هي فعلا فكرة ذكية حيث يعطونك رقم جديد ومن ثم عندما يرن ذلك الرقم يجعل جميع هواتفك ترن في نفس الوقت |
Fakat bir süre sonra birileri bu etiketi yapıştırmak gibi parlak bir fikir buldu. | TED | لكن في مكان ووقت ما خطرت على بال أحدهم فكرة عبقرية بوضع ملصق على الفاكهة. |