Yani, yaratıcı yaklaşımınla kitaplarını satmak için onlarla iç içe çalışacaksın. | Open Subtitles | لذا ستعمل مباشرة مع أولئك المؤلفين لتأتي بطريقة مبدعة لبيع كتبهم. |
En fazla ürünü satmak için arabanızı nereye yerleştirirsiniz? | TED | أين هو المكان الأفضل الذي يمكنك إختياره لبيع أفضل لمنتجاتك ؟ |
Kaçınız bir reklamda kadın göğsünün hiç alakasız bir ürünü satmak için kullanıldığını gördünüz? | TED | كم منكم شاهد إعلاناً حيث يُستخدم ثدي المرأة لبيع بضاعة ليس لها علاقة بذلك؟ |
Bana ilham veren teknoloji, şimdi benim ürettiğim şeyi kullanıyor, ve teknoloji satmak için ondan ilham alıyor. | TED | الإلهام الذى يأتينى من التكنولوجيا اصبحت التكنولوجيا تستخدم ما أقوم به, تستوحى من أعمالى ، لتبيع نفسها. |
Yani sivillere satmak için bu ilacı ordudan çaldınız mı? | Open Subtitles | أنت تقول أنك سرقت هذه الأدوية من الجيش لبيعها للمدنيين؟ |
Babam bir kaç ay önce öldü biz de evi satmak için temizlemeye çalışıyoruz. | Open Subtitles | أبي مات منذ شهرين لذلك نحاول أن نعد المنزل لعرضه للبيع |
Lastik satmak için tam 8 saat harcıyorum. | Open Subtitles | وأقوم بإيصال الأطفال ثم أقضي ثمانية ساعات في بيع الإطارات بالتجزئة |
Evler için inşaat malzemeleri, şeker satmak için sözleşmeleri oluyor. Böylece büyük miktarlarda etanol ve enerjiyi yerel olarak üretebiliyoruz. | TED | ويحصلوا على مواد البناء للمنازل، عقد لبيع السكر لذا نستطيع إنتاج كمية ضخمة من الايثانول والطاقة محليا. |
Onları buraya getirmen lazım yoksa denemeyi satmak için gözlem gurubum yok demektir. | Open Subtitles | عليك أن تخرجهم من الدرج ليأتوا إلى هنا وإلا فليس عندي جماعة بحثية لبيع الحلقة. |
Düşünün - köle almak veya satmak için onların köle doğmuş olması gerekir, örneğin bir çiftlikte. | Open Subtitles | بأن الطريقة الوحيدة لبيع أو شراء العبيد هي بأن يكونو مولودين عبيداً كما في المزارع |
Galaksinin bir ucuna bir aile göndermek her yaştan insana bilgisayar satmak için bir reklam. | Open Subtitles | وإرسال عائلة إلى الفضاء مجرد مجازفة إعلانية لبيع أجهزة كمبيوتر للجميع |
Sevgililer Günü kart ve çikolata satmak için ucuz bir numara. | Open Subtitles | إن يوم عيد الحبّ حيلة رخيصة لبيع البطاقات و الشيكولاته |
O 25 koltuğu satmak için vaktimiz vardı. Oyun başlıyor. | Open Subtitles | مازال لدينا الوقت لبيع تلك المقاعد الـ25 المسرحية ستبدأ |
Video oyununu satmak için o gençleri kullandın, değil mi? | Open Subtitles | لقد إستعملت الصغار لبيع تلك الألعاب أليس كذلك ؟ |
Özür dilerim, fikrimi değiştirdim, fakat evi satmak için hiç uygun bir zaman değil. | Open Subtitles | و عهود التنفيذ آسف ثانيةً على التراجع لكنه ليس وقتاً مناسباً لبيع المنزل |
Size biraz satmak için Evonne getirdim Evonne satacağım. | Open Subtitles | لقد دعوتكن إلى هنا لبيع بعض المستحضرات و سأبيعها مهما كلّف الأمر |
Evini ve eşyalarını satmak için ne kadar zamana ihtiyacın var? | Open Subtitles | تيفي، كم من الوقت تحتاج لتبيع منزلك؟ وجميع مقتنياتك المنزلية؟ |
Dayaklar, onu bir kafese koyup satmak için nehirde yola düşmüşler. | Open Subtitles | السكان الأصليين لجزيرة بورنيو حبسوها فى قفص، وأنطلقوا لبيعها أسفل النهر |
Bankamızın halka açılan Bay Stroszek'e ait kısmı... satmak için hazırız. | Open Subtitles | نحن الان مستعدون للبيع بالنيابة عن مصرفنا لتوزيع الملكية المُسْتَعْادة مملوكة سابقة للسيد ستورزيك |
Çalıntı bir kamyonu satmak için yardımımı istedi ama olay adam kaçırma ve saldırıya döndü, ...ve bir suçlu olarak geçmiş tecrübem uzak durma zamanın geldiğini söyledi. | Open Subtitles | لقد طلبت مساعدتي في بيع الشاحنه ولكن.. ـ تحول ذالك الى خطف وتهمه |
Eğer sahibi onu kesinlikle satmak için hazırlamamış olsaydı şüphesiz sana hiçbir şey söylenmeyecekti. | Open Subtitles | بالتأكيد ,انهم لم يكن ليخبروك بهذا لو لم يكن المالك للخطاب مستعد تماما لبيعه |
Bence bu daha çok dergi satmak için uydurulmuş bir efsane. | Open Subtitles | اعتقد انها مجرد خرافة تساعد على بيع المجلات لحظة خرافة ؟ |
Şirketimi, bana altı yıldır hayatı dar eden namussuz ortağıma satmak için. | Open Subtitles | لأبيع شركتي إلى شريكي المحتال، الذي حوّل حياتي لجحيمٍ منذ ستّ سنوات. |
O yüzden yeri ucuza satmak için sana baskı yaptığında bir karar verdin. | Open Subtitles | وعندما ضغط عليك لأجل بيع المكان بخصم أخذت قراراً |
Tıp okuluna satmak için öldürüyorlar. | Open Subtitles | قتلوا الأشخاص لبيعهم إلى مدارس الجراحة يا سيدي |
Köpek fabrikaları, hayvanları pet shoplara ve diğer alıcılara satmak için kurulmuş düşük bütçeli köpek yetiştirme yerleri. | Open Subtitles | جرو المطاحن منخفض الميزانية الشركات التجارية التي تولد الكلاب لتبيعها لمتاجر الحيوانات الاليفة أومشترين آخرين. |
Kardeşimin onca derse ekmek satmak için çalışmadığı belli. | Open Subtitles | صحيح أن أخي لم يدرس كل هذه الدراسة ليبيع الخبز |
Mikroplar, bize dezenfektan ve sabun satmak için bir komplodur." | Open Subtitles | الجراثيم من وحى خيالاتهم لكى تقوم بشراء الصابون والمنظفات |
Bir gece kalem yapıp satmak için tavus kuşu tüyleri yoluyordum, goril Garry'nin yemek işareti yaptığını fark ettim. | Open Subtitles | وكنت أنقب ريش الطاووس ذات ليلة لأبيعها كأقلام (عندما انتبهت أن الغوريلا (غاري يقوم بإشارة الطعام |