Pekâlâ, tek yön bilet, yalnız seyahat ediyor bagaj yok. | Open Subtitles | حسنا, رحلة ذهاب فقط, يسافر بمفرده, لا يوجد فحص للأمتعة. |
Sağlık görevlilerimiz güneş enerjili bir sırt çantası ile seyahat ediyor ve bu da telefonu şarj edip yedekliyor. | TED | يسافر عمال الرعاية الصحية لدينا بحقيبة ظهر تعمل بالطاقة الشمسية والتي تحافظ على الهواتف مشحونة ومخزنة احتياطيا. |
Evet ama bu aralar muhafızıyla seyahat ediyor. | Open Subtitles | أوه ؟ ، نعم، هو يسافر مع حارس هذه الأيام |
Doktor'la birlikte yıldızlar arası seyahat ediyor. - Baştan beri böyle. | Open Subtitles | إنها تسافر عبر النجوم مع ذلك الدكتور، لقد فعلت ذلك دائما |
Ama çalışıyor. Bu gemi uzayda seyahat ediyor. Kendim gördüm. | Open Subtitles | ولكنها تعمل هذه السفينة تسافر عبر الفضاء لقد رأيتها بنفسي |
John Allen Williams, üvey oğlu John Lee Malvo'yla birlikte seyahat ediyor. | Open Subtitles | قيل أن جون ألان ويليامز كان يتنقل مع إبن زوجته جون لي مالفو |
Ama çok seyahat ediyor ve neredeyse hiç evde yok. | Open Subtitles | لكنه يسافر دائماً. لذا سيكون هنا نادراً. |
Demek sitediğim, o hep seyahat ediyor, bilirsin, ve evdeyken de , burada değilmiş gibi. | Open Subtitles | هو دائما يسافر وحتى عندما يعود يكون كما لو كان غير موجود |
Emlak alık satımı için ülke çapında seyahat ediyor. | Open Subtitles | يسافر عبر البلاد لشراء وبيع العقارات المختلفة |
Bu yüzden de çok fazla seyahat ediyor. Annem de evde benimle kaliyordu ama bu durumun onu mutlu etmediginin farkindaydim. | Open Subtitles | وهو يسافر كثيراً ووالدتي كانت تبقى معي بالمنزل لكنني شعرت أن هذا يحزنها |
Hayır, eşim sürekli seyahat ediyor, ancak bir gün çocuk sahibi olmak istiyoruz. Çocuklar harikadır. | Open Subtitles | كلاّ، زوجي يسافر دائماً، ولكننا نأمل في الحصول على أطفال في يوم ما |
Bundan birkaç yüzyıl sonra, insanlar yıldızlar arasında seyahat ediyor olacak. | Open Subtitles | منذ مئات الأعوام يسافر الناس .. عبر توجيه النجوم |
Babam is için çok seyahat ediyor. | Open Subtitles | أنا عالق نوعاً ما في السيارة يسافر أبي كثيراً للعمل |
Fife çok çalışıyor. Çok seyahat ediyor. | Open Subtitles | الأمر أن فايف يعمل كثيراً وهو يسافر كثيراً |
Anneme daha yakın bir yere taşındım, eşim artık benimle seyahat ediyor. Çocuklar tatildeyken eve gelemiyorlarsa ben onlara gidiyorum. | TED | انتقلت لمكان أقرب من والدتي، عادةً تسافر زوجتي معي، وعندما يكون أطفالي في إجازة، إذا لم يأتوا للمنزل، فإني أذهب إليهم. |
Bu şişe uzun bir yol boyunca seyahat ediyor. | TED | تعتمد أساساً على عبوة بلاستيكية تسافر عبر الصرف الصحي |
O bir uçuş görevlisi. Şu anda şehir dışında. Çok seyahat ediyor. | Open Subtitles | هي مضيفة طيران وهي خارج المدينة هي تسافر كثيراُ |
Son zamanlarda karım işi yüzünden çok sık seyahat ediyor. Ebeveynlik görevleri o yüzden üstüme kaldı. | Open Subtitles | تسافر زوجتي كثيراً لأجل العمل، ومسؤولية كبيرة وقعت على عاتقي مؤخّراً. |
Onu pek göremiyorum, çok fazla seyahat ediyor. Ayrıca, onun da selamı var. | Open Subtitles | من الصعب رؤيتها ، تسافر كثيراً ترسل تحياتها لك أيضاً |
Zırhlı bir gemiyle seyahat ediyor, dişlerine kadar zırhlı en az 30 özel korumasıyla birlikte. | Open Subtitles | يتنقل فى طابور مسلح على الأقل 30 رجل مسلح للأسنان |
Bu metroda yılda 300 milyon insan seyahat ediyor. | Open Subtitles | هناك 300 مليون شخص يسافرون في هذا المترو سنوياً |
Müvekkilim çekici, ...evlenmemiş ve bekar bir adamla seyahat ediyor. | Open Subtitles | حقًا؟ حسنًا إنّ عميلتي جذّابة، غير متزوّجة، وتسافر مع رجل أعزب. |