Hayır, şu anda somut kanıt olmadan hayatımı yaşayamayacağım için... | Open Subtitles | لا, إنه بسبب أنني لاأستطيع عيش حياة بدون تركيز ملموس |
İşte bu da size ülkemizdeki tarihi ve sistematik ırkçılığın etkilerinin somut bir örneği. | TED | وهذا مجرد مثال ملموس للتأثيرات الخبيثة العنصرية التاريخية والنظامية في بلدنا. |
Sınıfta öğrendiğimiz şey somut politika önerileri şeklinde işe yaradı. | TED | ما تعلمناه في الصف شق طريقاً ليصبح توصيات سياسية ملموسة. |
Ben de inanıyorum, bizim neslimiz, bizim istediğimizi tatmin edecek olanla ilişkimiz daha önce gelen nesillerden çok daha az somut. | TED | وأعتقد أيضا، ان جيلنا، علاقتنا بإشباع ما نريد ملموسة بشكل أقل بكثير من اي جيل اخر. |
Ve zaman geçtikçe -- aslında oldukça hızlıca, birkaç saat içinde -- makineden çıkarıp kullanıma hazır somut bir ürün yapabiliriz. | TED | ومع مرور الزمن وبسرعة في الحقيقة, خلال بضع ساعات يمكننا صنع منتج مادي جاهز لاخراجه من الماكينة و الاستخدام |
Teröristlerin onları ele geçirmek istediğine dair somut delillerimiz var. | TED | لدينا أدلة دامغة على أن الإرهابيين يحاولون إمتلاك هذه الأسلحة. |
Bunun gibi soyut bir şeyi iyi somut bir metafordan başkası açıklayamaz. | TED | الآن من الصعب جدا التفكير في أي شيء مجرد مثل هذا دون مجاز ملموس وجيد. |
Bir şeyi tasarladığında somut ve fiziksel bir şeyden mi esinleniyorsun? | TED | هل تفكر في شي مادي ام شي ملموس وانت تصمم هذه المنحوتات؟ |
Demek ki bu eyalet nüfusunu teşkil eden tüm gelir gruplarına son derece somut ve yüksek miktarda maddi faydalar sağlayan bir yatırımdır. | TED | لذلك هذا استثمار يؤتي ثماره بشكل ملموس جداً لمجموعة واسعة من فئات الدخل في السكان للدولة و ينتج فوائد كبيرة وملموسة. |
Keşke umutlansam, ama somut bir ilerleme yok. | Open Subtitles | أتمنى أن يعطيني ذلك أملاً ولكن ليس هناك تقدم ملموس |
Bana göre sanat, somut tecrübeleri soyut fikirlere, hislerere, duygulara dönüştürmenin bir yolu. | TED | بالنسبة لي، الفن وسيلة لوضع خبرات ملموسة لأفكار وأحاسيس ومشاعر غير ملموسة. |
Önceden somut bir plan şart koşan yerine, işlerin nasıl gittiğini görmekten mutlu olan destekleyici bir yöneticiye sahip olduğum için şanslıydım. | TED | كنت محظوظة بأن لدي مديرًا داعمًا والذي كان سعيداً لرؤية كيف تسير الأمور في العمل، بدلاً من طلب خطة ملموسة مُسبقاً. |
Normal olarak, ne kadar odaklı olduğumu yada ne kadar rahat olduğumu somut bir şekilde bilemem. | TED | في العادة، لا يوجد هناك طريقة لمعرفة مدى استرخائي وتركيزي بأي طريقة ملموسة. |
somut şeyler bize nasıl soyut neşeyi hissetirebilir?'' | TED | كيف لأشياء ملموسة أن تجعلنا نشعر بالبهجة غير الملموسة؟ |
somut bir mekândan söz etmem mümkün değildi. | TED | أنا حرفيا لا استطيع الاشاره إلى أي بناء مادي. |
Sadece kanıt gerekli. Covenant'ın anlaşmayı bozduğuna dair somut delil. | Open Subtitles | فقط نحتاج البرهان لذلك أدلة دامغة لكي نستطيع إلغاء الإتفاقية |
Skor, yaptığınız katkının somut bir hâl almış bu ışık bazlı modellerin ardındaki itici güç. | TED | وتلك النتيجة هي القوة الدافعة وراء هذه المنحوتات الضوئية التي تمثّل تجسيدات مادية لإسهامك. |
Senin de bildiğin gibi yeni hayaletler kızgınlıklarını somut cisimleri hareket ettirmede kullanamaz. | Open Subtitles | والآن كما تعلمين، إنَّ الأشباح المُبتدئة لا يمكنها تحويل غضبها، بتحريك الأجسام المادية |
Cam kırıklarını al. Bunun, elimizdeki ilk somut kanıt olduğunun farkında mısın acaba? | Open Subtitles | هل تُدركين ان هذا هو دليلنا الأول الملموس ؟ |
Amacınızdaki bu dört kriter şunlar olmalı: somut, muteber, kapsayıcı ve hamasi. | TED | هذه المبادئ الأربعة هي أن يكون هدفكم: ملموساً وواقعياً وشاملاً وملحمياً. |
O günden sonra, somut gerçekliğimin dokusunu ruhsal inanç ve rüyalarımın oluşturduğunu fark ettim. | TED | منذ ذلك الحين، أدركت أن معتقداتي الروحية وأحلامي تنسج واقعي المادي. |
Biz donanıma yoğunlaşıyorduk, çünkü insanların hayatını somut, maddi yönlerden değiştiren donanımdır. | TED | نحن نركز على الأجهزة لأنه من الأجهزة التي يمكن أن تغير حياة الناس في مثل هذه السبل المادية الملموسة. |
Ve bu bize üç boyutlu proteinin somut bir modelini ve nasıl kıvrıldığını, tüm geometrik inceliklerini verir. | TED | وهذا يعطينا نموذجا ملموسا للبروتين الثلاثيّ الأبعاد وكيفيّة انطوائه وكلّ التعقيدات الهندسيّة الرياضيّة. |
ve eğer somut olduğunu söylerlerse, o somut olmayacak, buharlaşacaktır. | TED | و إذا قالوا إنها جامدة, فهي لن تبقى صلبة, ستتبخر. |
Şu ana kadar somut olarak farklı bir izlenim bırakmış değilsiniz. | Open Subtitles | نحو هذه النقطة أنت لا تشكر إنه إنطباع مختلف مادياً |
Yaptığı herhangi bir şeyle ilgili somut bir şikayeti olan var mı? | Open Subtitles | هل توجد شكوى محدةة لأمر فعله |
Televizyona çıktı. Elbette, ama gazete daha somut ve... | Open Subtitles | بالطبع ، لكن الصحيفة تقدم خبر واضح ومفصل... |