Dışarıdakilerin tavrı beni kendi durumumuzdan daha çok endişelendiriyor. | Open Subtitles | سلوك أولئك الذين بالخارج يشغلني أكثر من وضعنا. |
Bak, Pip'in geçen geceki tavrı için özür dilerim. | Open Subtitles | تعرف، أنا آسف حول سلوك باب ليلة أمس. |
Bence bu "ya alırım ya da bırakırım" tavrı, ...sadece bir düşünce olarak kalmalıydı, açıkça söylememeliydin. | Open Subtitles | أعتقد أن سلوك "يمكنني أن اخذها أو أتركها" هو شيء ما يفترض أن تعرضه علينا هذا لا يعبر عن الواقع |
dedi. Ama bunu der demez, tüm bu tavrı değişti. | TED | ولكن بمجرد قوله ذلك، تغير سلوكه بالكامل. |
Korkularıma karşı tavrı ve duygularımla ilgilenemeyişi yüzünden özgüvenimi yitirmek üzereydim. | Open Subtitles | وبسبب سلوكه فى التعامل مع مخاوفى وعدم قدرته على التعامل مع مشاعرى أصبح ليس لدى احترام للنفسى |
Hayır, muhtemelen bana karşı kaba davranışları ve kötü tavrı için tekrar özür dilemek istiyor. | Open Subtitles | لا ربما هي تريد الاعتذار مرة اخرى عن كيف عاملتني بسوء وعن سلوكها السيء |
Sana söylüyorum, Edie, sesi var, tavrı var. | Open Subtitles | كما أقول لكِ يا "إيدي". صوتها جميل، و سلوكها حسن. |
Geldiğinde Bay Parrish'in tavrı nasıIdı? | Open Subtitles | (ماذا كان سلوك السيد (باريش عندما أتى هنا؟ |
Elmasçı kadının tavrı da bunu doğruladı. | Open Subtitles | سلوك سيدة الألماس يؤكد ذلك |
Annenim tavrı için özür dilerim. | Open Subtitles | أعتذر عن سلوك والدتي |
Bu sefer tavrı değişikti. | Open Subtitles | سلوك مختلف جداً هذه المرة. |
O zaman Arthur'un büyüye karşı tavrı ne olur? | Open Subtitles | ماذا سيكون سلوك (آرثر) حينها؟ |
Ne dediği veya demediği o kadar önemli değil, daha çok... tavrı, davranışları. | Open Subtitles | ليس فقط ما قاله أو لم يقوله ... لكن أكثر على موقفه, سلوكه |
Bana saldıracağını düşündürecek bir tavrı yoktu, efendim. | Open Subtitles | لا شيء في سلوكه, لمّح لي أنه قد يهاجمني, يا سيدي |
Onun bu düşüncesiz tavrı birlik içindeki tedarikçimi korkuttu. | Open Subtitles | و الآن سلوكه المتهور قد أفزع الموردين في الهيئة. |
Fakat ofisimdeki tavrı dengesiz ve tehditkârdı. | Open Subtitles | ولكن سلوكه في مكتبي كان غير متوازن ومهدد |
Fakat ofisimdeki tavrı dengesiz ve tehditkârdı. Az kalsın onu tutuklamak zorunda kalacaktık. | Open Subtitles | ولكن سلوكه في مكتبي كان غير متوازن ومهدد. |
Öyle bir serseriye nasıl aşık olduğuma anlam veremiyorum küstahça gülümsemesi, koca ağzı, sert tavrı, maço dövmeleri, şekle girmez saçları, iri bedeni... | Open Subtitles | و عندما أفكّر بأنّي كنت ذات مرّة واقعةٌ في حُب ذلك الوضيع القذر ،مع إبتسامته المُتكبّرة و شفتاه البارزتان ،و سلوكه الرجّولي و أوشامه على عضلاته |
Onda da bu ülkeyi, Büyük Buhran denen ufak bir olaydan çekip çıkaracak "sakın pes etme" tavrı vardı. | Open Subtitles | والتي لم تتخلى عن سلوكها و قد أنقذت هذه البلاد من شيء صغير يدعى "الكساد العظيم" كساداقتصاديشديدفيجميع أنحاءالعالمخلالالسنوات العشرالسابقةللحربالعالميةالثانية |
tavrı tamamen değişti. | Open Subtitles | ترين؟ ,سلوكها تغير بشكل كامل |
Kısaca berbat bir tavrı var. | Open Subtitles | و بشكل عام، سلوكها مقيت. |