Ve şimdi bunların 14'ü tedavi edilebilir, 2'si de aslında iyileştirilebilir. | TED | و الان يوجد 14 مرضا قابل للعلاج في الحقيقة إثنان منهم قابلين للعلاج |
Birçok şey olabilir. Bazısı tedavi edilebilir. Bazıları ise daha ciddi. | Open Subtitles | قد تكون عدة أشياء بعضها قابل للعلاج و أخرى خطيرة |
Ama önceden sağlıklı olan çocuklarda, evet bu tamamen tedavi edilebilir. | Open Subtitles | ولكن أولاد أصحاء سابقين أجل,يجب أن يكون قابل للعلاج |
tedavi edilebilir türden. İyi olacak. | Open Subtitles | انها قابلة للعلاج و هو سيكون على ما يرام |
Çünkü epilepsi tedavi edilebilir. Görünüşe bakılırsa elinde meşale olan adamları vurduk. | Open Subtitles | لأنّ الصرع قابلٌ للعلاج يبدو أنّنا أردينا الرجال حاملي المشاعل |
Ve depresyon tedavi edilebilir. Bu konuda bir şeyler yapmalıyız. | TED | والإكتئاب يمكن علاجه. نحن نحتاج لأن نفعل شيء حيال ذلك. |
Stres kaynaklı saç dökülmesi hastanın iradesiyle tedavi edilebilir. | Open Subtitles | تساقط الشعر من الإجهاد يمكن علاجة مع إرادة المريض |
Ama neyse ki hastalığı tedavi edilebilir durumda. | Open Subtitles | لكن , الخبر الجيد أن مرضه يمكن معالجته |
Ama vücutlar, elektro kimyasal yöntemle de tedavi edilebilir. | Open Subtitles | لكن الجسم يمكن أن يعالج كنظام كهرومغناطيسى |
İyi tarafı ise bu tedavi edilebilir. | Open Subtitles | ولكن النبأ السار هو أن المرض قابل للعلاج |
Ve akıl hastalıklarının tedavi edilebilir olduğunun kanıtıyım. | Open Subtitles | وأنا دليل علي أن المرض العقلي قابل للعلاج |
Çok daha iyi olduğunu, akıl hastalığının tedavi edilebilir olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قال أنه أفضل بكثير الأن أن المرض العقلي قابل للعلاج |
Fakat tedavi edilebilir. Siproheptadin. | Open Subtitles | لكن قابل للعلاج السيبروهيبتادين |
Neyse ki, tedavi edilebilir, yakında iyi olacaksınız. | Open Subtitles | لحسن الحظ, انه قابل للعلاج و ستكون بخير |
Bu sadece sara hastalığı, ve tedavi edilebilir. | Open Subtitles | انه مجرد صرع انه مرض قابل للعلاج |
İyi haber ise, tedavi edilebilir. | Open Subtitles | الآن الأخبار الجيدة أنها جدا, جدا قابلة للعلاج |
Lupus kronik ama tedavi edilebilir bir hastalıktır. | Open Subtitles | الذئبة مرضٌ مزمن لكنّه قابلٌ للعلاج |
Her bir kırmızı nokta tedavi edilebilir bir hastalıktan dolayı göremeyen bir insanı gösteriyor ve artık onların yerleri belirlenebiliyor. | TED | كل دبوس أحمر يمثل شخصا أعمى بسبب مرض يمكن علاجه ومعالجته وتحديد مكانه. |
Ve aids tecavüzle tedavi edilebilir. | Open Subtitles | و الإيدز يمكن علاجة عن طريق الإغتصاب |
Homoseksüelliğin tedavi edilebilir bir şey olduğuna inanıyoruz. | Open Subtitles | نحن نعتقد أنّ الشذوذ أمر يمكن معالجته |
İyi olan ise kurşun zehri kolaylıkla tedavi edilebilir. | Open Subtitles | الأخبارَ الجيدةَ أن التَسمم بالرصاص يعالج بسهولة |
Bu tedavi edilebilir. | Open Subtitles | ومن علاجها. |
Kitabın bir yerinde yaşlanmanın, tedavi edilebilir bir hastalık olduğu yazıyor. | Open Subtitles | يَقُولُ بطريقة ما بأنّ العُمرِ مرض، مرض يُمْكِنُ أَنْ يُعالجَ. |
Bazı durumlarda körlük iğne ile tedavi edilebilir. | Open Subtitles | فى ظل ظروف معينة ، يمكن شفاء العمى باٍبرة |
Umuyoruz ki bir gün, acılarını azaltıp yaşamlarını uzatabiliriz. Pankreas kanserini tamamen tedavi edilebilir bir hastalık hâline getirebiliriz. | TED | آملين الوصول لليوم الذي نكون قادرين على تخفيف آلامهم، و تمديد حياتهم وربما جعل سرطان البنكرياس مرضا قابل للشفاء. |