| Kuşatma altına alınacak, topraklarının çoğunu kaybedecek ve ne Batı Şeria'ya ne de Kudüs'e ulaşma özgürlüğüne sahip olmayacaklardı. | TED | كانوا في طريقهم ليحاصروا، وتفقد الكثير من أراضيهم وليس لديها حرية الوصول ، إما إلى الضفة الغربية أو القدس. |
| Ve politikaya ulaşma ihtiyaçları vardır ve bu iki şey demektir. | TED | وهم يحتاجون إلى الوصول إلى السياسيين ، وذلك قد يعني شيئين. |
| En çok hizmet vermesi gereken kişilere ulaşma açısından başarısızlar. | TED | فهي تفشل في الوصول الى الاشخاص التي تحتاج حقا التعليم |
| şu an uzaya ulaşma talebinin itici gucu olan kisisel zenginlik ve hayalin bir araya geldigi sihirli bir zamandayiz. | TED | نحن في نقطة التقاء سحرية حيث الثروات الخاصة والخيال هي التي تقود الطلب للوصول الى الفضاء. |
| Brifing odasına saldırırsak geçit odasına ulaşma şansımız artar ve çevirme bilgisayarını bloke edebiliriz. | Open Subtitles | وإذا أخذنا غرفة الاجتماعات سيكون لديك فرصة أفضل للوصول لغرفة البوابة وإغلاق كمبيوتر الاتصال |
| Hamilton’un katkıları Başkan John F.Kennedy’nin Ay'a ulaşma hedefinden esinlenen mühendis ve bilim adamlarının çalışması için çok önemliydi. | TED | كانت مساهمات مارغريت أساسية في عمل المهندسين والعلماء التي ألهمها رغبة الرئيس جون كيندي بالوصول إلى القمر. |
| Size ulaşma denemelerim içinizde yeni bir şeyler uyandırdıysa beni unutmanızı tercih ederim. | TED | اذا كانت محاولاتي في الوصول اليكم قد ألهمت شئيا جديدا فيكم أفضل أن تنسوني على ذلك. |
| Yani benim o bilgiye de erişimim yoktu, çünkü etrafımdaki sosyal iletişim ağının bu bilgiye ulaşma şansı yoktu. | TED | لم تكن لدي إمكانية الوصول إلى هذه المعلومات لأنه لم تكن لدى شبكات التواصل الاجتماعي امكانية الوصول إلى هذه المعلومات. |
| Sağlık hizmetinin kalitesini ona ulaşma hızımızla ölçmeye başladık. | TED | ونبدأ في تقييم مدى جودة الرعاية الطبية من خلال سرعة إمكانية الوصول إليها. |
| Seyircinin becerisi, makinenin doruğa ulaşma yeterliğini belirleyecek. | Open Subtitles | مهارة المُشاهد ستحدد قٌدرة الآلة على الوصول إلى ذروة نشوتها |
| Yeni taktik ve yeni uçaklarla başarıya ulaşma azmindeydi. | Open Subtitles | لقد صمم على الوصول للأسلوب ناجح فى القصف وطائرات جديده قادره على تنفيذه |
| Ancak can alıcı ana ulaşma olasılığı... dünyanın her yanındaki ninelerin tercih ettiği, göbeği içeri çeken... bu korkunç şeyi giymekle büyük ölçüde artar. | Open Subtitles | ولكن إحتمالات الوصول لتلك اللحظة الحاسمة تزيد بشدة بإرتداء حزام مخيف لشد المعدة إنه شائع جدا بين كبار السن حول العالم |
| Burada çalışmaya iki hafta önce başladınız. Tüm ekipmana ulaşma yetkiniz vardı. | Open Subtitles | لقد بدأتِ العمل هنا منذ أسبوعان و يمكنكِ الوصول إلى المعدات |
| Yoldayız. 5.Sokak-Geary'ye ulaşma süresi, 12 dakika. | Open Subtitles | بطريقنا إلى هناك , زمن الوصول المقدّر هو 12 دقيقة |
| Tüm kurtarılma umutlarının kaybolmuş gibi göründüğü bir anda ada yakınlarına gemiyle gelen bir grubun adaya ulaşma çabasında olduklarını öğrendiler. | Open Subtitles | فقط عندما بدت أن كل طرق النجاة قد ضاعت علم الناجون أن هناك مجموعة على سفينة شحن يحاولون الوصول للجزيرة |
| Orgazma ulaşma zamanını. Boşalmanın mesafesini. | Open Subtitles | الوقت للوصول إلى النشوة الجنسية و مسافة القذف |
| Adelie penguenleri yavrulama alanlarına bir an önce ulaşma telaşındalar. | Open Subtitles | بطاريق آدلاي و هي مسرعة للوصول لمنطقة التزاوج |
| Dedektif, korumaları evinizden uzaklaştırmıştım ve bu ona size ulaşma fırsatını vermişti. | Open Subtitles | بلى يُمكنكِ وستفعلين. أيتها المحققة، لقد سحبتُ فريق الحماية ذلك من شقّتكِ ومنحتُه فرصة للوصول إليكِ، |
| Bu da nereden çıktı şimdi? Onun mallarına ulaşma imkanın var mıydı? | Open Subtitles | أنا أحاول ان افهم هذا هل كان هناك أمكانية للوصول |
| Kamera o zamandan beri çalışıyor olabilir bu da demektir ki, bunu yapan kişinin köpeğinize ulaşma imkânı varmış. | Open Subtitles | لكان قد تمّ تثبيت الكاميرا منذ ذاك الحين، وهو ما يعني أنّهم بحاجة للوصول إلى كلبكِ. |
| Malum, o ilaçlara... ulaşma imkânın varken. | Open Subtitles | .. كما تعلم .. عندما قمت بالوصول إلى هذا الدواء |
| Belki de standart öğrencilere ulaşma kabiliyetim yok. | Open Subtitles | ربما أنني فقدت قدرتي على التواصل مع الطلاب الأكثر نموذجية |
| Ben Peder Buddy Boyle "Mutluluğa ulaşma Saati" size mutlu günler diler. | Open Subtitles | يحدّثكم القس (بادي بويل) في برنامج المضي نحو ساعة المجد) وأتمنى لكم يومًا مباركًا) |