Ben hastaların ne istediğini bilirim. Dinlenme sessizlik ve huzur. | Open Subtitles | أنا أعرف ما يحتاجه المرضى انهم يحتاجون للراحة والسلام والهدوء |
İyi niyet, arkadaşlık, güven, empati, merhamet ve huzur ile başlıyor. | TED | تبدأ بالنية الحسنة والصداقة والثقة، والتعاطف والرحمة والسلام. |
Kalan zamanini uzayda tam bir saadet ve huzur içinde yüzerek geçirmis. | Open Subtitles | وقضى ماتبقى من وقته يبحر في الفضاء بسعادة وسلام |
Kalan zamanını uzayda tam bir saadet ve huzur içinde yüzerek geçirmiş. | Open Subtitles | وقضى ما تبقى من وقته... يبحر في الفضاء في نعيم حقيقي... وسلام. |
Ne kadar sakin. Sessiz ve huzur dolu. | Open Subtitles | إنّه وقتٌ يدفعك للشعور بالهدوء و السكينة والإطمئنان |
Ona hayatı boyunca ilk kez bir ev ve huzur dolu bir yuva sağladık, 23 yaşında bir çocuk tepeden damlayıp onu bizden alıp gitsin diye mi? | Open Subtitles | نحن نمنحها المنزل و الأمان لأول مرة في حياتها و طفل في 23 من عمره يسقط من السماء و يريد أخذ هذا منها ؟ في أي جانب أنتِ ؟ |
Sükunet ve huzur istiyordu etrafında. | Open Subtitles | إنه يطلب الهدوء ممن حوله وأرده أن يكون وقتا للهدوء والسكينة |
Bombalamalar durmuştu ve huzur gelmişti. | Open Subtitles | لقد توقّفت عمليّـات التفجير، وعمَّ الهدوء. |
Burada kalmak ve huzur içinde olmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن ابقى هنا وأحظى بالقليل من السلام |
Ne yaptığını düşünmek ve huzur bulmak için gece yarısına kadar zamanın var. | Open Subtitles | لديك حتى منتصف الليل لتعيشي بسلام و تفكري بما فعلتيه هنا |
Önümüzdeki ayki seçimlerde oyunuzu gelişim için adalet için ve huzur için verin. | Open Subtitles | فإنكم ستنتخبون من اجل التقدم، العدالة، والسلام |
ve huzur, kaderinizdeki rolleri oynamaya razı olduğunuz zaman gelecek... kendini adamış bir anne, sadık bir eş, merhametli bir lider. | Open Subtitles | والسلام سيأتي عندما تُعانيقين الأدوار التى قُدِّر لكي أن تلعبيها.. أمُاً مُخلِصة، زوجةً وَفيّة، قائِدَةً رحيمة. |
Yemek gezisinin amacı ölmek üzere olanlara rahatlık ve huzur sağlamaktır. | Open Subtitles | الهدف من طلب الرزق هو توفير الراحة والسلام حتى الموت |
Ruhsal denge ve huzur bulmaya çalışıyordum ama nereye gideceğimi bilmiyordum. | Open Subtitles | أحاول الوصول إلي التوازن والسلام في ذلك لكن لم إعرف أين أذهب |
Şunu söylemeliyim ki ailemle beraber olunca sevinç ve huzur dolu oluyorum. | Open Subtitles | يجب أن أقول بوجود عائلتي سويًا أشعر أني مفعمة بإحساس من البهجة والسلام |
Yeniden sükûnet ve huzur içinde yaşamamıza izin ver. | Open Subtitles | دعنا نعيش في سكينة وسلام مرة أخرى |
Olmaz! Burası bana özel. Zen öğretisi ve huzur dolu bir yer. | Open Subtitles | هذه منطقتُي الخاصّةُ، مكاني Zen وسلام. |
Ona Senin, ışığının görkeminde sonsuz istirahat ve huzur ver. | Open Subtitles | أمنحه راحة أبدية وسلام أبدّي |
Bu yüzden sana biraz zaman vereceğim Seninle barış ve huzur Düşmüş yoldaş | Open Subtitles | لذا سأمنحكما لحظة من الهدوء و السكينة مع صديقتكما القتيلة |
Tanrı sana neşe, sağlık ve huzur versin. | Open Subtitles | ليمنحك الرب الهناء و الصحة و الأمان . |
Karanlık ve huzur içinde, neredeyse parmaklıklar arkasında değilmişsiniz gibi hissediyorsunuz. | Open Subtitles | عندما يحلّ الظلام والسكينة تشعر بأنكَ لستَ محتجز خلف القضبان |
Bombalı saldırılar durdu ve huzur geldi. | Open Subtitles | لقد توقّفت عمليّـات التفجير، وعمَّ الهدوء. |
Bu zaman barış ve huzur için yeni bir devir olabilir. | Open Subtitles | "الذي سيكون فاتحة لعهد جديد من السلام والهدوء". |
Bana kendisinin yer üstünde suistimal edildiğini söyledi ve bir keresinde "Riker's Island"da bulunduğunu ve sonunda o mekanda barış ve huzur bulduğunu. | TED | أخبرني أن هنالك من أساء إليه في الأعلى, وكان يوماً من سكان جزيرة ريكر، وأخيرا وجد الأمان والهدوء في هذا المكان. |
Burada barış ve huzur içindeyiz. | Open Subtitles | نحن نجلس هنا بسلام و هدوء |