Yürüdüğünüz cadde, yaşadığınız şehir size ne anlatıyor? | TED | تمشي في الشارع، ماذا تقول لك المدينة التي تعيشين فيها؟ |
Bakın, sizin asıl yaşadığınız yeri bilmiyorum, ama dünyada öyle bir yer olduğunu biliyorum kendinizden daha çok seveceğiniz bir şey. | TED | انظروا، لا أعرف المكان الحقيقي الذي تعيشون فيه، لكنني أعرف أن هناك شيئا في هذا العالم تحبونه أكثر مما تحبون أنفسكم. |
Nasıl bir ailenizin olduğu, yaşadığınız ev hiçbirini önemi yoktu. Sizi görmüştü. | Open Subtitles | لا يهمها من هي عائلتك المنزل الذي تعيش به، إنها فقط تراك |
İçinde siz yaşadığınız müddetçe biliyorum evim emin ellerde. | Open Subtitles | اعلم ان المنزل بأيدي آمنة وانتما الاثنان تعيشان به |
Bu binada yaşadığınız zaman bunu her gün yapacaksınız. | Open Subtitles | ستعتادين على فعل ذلك كل يوم عندما تقيمين في هذه البناية |
Beyler, sıkıcı hayatınızda yaşadığınız bütün deneyimleri unutun. | Open Subtitles | إيها السادة انسوا كل تجربة حظيتم بها في حياتكم البائسة |
Onu yaşadığınız sürece sevip, şereflendirip rahat ettirecek misin? | Open Subtitles | هل تحبين أن تريحيه و تشرفيه... ...طالما حييتما. |
Bu, TED seminerleri için dinlerken yaşadığınız deneyim. | TED | هذه هي التجربة التي مررتم بها أثناء مشاهدتكم عروض وأحاديث تيد. |
Jeo-Tıp'a göre yaşadığınız yer, maruz kaldığınız çevresel etkenler sağlığınızı önemli ölçüde etkileyebilir. Bu bilgiyi alabiliriz. | TED | إنه الطب الجغرافي : مكان عيشك و المحيط الذي تتعرض له يمكن أن يؤثر بشكل كبير على صحتك. يمكننا التقاط هذه المعلومات. |
Anlıyorum, yalnız yaşadığınız zaman bu sizi... Bu çok zor. Bunu anlıyorum. | Open Subtitles | أفهم أنكِ إذا كنتِ تعيشين لوحدكِ يكون الأمر صعبا. |
Sizin yaşadığınız şekilde, hayat öylesine zahmetsiz gözüküyor ki. | Open Subtitles | الحياة تبدوا بلا تعب بالطريقة التي تعيشين بها |
İsminiz değiştirebilirsiniz ve yaşadığınız yeri de değiştirebilirsiniz. | Open Subtitles | يمكنك تغيير اسمك يمكنك تغيير المكان الذي تعيشين فيه |
Modifiye sonrası bu şey aynen bir saray gibi olacak içinde yaşadığınız şu çöplüğe hiç benzemeyecek. | Open Subtitles | وأجعل هذا المكان قصراً، ليس كالمكان القذر الذي تعيشون به |
Ve sizin filtre baloncuğu sizin kişisel çevrimiçi yaşadığınız özel evrensel bilginizdir. | TED | وفقاعتك المرشحة هي عالم المعلومات الفريد الخاص بك الذي تعيش فيه على الانترنت. |
Ama birlikte bu evde yaşadığınız sürece o şekilde olamaz. | Open Subtitles | لكن بينما أنتما تعيشان في هذا المنزل، لا يمكنه أن يكون معك ليس بتلك الطريقة |
yaşadığınız şu yer... Storybrooke... Orada belediye başkanı mısınız? | Open Subtitles | و البلدة التي تقيمين فيها "ستوري بروك"، أنتِ العمدة؟ |
Hey, onlara o kızdan ve yaşadığınız o çılgın maceradan bahset dostum. | Open Subtitles | أخبرهم عن حفلة توديع الطفولة، يا رجل. أخبرهم عن المغامرة المجنونة التي حظيتم بها يا رفاق. |
Diyorum ki yaşadığınız onca şeye rağmen birbirinizin gözlerinin içine bakıp da seni seviyorum diyebiliyorsunuz. | Open Subtitles | أنا أقول فقط بعد كل شيء مررتم به، لازال بإمكانكم أن تنظروا في أعين بعضكم البعض |
İsveç'te yaşadığınız için muhtemelen buraya aitsiniz, yani en zengin gruba. | TED | وأنت تنتمي إلى السويد بمجرد عيشك هنا، وهي مجموعة غنية من الناس. |
Siz gerçekten içinde 50 sene yaşadığınız evden vaz mı geçiyorsunuz? | Open Subtitles | والتخلي عن المنزل الذي عشتم فيه مدة 50 عام ؟ |
Ekibim yaşadığınız bazı sorunlar hakkında endişeleniyor. | Open Subtitles | مجموعتي قلقة بأنّ هناك بعض القضايا في حياتُكَ , حياتكما |
Böyle bir sorun yaşadığınız için gerçekten çok üzgünüm. | Open Subtitles | بإخلاص أنا آسف أنك مررتِ بتلك المحنة، صدقاً. |
Özellikle onca... Özellikle Rusya'da son birkaç ayda yaşadığınız şeylerden sonra. | Open Subtitles | بعد كل ما مررت به يا عزيزى الجنرال الشهور الماضية في روسيا |
Şu an yaşadığınız, insanların bölgenizde mal satması problemiyle ilgili arıyorum. | Open Subtitles | أجل، أتّصل حول المشكلة التي واجهتك مع الناس الذين يُحاولون بيع مُنتجاتهم بمنطقتك. |
yaşadığınız yerde birçok, birçok insana öğretebileceğiniz şeyler. | Open Subtitles | المفاتيح التي يُمْكِنُ أَنْ تُعلّمَ الكثيرَ والعديدون مِنْ الآخرين في جاليتِكَ. |