Direnmeyenler arta kalan yitik yaşamları boyunca sefalet içinde yaşamayı öğreniyor. | Open Subtitles | هؤلاء الذين لا يقاومون يتعلمون العيش مع التعاسه لبقية حياتهم المكسورة |
Ancak burada daha şimdiye kadar görülmesi zor ve daha önceden film edilmemiş yaşamları var. | TED | ولكن هناك جانب في حياتهم قلّما نراه ولم يتم تصويره أبداً. |
Ördekler ve toplarla ilgili yaşamları boyunca oyuncak ördek ve toplara ekleyecekleri beklentiler edinirler. | TED | فيطورون توقعات حول البط والكرات فيتعرفون على خصائص البط المطاطية والكرات لبقية حياتهم. |
Tüm bu yaşamları bağlayan bir enerji, hava, dalga var. | Open Subtitles | هنالك طاقة, مصدر موجة تصل بين كل هذه الحيوات |
Aralarında 4,5 kilometre var, ama sosyal ve iş yaşamları kesişmiyor. | Open Subtitles | عاشوا على بعد ثلاثة أميال من بعضهما البعض لكن حياتهم الاجتماعية والعملية لا تتداخل |
Fakat yaşamları bambaşka iki yola ayrıldı. | TED | ولكن حياتهم انتهت بشكل مختلف، في مسارين مختلفين |
yaşamları sona erdiğinde ayrışacaklarını biliyorsunuz. | TED | تعرفون أنهم في نهاية حياتهم يصبحون لا شيء. |
Ama endişelenmekten hasta oluyordu. Oğlunun kaçırılmasından, çocuk asker yapılmasından endişe ediyordu. Kızlarının tecavüze uğramasından korkuyordu. yaşamları için endişeliydi. | TED | لكنها كانت دائمة القلق. كانت تخاف أن يُخطف إبنها و يأخذ كجندي صغير. كانت تخاف أن تغتصب بناتها. كانت تخاف على حياتهم. |
Bazıları tüm yaşamları boyunca bunu arıyorlar. | Open Subtitles | هناك من يسعون وراء ذلك طيلة حياتهم ولا يحققونه |
Bize güvenen ve yaşamları hakkında gerçekleri açıklayan insanlar... | Open Subtitles | أشخاص وثقوا بنا وأخبرونا الحقيقة عن حياتهم |
Onurlu bir biçimde ölebilmek için, başka birinin yardımına ihtiyaç duyuyorsanız, o zaman devlet insanların özgürlüğüne müdahale eder ve onlara, yaşadıkları hayatın kendilerine ait olmadığını, bu yüzden de yaşamları hakkındaki kararları kendilerinin veremeyeceğini söyler. | Open Subtitles | للموت بكرامة, عندها تتدخل الدولة بحرية الأفراد لتخبرهم أن حياتهم ليست ملكهم و لا يمكنهم أن يقرروا مصيرها |
yaşamları, güçlerini, ve son ama en az değil, onların döl. | Open Subtitles | و نحن سنأخذ كل شيء حياتهم و قواهم و آخراً و ليس أخيراً سنأخذ ذريتهم |
Olacak,olacakkazananhepsinialır , vehepimizalacak yaşamları,güçlerini, vesonamaenazdeğil , döl | Open Subtitles | ستكون أن الفائز يأخذ كل شيء و نحن سنأخذ كل شيء حياتهم ، قواهم و آخراً و ليس أخيراً سنأخذ ذريتهم |
Ev, aşk ve soysal yaşamları benim problemim değil. | Open Subtitles | حياتهم المنزلية وعلاقاتهم وحياتهم الإجتماعية ليست بـ مشكلتي |
Onlara nasıl da imreniyorum, köpek. Tüm yaşamları önlerinde onları bekliyor. | Open Subtitles | لديهم ، كلب يا أحسدهم كم أمامهم حياتهم كل |
Kazansalar da kaybetseler de, kısacık yaşamları neredeyse sona erdi ve ölüler su yüzeyini kaplamaya başladı bile. | Open Subtitles | خاسرة كانت أم رابحة حياتهم جميعا تقريبا إنتهت وأجسامها الميتة تبدأ الأن تتناثر على سطح الماء. |
Çoğu insan böyle bir nefreti yaşamları boyunca hissedemezler. | Open Subtitles | هذا النوع من الكره أكثر الناس لا يواجهونه طيلة حياتهم |
En narin yaşamları bile yok edebilecek bir ahlaksızlık abidesi. | Open Subtitles | والفساد الاخلاقي يمكنه تحطيم حتى اكثر الحيوات كياسة |
# Göreceğimiz bu yaşamları yönlendirmeye # | Open Subtitles | كيف سيرشد تلك الحيوات التي نراها |
# Göreceğimiz bu yaşamları yönlendirmeye # | Open Subtitles | كيف سيرشد تلك الحيوات التي نراها |
Hepsinin olağanüstü yaşamları var. | Open Subtitles | جميعهم عاشوا بشكل استثنائي |
Söylentilerin kendi yaşamları vardır, bir kartopu gibi büyürler. | Open Subtitles | الشائعات تقول بأن لها حياة خاصة ، تنمو مثل كرات الثلج |
Yine de fikirlerin kendine ait bir yaşamları var gibi durması ve yaratıcılarından uzun yaşaması harika bir şey. | TED | إلا أنه رائع أنّ الأفكار تبدو و كأنّ لها حياة خاصة بها وأنها تعيش كثيرا بعد فناء مخترعيها. ربما الحياة البيولوجية مجرد مرحلة عابرة. |