| Kesinlikle yapılacak en doğru şey bu olur. | Open Subtitles | هذا هو بالتأكيد الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله. |
| yapılacak en doğru şey bu, | Open Subtitles | هذا هو الشيء الذي ينبغي عمله مثل التخلص من هتلر |
| Yani bence yapılacak en doğru şey ailesinin niyetimi bildirmek, değil mi? | Open Subtitles | نعم, لذا أشعر هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله هل أُعلم والديها بما أنوي, صحيح؟ |
| Şu anda yapılacak en doğru şey nedir, Michael? Bilmiyorum. | Open Subtitles | ما هو التصرف السليم الآن يا (مايكل)؟ |
| Bir çocuğu annesinden ayırmak hoşuma gitmiyor ama şüphesiz ki böylesi bir durumda yapılacak en doğru şey bu. | Open Subtitles | إني لا أستمتع بأخذ طفل من والدته لكنّ في هذه القضية، من الواضح أنه الأمر الصواب الذي ينبغي فعله |
| Ya da durmanın yapılacak en doğru şeymiş gibi hissetmenizi sağlayan dokunsal bir deneyim tasarlayabilirim. | TED | أو بإمكاني أن أصمم تجربة لمسية تجعل عملية التوقف تبدو كأنها كانت الأمر الصحيح الذي يجب فعله. |
| Herhalde işin püf noktası yapılacak en mantıklı şey olsa da asla koyvermemek. | Open Subtitles | اعتقد ان الخدعة ان لا تهرب حتي ولو تعتقد انها افضل الطرق لحل المشكله |
| Şimdi kızgınsın çünkü yapılacak en doğru şeyin bu olduğunu sen de biliyorsun. | Open Subtitles | أنت غاضب فقط لأنّك تعرف أنّ هذا هو الصواب الذي ينبغي عمله |
| Çünkü yapılacak en doğru şey bu. | Open Subtitles | لأنه الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله |
| Çünkü yapılacak en doğru şey bu. | Open Subtitles | لأنه هو الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله |
| yapılacak en doğru şey bu. | Open Subtitles | إنّه الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله. |
| - yapılacak en doğru şeydi. | Open Subtitles | كان الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله |
| Bu yapılacak en doğru şey. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله |
| Şu anda yapılacak en doğru şey nedir, Michael? | Open Subtitles | ما هو التصرف السليم الآن يا (مايكل)؟ |
| Güven bana. yapılacak en doğru şey bu. | Open Subtitles | ثقي بي, هذا هو التصرف الصحيح الذي ينبغي فعله |
| Açıkçası bu durumda yapılacak en doğru şey bu. | Open Subtitles | في هذه الحالة، من الواضح أنه الأمر الصواب الذي ينبغي فعله |
| yapılacak en akıllıca şey olur. | Open Subtitles | هذا هو القرار العاقل الوحيد الذي يجب فعله |
| Biliyorum, ama bana yapılacak en doğru şey gibi geliyor. | Open Subtitles | إنها خطوة كبيرة يا مايك أعرف, و لكنها تشعرني أن هذا الشيء الصحيح الذي يجب فعله |
| Herhalde işin püf noktası yapılacak en mantıklı şey olsa da asla koyvermemek. | Open Subtitles | اعتقد ان الخدعة ان لا تهرب حتي ولو تعتقد انها افضل الطرق لحل المشكلة |