yolcu listesine göre boş bir koltuk vardı ama biz öyle düşünmüyoruz. | Open Subtitles | قائمه الركاب تقول ان هناك مقعد فارغ و لكننا لا نعتقد هذا |
Buraya gelirken, uçuş boyunca, yanımdaki yolcu ile aramızda ilginç bir konuşma geçti. | TED | في طريقي إلى هنا، أجريت محادثة شيقة مع الراكب الذي بجانبي خلال رحلتي |
Seyehat acentesi olmalı. Uçağın nereden geldiğini ya da yolcu adı vermedi. | Open Subtitles | أفترض أنّها وكالة رحلات، لم تذكر مكان قدوم الرحلة أو هوية المسافر. |
Benim tek bildiğim devletin bir yolcu üzerinde yüklü miktarda para bulduğu. | Open Subtitles | كلّ ماأعرفهُ أن الحكومة عثرت على حزمةٍ كبيرةٍ من النقود عند مسافر. |
İngiltere'deki Özel Şube, bütün havayollarının... ve gemilerin yolcu listelerinden onun izini sürüyor. | Open Subtitles | الفرع الخاص في بريطانيا يحاول تتبعه خلال قوائم المسافرين لكل شركات الطيران والعبارات. |
Burada gördüğünüz prototip tek bir yolcu ve valiz taşımak üzere tasarlandı. | TED | النموذج الأوليّ الذي تراه هنا تمّ تصميمه لحمل راكب واحد مع أمتعته. |
Gemide 12 mürettebat, 8 yolcu ve işbirlikçiler var. | Open Subtitles | ثمه 12 من الطاقم و 8 ركاب بالأضافه الى الموالى لنا |
yolcu listesine göre boş bir koltuk vardı ama biz öyle düşünmüyoruz. | Open Subtitles | قائمه الركاب تقول ان هناك مقعد فارغ و لكننا لا نعتقد هذا |
-Biraz uçuk bir tahmin olabilir ama yolcu listesi sayesinde kimliğini öğrenebiliriz. | Open Subtitles | قد يكون تسديدة بعيدة، ولكن يمكن أن نصل معرف من قائمة الركاب |
yolcu uçaklarının fotoğraflarına bakacak olursak havada tamamen hareketsiz bir biçimde asılı kalmışlar. | Open Subtitles | لقطات من طائرة الركاب والتي من الواضح انها توقفت تماما في منتصف السماء |
Eğer kişi uçuş sırasında yaralanırsa yolcu kalkış noktasına geri döndürülür. | Open Subtitles | في حالة إصابة الراكب أثناء الرحلة يعود الراكب إلى نقطة الانطلاق |
İkisi kurbanın sırtına isabet etmiş, biri de yolcu tarafındaki kapıya. | Open Subtitles | أثنتان في ظهره ومن ثم طلقة اخترقت باب الراكب هنا تماماً |
Ortada oturan yolcu yine hapşuruyor fakat bu sefer, bunları yok etmek için filtrelere etkin olarak itebiliyoruz. | TED | سنلاحظ المسافر الاوسط يعطس مجددا، ولكن هذه المرة يمكننا دفعها بفاعلية الى اسفل الى الفلاتر للإزالة |
Görünmez yolcu geçiyor sürekli, yaşamı taşıyor, hareket ediyor, dünya hissedip duydukça, o koruyor, güçlü ve heyecanlı, savruluyor. | TED | المسافر الخفيّ يمرّ إلى الأبد، حاملاً الحياة، والانتقال، فسقيفة الأرض قد شُعر بها وسمعت، بقوة وإثارة، وعصف. |
Bu pasif, bir trende bir yolcu olmak ve oldukça tek düze. | TED | هذه مجهولة، أن تكون مسافر في القطار تقريباً هذا طبيعي |
yolcu kabini için biraz büyük görünüyor. | Open Subtitles | نعم , تبدو كبيرة قليلاً بالنسبة لمتاع مسافر بالمقصورة |
Evet. Doğruca havalimanına gidin ve birkaç yolcu iptal için bekleyin. | Open Subtitles | هذا صحيح ، فقط اذهب للمطار وانتظر المسافرين الذين يخلفون ميعادهم |
yolcu indirme bindirme bölgesinde çok bekledim. İkisi arasında da uzun süre uçtum. | Open Subtitles | ثم انتظار طويل عند دخول المسافرين و بين هذا وذاك كانت رحلة طويلة |
Aman ne güzel. Bir izinsiz yolcu daha. Geçen sefer işe yaramıştı ya. | Open Subtitles | رائع، راكب آخر غير مصرح به، سار الأمر بشكل رائع في آخر مرة |
Gemide, diğerleri gibi kötü muamele gören üç biletli yolcu bulunduğunun farkında mısın? | Open Subtitles | أتعلم أن لديك ثلاثة ركاب دفعوا ثمن التذاكر. . . |
Heathrow'un son sekiz saat içindeki yolcu listelerini elde edebilir misiniz? | Open Subtitles | هل يمكنكم الحصول على قوائم مسافرين هيثرو في الثمان ساعات السابقة |
Evet, son uçuşunu yaptığı uçakta bir yolcu olduğunu söyledi. | Open Subtitles | لقد قال أنها كانت مسافرة على رحله قام بقيادته مؤخرا |
Ama yolcu beyannamesine baktığınız zaman sadece 329 isim var. | Open Subtitles | ولكن عندما تراجع كشف الركّاب لا يوجد سوى 329 اسمًا |
Fakat yolcu gemileri bu adayı uğranılacak liman yaparlarsa burası müthiş bir turistik merkez olabilir. | Open Subtitles | ولكن لو جعلت السفن السياحيّة هذه الجزيرة ميناء توقف، فإنّها ستكون منطقة سياحية رائعة. |
CA: Sanırım yakın zamanda New York'tan Long Beach'e yolcu taşımayı planlamıyorsunuz. | TED | أتخيل أنكم لا تعزمون على تقديم خدمات السفر للركاب من نيويورك الى لونغ بيتش عمّا قريب. |
Sakinleş artık, yolcu. Her şey geçti. Hiç kimse yaralanmadı. | Open Subtitles | حسنا , اهدأ بلوكرام انتهى كل شيء لم يصب احد بسوء |
Kenneth Ploufe Bahamalar'daki bir tatil yerinin bir yolcu gemisinin ve iç çamaşırı şirketi olan Lacy Fair'ın ortağıymış. | Open Subtitles | كينيث بلوث هو مالك جزئي لمنتجع في جزر الباهاما شركة رحلات بحرية ما ولايسي فير، شركة الملابس الداخلية تلك |
İnsanın sadece bir yolcu olduğu bir araba hedefiyle. | TED | تهدف الى سيارة بحيث تكون أنت فيها راكباً بحق. |