Ve o küçük çocuğun da bileklerinde aynı zincirler vardı. | Open Subtitles | و ذلك الصبي الصغير كان لديه نفس السلاسل على كاحليه |
Buna kırbaçlar, zincirler ve tuhaf seks oyuncakları da dahil. | Open Subtitles | لذلك توجد كل هذه السياط، السلاسل و الألعاب الجنسية الفضيعة |
Madde yaşamı vücuda getirirken, yaşam tek hücrelere, tek hücreler de dizgilere dönüşür. Bu dizgiler zincire, zincirler de ağ örgüsüne dönüşür. | TED | أعتقد أن المادة تولد الحياة الحياة تصبح خلايا وحيدة، الخلايا الوحيدة تصبح خيوطا الخيوط تصبح سلاسل، السلاسل تتشابك |
zincirler çok kalın. Ve kurtarılmayı da hayal edeyim bile deme. | Open Subtitles | القيود غليظه جدا و لا تحلم أيضا بأنه سيتم إنقاذك |
Korkarım bu zincirler sonsuza dek kalacak. | Open Subtitles | أنا قلقة من أن هذه القيود الحديدية مقدر لها أن تبقى إلى الأبد |
zincirler, gri bir taş ve bir bekçi hakkında söylenip durdun. | Open Subtitles | لكنك تكلمت عن أقراط اذن وعن سلاسل ذهبية, وعن بوابٍ ما |
Afrika'yı prangalar, zincirler eşliğinde terk ettik. | Open Subtitles | تركنا أفريقيا في الأغلال ، الأغلال وسلاسل. |
Bu 12 uzun yıl, beni tutan zincirler gibiydi. | Open Subtitles | تلك السنوات الإثني عشر الطويلة كانت مثل السلاسل التي تكبلني |
zincirler bu adam üzerinde birşeye yaramıyor. | Open Subtitles | الان وكما انت لاحظت السلاسل لاتصلح مع هذا الرجل |
Bu demirler ve zincirler kendilerini güverteye atmalarını engelliyor. | Open Subtitles | هذه السلاسل لتمنعهم من الألقاء بأنفسهم خارج السفينة |
zincirler için kullanabileceğimiz bazı aletler olabilir. | Open Subtitles | لابدّ من وجود بعض المعدات التي يمكننا استعمالها للتخلص من هذه السلاسل |
Ama zincirler kalacak tabii ki. Ama kafesini açacağım. | Open Subtitles | مـُـبقياً السلاسل عليك, بالطبع ولكن سأفتح باب القفص |
Neyse ki benim şansıma, ne kadar çok korkarsan bu zincirler seni o kadar sağlam tutar. | Open Subtitles | هدرتِها لحسن الحظّ في مصلحتي كلّما زاد خوفكِ اشتدّت متانة هذه السلاسل |
♪ Ve şimdi seni tuttuğum aynı zincirler ♪ Benim ruhumu da tutuyor ♪ Seni kandırdım, sana hayat verdim ♪ Seni ateşten dışarı sürükledim ♪ Ve şimdi beni yere devirdin, dışarı attın | Open Subtitles | ♪ والآن نفس السلاسل التي جعلتك بالداخل ♪ إنها مقيدة بروحي ♪ أوقعت بك، أعطيتك الحياة |
Beni bağlayan zincirler hakkında ben de böyle hissederim. | Open Subtitles | أنا أشعر بالمثل اتجاه القيود المفروضة علي |
Toplumun bize taktığı zincirler ki hayatta kalmak için bizi suç işlemeye zorlar. | Open Subtitles | القيود التي فرضها علينا المجتمع. و لكي ننجو، اخترنا حياة الجريمة. |
zincirler daha önce de kılıçlara dönüştürüldü. | Open Subtitles | القيود قد تحولت إلى سيوف قبل الآن |
Ruhu aynaya geçer ve demir zincirler içinde ölüme sürüklenir. | TED | تدخل روحه المرآة ويتم سحبه بعيداً في سلاسل حديدية حتى يلقى حتفه. |
Polimerler uzun ince zincirler hâlinde dizilmiş atomlardır. | TED | البوليمرات هي سلاسل من الذرات مرتبة في خطوط طويلة رفيعة. |
Bu gen işleri bize burada taktıkları pranga gibidir, özgürce kımıldamamıza engel olan zincirler gibi. | Open Subtitles | هذه الأمور الوراثية تُشبه الأغلال التي نُكبل بها هاهنا، تلك الأصفاد التي تمنعنا من ممارسة حرياتنا. |
Bireyler birbirine bağlanarak 15 metreye uzayabilen zincirler oluşturuyor. | Open Subtitles | يَرتبطُ اافرادها سوية لتَشكيل السلاسلِ الذي يُمْكِنُ أَنْ تَمتدَّ لخمسة عشرَ مترِ. |
Bana, herkes görsün diye, bedeninin hala zincirler içinde sallandırıldığını söylediler. | Open Subtitles | قيل لي ان جسده لاايزال معلقا مربوط بالسلاسل ، ليراه الجميع |
Bu deri ve zincirler için ne kadar heyecanlandığını biliyorum. | Open Subtitles | اعرف مدي اثارتك وانت حول الجلود والسلاسل |