Beyler, şu an zor durumda olduğumuzu ve diğer fonumuzu almamız için 250,000 günlük aktif kullanıcıya ihtiyacımız olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | يا رفاق أعرف اننا فى موقف صعب الان ونحتاج ربع مليون مستخدم يومى نشط لنحصل على حصتنا التاليه من التمويل |
zor durumda olduğunuzun farkındayım ama size yürekten yalvarıyorum. | Open Subtitles | سيدة وارن، أدرك أنك في موقف صعب لكني أتحدث إليك من القلب |
Aksi hâlde, tüm gece bununla uğraşırsın. zor durumda kalırsın. | Open Subtitles | خلاف ذلك أنت سوف تبقى هنا طوال الليل أنت في مأزق صحيح |
Size gelince, beni bugün çok zor durumda bıraktınız. | Open Subtitles | وأنتِ، لقد وضعتيني في موقف حرج حقا اليوم. |
Zeus'un zor durumda olduğunu duyunca onu kurtarmaya gelirler Tanrı Hanedanları güvenli bir yere kaçarken onun zincirlerini kırarlar. | Open Subtitles | عندما سمعوا أن زيوس في ورطة جاءوا لإنقاذه و كسروا الأغلال بينما هرع الأوليمبيين |
Benim zor durumda olduğumu görmek çok hoşuna gidiyor. Bunu sesinden anlayabiliyordum. | Open Subtitles | عرفت أنها ستأكل الطُعم انها تستمتع بوضعى فى موقف صعب |
Ama muhasebecilerim yavaş hareket etseler de hızlı hesap yaparlar ve zor durumda olduğunuzu söylediler. | Open Subtitles | ولكن المحاسبين لربما يكونوا بطيئين ولكن سريعين في الحسبة ويخبروني بـأنني في موقف صعب |
Beni çok zor durumda bırakıyorsun. | Open Subtitles | لذلك فإن هذا يضعني في موقف صعب ، أتعرفين ؟ |
Bir daha mektup yazıp sizi zor durumda bırakmayacağım, söz! | Open Subtitles | لن أرسل رسالة وأضعك في موقف صعب مجدداً |
Bunun seni zor durumda bırakacağını biliyorum ve bunun için de üzgünüm. | Open Subtitles | أعلم أن هذا يضعك في موقف صعب. وأنا آسفة. |
Londra'a hayatını kurtarmak, çok tehlikeli insanlara karşı zor durumda bıraktı beni. | Open Subtitles | جانبا من قتل المستشار. إنقاذ حياتك في لندن وضعني في مأزق مع بعض الأشخاص الخطرين جدا. |
Birinin zor durumda olduğunu görmeden içeri giremeyiz. | Open Subtitles | حسناً، لا يمكننا فعل ذلك, حتى نرى شخصاً في مأزق. |
Nevins olayında Abbie'yi zor durumda bıraktık sanırım. | Open Subtitles | إذاً اعتقد بأننا وضعنا آبي في موقف حرج بهذا الأمر الذي يخص نيفينز |
Polise gidemez, çünkü kızı zor durumda kalır. | Open Subtitles | لا يستطيع الذهاب إلى الشرطة لأنّه سيدخل إبنته في ورطة |
Fare deneyinin bize gösterdiği, zor durumda kalanlara yardım etmek genetik bir miras. | Open Subtitles | ما تخبرنا به الجرذان هو اننا نمتلك ميراث من الثدييات الذي يجعلنا نرغب في مساعدة من وقع في محنة. |
Dediğin gibi. Müşterilerimiz zor durumda, onlara yardım etmeliyiz. | Open Subtitles | الأمر كما قلت سابقا ، العملاء في مشاكل ونحن نساعدهم |
En çok korktuğum şey ise, ansızın gelerek seni zor durumda bırakmak. | Open Subtitles | الأهم من ذلك، أنا أخشى وضعك في حالة صعبة بسبب مجيئي الغير متوقّع |
Burada beni zor durumda bırakmaya gelmişsin. | Open Subtitles | هنا تكون قد وضعتني في وضع صعب. |
Sen, işleri karıştırıp beni zor durumda bırakıyorsun. | Open Subtitles | انت تتدخل و تجبرني على مواقف مستحيلة |
zor durumda olduğu zaman bir vatandaşına para yardımı yapacak kadar büyük. | Open Subtitles | بلد عظيم بما يكفي ليساعد رجلاً ... حينما تواجهه مشاكل مادية |
Cumhuriyetin saygıdeğer temsilcileri bu zor durumda size sığındım. | Open Subtitles | مجلس نواب الجمهورية المُشَرف... لقد أتيت إليكم تحت ظروف عصيبة. |