General O'Neill her SGC personelinin zorunlu olarak fiziksel taramadan geçmesini istedi. | Open Subtitles | جنرال أونيل , أمر بشكل إلزامي لجميع موظفي بوابة النجوم الفحوصات الطبية |
Öncelikle, katkının zorunlu olduğuna dair olan yanılgıyı düzeltmek isterim. | Open Subtitles | بدايةً أريد أن أزيل إشاعة بأن هناك تبرّع إلزامي الليلة |
Bu silah azılı bir suçlu tarafından illegal yollarla, geçmiş kayıtlarının zorunlu olmadığı bir silah fuarından satın alındı. | Open Subtitles | هذا السلاح تم الحصول عليه بطريقة غير شرعية من مجرم مهني في معرض الأسلحة حيث الفحوصات الخلفية غير إلزامية |
Sokaktaki her polis yelek giyecek. zorunlu! | Open Subtitles | كل شرطي في الشارع يرتدي واقي الرصاص إجباري |
Bir diğer ırksal savaş, daha fazla yer değiştirme sürülen yığınlar, zorunlu göçler. | Open Subtitles | حرب عرقية جديدة المزيد من المهجرين قسراً ترحيل جماعى هجرة إجبارية |
Siyahların akciğer kapasiteleri, beyazlardan az olduğu için zorunlu çalışmanın onlara iyi geldiğini açıkladı. | TED | وادعى أنه وبسبب صغر سعة رئة السود عن سعتها عند البيض، فإن العمل الإجباري كان جيداً بالنسبة لهم. |
Eğer kurtarma vardiyası zorunlu değilse, biz burada kalırız. | Open Subtitles | إذا كان تغيير الإغاثة ليس إلزامي .. سنبقى هنا. سنأتي لنحصل على تجهيزاتنا. |
Bununla beraber, bazı insanlar var ki, onların erkek olanlarına, satirasis, kadın olanlarına nemfomanyak denir, bu işi zorunlu olarak yaparlar ve zevk almazlar... | Open Subtitles | ولكن، هناك بعض النـّاس يسمـّون بالعاهرين عند الرجال والعاهرات عند النـساء يقومون بهذا العمل بشكل إلزامي وبدون أي متعة |
Şirket başkanı 65.yıldönümünde zorunlu olarak, emekli edilerek fahri başkan ilan edilecektir. | Open Subtitles | تقاعد إلزامي حال بلوغ سن الخامسة والستين وستكون عندها الرئيس ولكن بمسمى شرفى يمكنك حضور جميع الاجتماعات |
Raporlara ek olarak tüm devlet memurlarına zorunlu olarak uygulanan uyuşturucu testinin de raporları var. | Open Subtitles | مُتضمِنةً فحص المُخدرات الذي أقرَّيتُهُ أنا كإجراءٍ إلزامي لكُل موظفي الولاية |
Belki de konferanslarımın zorunlu olduğunu unuttunuz. | Open Subtitles | أَو لَرُبَّمَا نَسيتَ ذلك مؤتمراتي إلزامية. |
Pruvada olması gereken hiçbir zorunlu tescil işareti yok. | Open Subtitles | لا علامات تسجيل إلزامية على مقدمة السفينة |
Sen hiç, çevrendeki kimselerin zorunlu ihtiyaçlarını temin etmek için gereksiz eşyalarını sattığını görmedin mi? | Open Subtitles | هل خطر لك أبدا بأنه ليس كل شخص عنده حاجة إلزامية للتصنيف و التنظيم و التقسيم العالم كله حولهم هكذا؟ |
Bazı insanlarda depresyon bir çeşit zorunlu içe vurumdur. | Open Subtitles | بالنسبة لبعض الناس الإحباط شكل إجباري للإنطواء الذاتي |
Sabah dokuzdan öğle yemeğine kadar avluya çıkmak zorunlu. | Open Subtitles | خروجهم للباحة أمر إجباري من التاسعة صباحاً إلى وقت الغذاء |
Ben senin küçük oyununda yokum. Yarından itibaren zorunlu koro çalışması! | Open Subtitles | لن ألعب لعبتك التافهة اعتباراً من الغد، تمارين جوقة إجبارية |
Kaçınız iş sözleşmelerinizde zorunlu uzlaşma kuralı olup olmadığını biliyorsunuz? | TED | كم منكم هنا يعرف إن كانت توجد مادة التحكيم الإجباري ام لا في عقد توظيفكم؟ |
zorunlu yer değişiminizi kolaylaştırmak için... yer çekimini geçici bir süre kaldırıyoruz. | Open Subtitles | الآن سوف نوقف جاذبيتكم مؤقتاً لكي نجعل من حياتكم الإلزامية تنتقل بسهولة. |
10 dakikalık ziyaret için ortalama 3 saat bekleme, soyunup zorunlu aranma. | Open Subtitles | تنتظر ما معدله 3 ساعات لزيارة مدتها 10 دقائق فحص جسدي اجباري كامل |
Biz de zorunlu olarak senin insafına kaldık. Yoksa şehir inşaa etmek gibi bir niyetmiz yok. | Open Subtitles | اصبح الزامي ان نتعامل معك والا لن نستطيع البدء في البناء وسط المدينة |
Geçen Cuma saat 13:00'teki zorunlu toplantıya gelmediğinden beri çok garip davranmaya başlamış. | Open Subtitles | قالوا أنّها كانت تتصرّف بعصبيّة منذ تفويتها إجتماع المُوظفين الإلزامي يوم الجمعة الماضي. |
Ekibim zorunlu tüberküloz testinden geçirilecekmiş. | Open Subtitles | يجب أن يخضعَ موظّفيّ لفحصٍ إلزاميّ فوريّ للسلّ؟ |
Neden matametik eğitimin bir çeşit zorunlu konu gibi bu kadar önemli bir parçası? | TED | ولماذا الرياضيات يعد من اهم الاجزاء في التعليم وهو مادة الزامية في كل المناهج التعليمية |
Doktorlar onu zorunlu olarak yarattığına inanıyor. | Open Subtitles | يشعر الأطباء أنك خلقت هذه الشخصية بدافع الضرورة. |
İşverenlerin çalışanları ile bu konuşmaları yapmaları zorunlu olmalı. | TED | يجب أن يكون إلزامياً على المدراء عمل هذه المحادثات مع موظفيهم. |
Ve bu yüzden ben bu formları imzalayana kadar zorunlu kalmaya devam ediyor. | Open Subtitles | وهذا سبب بقائه إجبارياً حتى أوقع وأرفع هذا التقرير |
Amerikalılar her tutuklu getirdiğinde adı "zorunlu iniş" oluyor. | Open Subtitles | في كل مرة تهبط الطائرة يكون هبوط اضطراري |