Haydi Jimmy yaylan, Yüzbaşı Hamill'i bul ve buraya getir. | Open Subtitles | جيمي ت.. اذهب و اعثر على كابتن هاميل أحضره هنا |
Onu uzaklaştırman gerek. Arka tarafa getir. Bir garaja sok. | Open Subtitles | عليك أن تخرجه أحضره من الخلف و ضعه في المرآب |
Şöyle yapsak nasıl olur. Bir gün onu getirin buraya. | Open Subtitles | ..ما رأيك لو قمنا بهذا يوماً ما أحضره الى هنا |
Eğer bu görüntüler o bilgisayarın kamerasıyla çekilmişse şüpheliler bilgisayarı yanlarında mı getirdi? | Open Subtitles | إذا الفيديو جاء من كاميرا الكمبيوتر ثم ماذا ؟ المجرم أحضره معه ؟ |
Siz bana bırakın bu işi, meclise getiririm ben onu. | Open Subtitles | دعوني أؤدي عملي، وسوف أحضره إلى الكابيتول |
- Dur, ben getireyim. Sen çalmaya... - ...devam et. | Open Subtitles | انتظر، سوف أحضره لكَ.استمر فى العزف ماذا تُفضل،سكوتش؟ |
Evden getirmemi istediğin bir şeyler varsa söyle. | Open Subtitles | أخبرني لو كان هناك شيء تريدني ان أحضره من المنزل من أجلك |
Birlikte akşam yemeği yedik ve getirdiği kırmızı şarabı içtik sonra birlikte yattık. | Open Subtitles | تناولنا الغداء معا، وشربنا النبيذ الأحمر الذي أحضره معه وبعد ذلك مارسنا الجنس |
Ben beklemeye devam ediyorum. Henry eve gelmeli. Ya da ben onu tutup getireceğim | Open Subtitles | وأنا مازلت منتظرا.هنري يجب أن يعود حتي لوتطلب الأمر أن أحضره بنفسي |
Arabaya getir, ben yıkarım. Ama bu hoşuma gitmeyecek. | Open Subtitles | . أحضره إلى العربه سأنظفه لك ، لكني لا أحب ذلك |
Nedenini söyleme. Hiçbir şey söyleme. Sadece buraya getir! | Open Subtitles | لا تخبره لماذا ولا أي شيء فقط أحضره إلى هنا |
Peter, odunlukta babamın bir baltası vardı. Git, getir! | Open Subtitles | بيتر، أبي يحتفظ بالفأس في سقيفة الحطب، أذهب و أحضره |
Richie, şu anahtarları alıp koca canavarı çalıştır ve kapının önüne getir. | Open Subtitles | حسنا ريتشى.. خذ المفاتيح شغل ذلك الكارافان اللعين و أحضره أمامنا |
Sonunda buldum onu, 10 dakika içinde onu bana getirin. | Open Subtitles | . وجدنه أخيراً . أحضره لي في غضون 30 دقيقة |
Onu eski jipin yanına getirin yoksa sonucu çok kötü olur. | Open Subtitles | أحضره قرب سيارة الجيب القديمة وإلا كان الثمن غاليا. |
Vay, vay. Bak, kader bizi bu sefer nereye getirdi? | Open Subtitles | يا للهول، انظري ما أحضره لنا القدر هذه المرة |
kendini yorma - ben getiririm... sen getirme.bu evde hizmetçi kıtlığı yok. | Open Subtitles | لا تتضايقى سوف أحضره لا تفعلى فلا توجد ندرة خدم فى هذا البيت |
Aşağıda olacaktı. Hemen getireyim. | Open Subtitles | لدينا بعضاً منه في الطابق السفلي سوف أحضره على الفور |
Onu Kore'ye getirmemi istedin bana notu bu yüzden bıraktın, öyle mi? | Open Subtitles | أردتني أن أحضره إلى كوريا لذا تركتي لي ملاحظة ؟ |
Tanaka'nın Edi'ye getirdiği şeyi. | Open Subtitles | الذي أحضره توناكا الى إيدي والذي إيدي سوف يعطينا إياه |
Onu size getireceğim hanımefendi. Sizi böyle karalar içinde görmek istemiyorum. | Open Subtitles | سوف أحضره لك ، لا أريد أن أراك فى هذا الثوب الأسود |
Oraya git, hemen al. Buradaki şeylere göz kulak olur başka birşey olmamasını sağlarım. | Open Subtitles | إذهب و أحضره في الحال سأراقب الأمور هنا للتأكد من عدم حدوث أي شيء |
Büyünün olmadığı bir yerdeyiz ve ben de büyüyü getiriyorum. | Open Subtitles | -نحن على أرضٍ بلا قوى سحريّة ... و أنا أحضره... |
Bir tane. Kurye ile, eşiniz posta ile birlikte aldı. | Open Subtitles | واحد فقط، أحضره مندوب لكن زوجتك أستلمته من البريد |
- Doğru değil. - Bak Mark bana Londra'dan ne getirmiş. | Open Subtitles | ـ ليس صحيحاً ـ انظر ما الذي أحضره مارك لي من لندن |
Dur ben alayım. Hiç değilse bunu yapabilirim. | Open Subtitles | دعني أنا أحضره لك هذا أقل ما يمكنني فعله |
Tamam, onu getirmek zorundaydım. Onu koyacak başka bir yer yoktu. | Open Subtitles | كان يجب أن أحضره فلا يوجد مكان آخر أضعه فيه |
Eğer istediğiniz bir şey varsa sizin için getirebilirim. | Open Subtitles | سأعود بعد بضعة أيام. إن كنتِ تريدين أيَّ شيء، أستطيع أن أحضره لكِ معي عندما أعـود. |