Amiral, balinaların bize ait olduğunu ve istediğimizi yapabileceğimizi düşünürsek nesillerinin tükenmesine sebep olanlar kadar büyük bir suç işlemiş oluruz. | Open Subtitles | أيها الأميرال، إنْ كنا نفترض، أن تلك الحيتان ملك لنا تفعل كما نأمرها، سنكون مُذنبين مثل أولئك الذين تسببوا في انقراضها. |
Pedal çeviremeyecek durumda olanlar, hızlarını kaybettiler, geride kaldılar, ve hiçlikte kayboldular. | Open Subtitles | أولئك الذين لا يستطيعون تحريك الدواسات يفقدون سرعتهم، يتخلّفون، يختفون فى العدم. |
Ondan nefret edenler dahi onsuz bir gelecek hayal edemiyorlardı. | Open Subtitles | حتى أولئك الذين بغضوه لا يستطيعون تصور مستقبل من دونه |
Arkadaşlarına yalan söyleyen ve onlardan çalan insanlar adına mı? | Open Subtitles | بإسم الناس الذين يكذبون ويسرق من أولئك الذين يدعون الصداقة؟ |
Utancı deneyimlemeyen kişilerin bağlılık veya empati kapasitesi olmadığına neredeyse eminiz. | TED | نحن متأكدون بأن من لا يشعر بالعار هم أولئك الذين ليس لديهم السعة لتكوين الروابط والعواطف. |
Finansal okuryazarlık öğretilen bazı insanların en tehlikeliler olduğunun bir kanıtı gibi. | TED | يبدو الأمرُ تمامًا مثل الدليل الذي يظهرُ أن الأشخاص الأكثر خطورة هم أولئك الذين تم تلقينهم بعض المعرفة المالية. |
Bize, kendilerini koruyamayan insanları korumak için sorumluluk taşıma görevi verilmiş. | Open Subtitles | لقد تم إئتماننا على حماية أولئك الذين ليس بمقدورهم حماية أنفسهم |
Fakat onlar onların üzerinde savaşan askelere sıkıca bağlıydılar, geri dönmeye cesaret edenlere. | Open Subtitles | لكنّهم أحكموا قبضتهم على الجنود الذين أرادوا مواصلة كفاحهم ، وعلى أولئك الذين تجاسروا على العودة |
Obamacare(sağlık sigortası reformu) diyebilirdiniz. -tabii isteksiz olanlar haricinde- | TED | قد تقولوا خطة أوباما لتأمين الرعاية الصحية للجميع، فيما عدا أولئك الذين لم يرغبوا بالتغيير الطوعي. |
Bunca aydan sonra, hayatlarına geri dönenler ve halen yersiz yurtsuz olanlar var. | TED | وهناك أولئك الذين عادوا إلى حياتهم، وأولئك الذين هم ما زالوا مشردين بعد أشهر عديدة. |
En iyi çiftler, ya da en başarılı çiftler, olumsuzluk çıtası çok düşük olanlar. | TED | أفضل الأزواج، أو أكثرهم نجاحا، هم أولئك الذين يتوفرون على عتبة سلبية متدنية. |
Kanunu temsil edenler için önemli olmalı ama şu durumda, onlar için en önemli şeyin bu olmadığını düşünüyorum. | Open Subtitles | أوضح إلى أولئك الذين يمثلون ,القانون، ينبغي أن يهم ذلك ,لكن في هذه الحالة، في هذه المرحلة من الوقت |
Ve belki diğerlerinden daha iyi hareket edenler çocuklarını sonraki nesillere taşımakta daha şanslı olacaklar. | TED | وربما كان أولئك الذين يتحرّكون على نحو أفضل من غيرهم لديهم فرصة أكبر لإيصال أبنائهم إلى الجيل القادم. |
Daha iyi durumda olan insanlar kötü durumdakilere yardım eder. | Open Subtitles | الناس الذين أفضل حالاً إدفعْ عن أولئك الذين أسوء حالاً. |
Daha iyi durumda olan insanlar kötü durumdakilere yardım eder. | Open Subtitles | الناس الذين أفضل حالاً يدفعون عن أولئك الذين أسوء حالاً |
Hayattayken en sevdikleri kişilerin kanlarını içerler. | Open Subtitles | يتوقون لدم أولئك الذين أحبوهم عندما يكونوا أحياء. |
M.Ö. 2300 yılında doğan insanların menfaatlerini gözetecek bir lobi yok. | TED | فلا توجد ردهة تُعرض فيها اهتمامات أولئك الذين سيولدون في عام 2300 ميلادي. |
Şampiyonaları, seçimleri ve ödülleri kazanan insanları coşkuyla alkışlıyoruz. | TED | بل نحيّي بشدة أولئك الذين يفوزون بالبطولات وبالانتخابات وبالجوائز. |
Kendi sınıfında ispiyonculuk edenlere ihtiyacımız yok! | Open Subtitles | نحن لَسنا بِحاجةٍ إلى أولئك الذين يخبرون عن أبناء صفهم |
Onun ordusunun, bizi özgürlüğümüzden mahrum bırakanlara karşı zafere taşıyacağına inanıyorum. | Open Subtitles | أعتقد بأنه سيقود جيشه إلى النصر على أولئك الذين يحرموننا الحرية |
Boğulmak üzere olanları kurtaracağım, der, ilk arkadaş, şelaleden düşmek üzere olanları. | TED | سيقول الصديق الأول: “سأقوم بإنقاذ أولئك “الذين هم على وشك الغرق” الذين هم في خطر السقوط من الشلال |
Bizden daha genç ve bunun içine doğmuş olanların buna daha doğal şekilde adapte olacağını düşünebiliriz. | TED | وقد نفكر أن أولئك الأصغر سنا أكثر منا، أولئك الذين يولدون في هذا، وسوف يتكيفون أكثر بطبيعة الحال. |
...ve bizim davamıza asker olarak hizmet eden 12.000 seçmen demektir. | Open Subtitles | ذكي جداً مع أولئك الذين يخدمون قضيتنا كضباط، حوالي 12،000 ناخب |
Korkudan söz edenleri asın. | Open Subtitles | طوفوا فى البلاد واشنقوا أولئك الذين يتحدثون عن الخوف |
Amir Erez ile kabalığı yaşamış olanları yaşamamış olanlarla karşılaştırdık. | TED | قمت مع أمير إريز بمقارنة أولئك الذين عانوا من الفظاظة بالذين لم يعانوا منها. |
Acaba benimle ilgilenen insanlardan biri bu barda olabilir mi? | Open Subtitles | أصادف أن أحد أولئك الذين يكترثون موجود في هذه الحانه؟ |
Annem, dünyadan göç edenlerin gökyüzünde yıldız olduklarını söylerdi. | Open Subtitles | أمي كانت تقول بأن أولئك الذين يتركون العالم يتحولون إلى نجوم |