Olay ekonomik mi, sosyal mı , yoksa kültürel miydi? | Open Subtitles | هل هو كان لسبب إقتصادي ، إجتماعي أم كان ثقافي؟ |
Her kurum kendi üyeleri olan insanlara yer tutacakları bir sosyal rol verir | Open Subtitles | كل مؤسسة تزود الناس الذين هم أعضاء فيها بشغل دور وظيفي غير إجتماعي |
Bir diplomat'ın akrabası olduğu için ona geçici bir sosyal güvenlik numarası atanmış. | Open Subtitles | بصفتها فرد من أفراد العائلة الدبلوماسيّة، فقد تمّ تخصيصها برقم ضمان إجتماعي وقتيّ. |
Enerji Bakanı'yla toplantım uzadı. | Open Subtitles | لكن إجتماعي مع وزير الطاقة تخطى وقتًا أكثر من التوقع |
Benim Toplumsal duyarlılığım var. | Open Subtitles | تهاجمينني لأن لدي ضمير إجتماعي |
Son zamanlarda aile rutininde bir değişim oldu mu sizin veya oğlunuzun sosyal olarak veya işte tanışmış olabileceği biri? | Open Subtitles | هل كانت هناك أي تغييرات بروتين العائلة مؤخرا هل هناك أشخاص جدد إلتقيتهم أنت أو إبنك بشكل إجتماعي أو بالعمل؟ |
Bunun için bir sosyal protokol yok. | TED | فليس هناك بروتكول إجتماعي معين لهذا الغرض. |
Bu nedenle sosyal medya kullanmadığını söylemek ciddi bir sosyal tutum değildir sadece bir eğlence biçimini diğerleri için reddetmektir. | TED | لذلك رفضك استخدام وسائل التواصل الاجتماعي لا يجب إعتباره موقِف إجتماعي كبير. إنه مجرد رفض أحد أشكال الترفيه للغير. |
Bu ürünü kullanmadığınızı söylemek büyük bir politik veya sosyal duruş değildir. | TED | إنه ليس حدث سياسي أو إجتماعي ضخم أن تقول لا لاستخدام ذلك المنتج. |
Şimdi, sosyal haklar, sosyal ilerleme ekonomik gelişmenin önünde gitmektedir. | TED | الآن هناك منافع إجتماعية, تقدم إجتماعي, بصورة أكبر من التقدم الإقتصادي. |
Rob, bize, sosyal medyanın sosyal üretime dönüşmekte olduğunu gösterdi. | TED | لقد ساعدنا في فهم أن وسائل الإعلام الإجتماعية أصبحت إنتاج إجتماعي. |
Dahası, geleceği hayal ediyorum, insanlar, seyahatleri başkalarıyla paylaşmanın inanılmaz bir sosyal olgu olduğunu düşünüyor olacaklar. | TED | وعندما أفكر في المستقبل، سيفكر الناس في أن مشاركة الركوب مع شخص آخر بأنه حدث إجتماعي هائل من خلال يومهم. |
Sanırım anlamaya çalışacağımız ilk şey ayrımcılığın sosyal bir yapı olduğudur. | TED | حسناً، أعتقد أن أول شيء يمكننا أن نحاول فعله هو فهم أن التمييز هو بناء إجتماعي. |
Bir anne parayı alarak, sosyal girişim başlatma adına şirket kurmak için kullandı. | TED | وأخذت أحد الوالدات المال واستعملته كبداية لمشروع إجتماعي. |
Şu düşünceye dayanıyor; polis ve mahalle sakinleri arasındaki olumlu sosyal etkileşimler için fırsatları artırabilirseniz, bu ilişkiyi yeniden kurabilir ve aynı zamanda mahalleyi de aktif hâle getirebilirsiniz. | TED | إنّها قائمة على فكرة أن إذا كان بإمكانك زيادة الفرص من أجل تفاعل إجتماعي إيجابي بين الشّرطة وأفراد المجتمع، يمكنك بناء هذه العلاقة و تنشيط الحيّ في آنٍ واحد. |
YNH: En tehlikeli olasılıklara odaklanmanın nedeni kısmen bir tarih bilimci ve sosyal eleştirmen olarak bunun işim veya sorumluluğum olması. | TED | يوفال: أركز أنا على الأحتمالية الأخطر جزئياً لان هذا هو مثل وظيفتي أو مسؤوليتي كمؤرخ وناقد إجتماعي. |
İnterter üzerinde tonlarca sosyal site mevcut. | TED | هناك حوالي بليون موقع إجتماعي على الشبكة. |
Aynı şeye bakarken aramızda müşterek bir ilgi odağı oluştu. Ve son olarak da sosyal olarak aktarılan takdiri de algıladı. | TED | كان هناك اهتماما مشتركا يبحث في نفس الشئ نوعا ما، ويتعرف بتعزيزات تواصل إجتماعي في نهاية المطاف. |
- Sanırım toplantım iptal oldu. - Üzerine alınma. | Open Subtitles | انا اعتقد ان إجتماعي أُلغي - لاتأخذ الامر شخصياً - |
Üç aydır. Toplumsal hizmet kredisine ihtiyacım olmuştu. | Open Subtitles | ثلاثة شهور إحتجت دخل رفاهية إجتماعي |
Aslında toplum merkezi teklifinizin asla bir parçası olmadı | Open Subtitles | في الحقيقة المركز إجتماعي ماكان أبدا جزء من إقتراحك |
Toplumun %4'lük bir kısmı ya sosyopat ya da psikopat. | Open Subtitles | أربعة بالمئة من السكان إما مختل إجتماعي أو يميل لنزعة الحقد الإجتماعي |
Bir antisosyal çocuk yetiştirme bir çürük anne duyuyorum bir. | Open Subtitles | عن هذا ، أنني أم روتينية أربّي طفل غير إجتماعي |
Yani bir AIDS kliniği değil. Bir cemiyet merkezi. | TED | فهي ليست عيادة للإيدز ، بل هو مركز إجتماعي. |