Drama ve zıtlaşmalar, heyecanlıdır ve kolaydır. - Bir fark yaratmak sıkıcı olabiliyor. | Open Subtitles | الدراما و الصراع مثيرة و سهلة إحداث فرق يمكن أن يكون مملاً جداً |
Ama gelecek, kaderimizi tekrardan yaratmak, biçimlendirmek ve yapmak üzere bizi sınırsız olasılıklarla çağırıyor. | TED | ولكن المستقبل ينادينا بإمكانيات لا حدود لها لإعادة إحداث وتشكيل وصنع مصائرنا. |
Bir değişiklik yapmak istiyorsan bir alaya katılmaya benziyordu, bu nedenle kaydoldum. | Open Subtitles | بدا كالفوج المناسب للانضمام إليه أن أراد المرء إحداث فرق، لذا انضممت. |
HPV'nin nasıl zarar verebileceği, kimin risk altında olduğu ve bu riskleri nasıl azaltabileceğimiz üzerine duracağız. | TED | سنقوم بشرح طريقة إحداث الفيروس الحليمومي البشري للأذية، بالإضافة لأولئك المعرضين للإصابة وكيف نقلل من هذه المخاطر. |
- Ne zamanı? Bu adamlar arasında anlaşmazlık yaratmaya aralarını bozmaya çalışıyor. | Open Subtitles | إنّه يُحاول إحداث مُشكلة بين هذين الرجلين، وجعلهما ينقلبان على بعضهما البعض. |
Bu küçük numarayla, bir fark yaratabilirim. | Open Subtitles | و حتى أثناء عملي الخاص, يمكنني إحداث تغييرات |
Eğer bir fark yaratabiliyorsam, bir fark yaratabilecek bir durumda olmayı düşlüyorum. | TED | انت تعلم, يمكنك إحداث الفارق, آأمل ان تكون لدي القدرة على ذلك |
O göz ardı edilmiş küre çevresinde bu ekonomik modeli yaratabiliriz, yani ortak varlıklar. | TED | ونستطيع إحداث هذا الاقتصاد بشأن الدائرة المهملة الكبيرة العموميات. |
Lütfen, Alec, benimle gel. Hala bir fark yaratabilirsin. | Open Subtitles | رجاء , " آليك " فلتأتي معي لازال بإمكانك إحداث الفروقات |
Oğlun hakkında söylediklerin ona tek bir kişinin bile fark yaratabileceğini gösterecek olman beni etkiledi. | Open Subtitles | بشان أن تريه بأن يمكن لرجل واحد إحداث فارق.. تلك الكلمات آثرت فيّ |
Ve dördüncüsü: Belki bilinç vardır, ama bu dünya için bir fark yaratmaz. | TED | و رابعاً: قد يكون الوعي موجود لكنه غير قادرعلى إحداث تغيير في العالم |
Oralara bir fark yaratmak için gitmiştim ve fotoğrafçılık sadece bir araçtı. | TED | ولكن ذهبت لأني أود إحداث نوع من التغير، وحدث أن كان التصوير وسيلتي. |
Buradaki herkes eğer fark yaratmak istiyorsa, yapabilir bizi durduracak hiç bir şey yok. | TED | ولكن كل شخص منا هنا، لو أراد إحداث تغيير، سيستطيع، وليس هناك ما يمنعه. |
Farklılık yaratmak adına, mültecilerle çalışmaya başladım ve fark yaratmak onların hikâyelerini aktarmaktan geçiyor. | TED | بدأت العمل مع اللاجئين لأنني أردت أن أحدث تغييراً، ويبدأ إحداث التغيير برواية قصصهم. |
Sonrasında iş dünyasına girdim ve bir hayırsever oldum. Sanırım eğitime yöneldim ve bu alanda değişimler yapmak istedim. | TED | لذلك عندما اتجهت للتجارة وأصبحت سخيًا اعتقد أنّي انجذبت تجاه التعليم وأردت إحداث تغير فيه. |
Önerilen dozda alındığında, bu toksik yan üründen genellikle zarar verebilecek kadar yoktur. | TED | في الجرعة الموصى بها، لا يوجد عادة ما يكفي من هذه المادة السامة للتسبب في إحداث ضرر. |
Konuşarak bir farklılık yaratmaya çalışıyorduk. | Open Subtitles | نحن نتحدث عن إحداث فارق لكن حتى الأن هذا كل ما كان |
En nihayetinde bir fark yaratabilirim. | Open Subtitles | أخيرًا يمكنني إحداث فارق |
fark yaratabilecek insanlar boş duruyor diye başkalarının böyle ölmesine izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | لن أشاهد وقوع أمر كهذا مجددًا بسبب أن الرجال الذي بوسعهم إحداث فارقًا تجمدوا بلا فعل. |
Bunalımdaki gençlerin gidebileceği daha iyi yollar yaratabiliriz ya da daha iyi yollar önerebiliriz. | TED | نستطيع إحداث بعض المسارات الأفضل أو اقتراح بعض المسارات الأفضل ليسلكها المراهقون الغاضبون. |
Burada gerçekten fark yaratabilirsin. | Open Subtitles | تستطيعين إحداث اختلافٍ دائمٍ هنا |
Ve bir grup insanın büyük farklar yaratabileceğini kanıtladılar. | Open Subtitles | ليثبت أن مجموعة من القلة ، تستطيع إحداث تغيير كبير |
Milk gururla ofisine geldi ve kalıcı değişiklik yapmaya azmetti. | TED | تولى ميلك منصبه ببهجة عارمة، عازماً على إحداث تغيير دائم. |
fark yaratmakla ilgili söylediklerini düşündüm ve sanırım, burada sanat yapmaktansa orada barış sağlayabilirsem daha büyük bir fark yaratırım. | Open Subtitles | فكرت حول ما قلته لي حول صنعي للفارق. وفكرت أنه يمكنني إحداث فرق بصنع السلام هناك. عوض رسم لوحات هنا. |
Anlayacağınız üzere, deneyimiz muazzam bir patlama yaratmaktan daha karışık bir şey. | Open Subtitles | فتجربتنا نوعاً ما أكثر تعقيداً من إحداث انفجار واحد ضخم. |