Bunları ve tamir etmeyi insanlara öğretmek için eğitim enstitüleri bile var. | TED | يوجد هناك مراكز تدريب تقوم بتأهيل الناس على إصلاح هذه الأشياء أيضًا. |
Yani seni biraz daha tanımak istiyorum. Eski bir arabayı tamir edebilmen dışında. | Open Subtitles | فقط أريد أن اعرف عنك عدا عن حقيقة أنك تستطيع إصلاح سيارة قديمة |
Kendi kendini iyileştirme yeteneğine rağmen beyni tamir edilemez şekilde zarar görmüş olabilir. | Open Subtitles | حتى مع قدراتها للبقاء أو شفاء نفسها طبيعيا ربما دماغها تضرر بدون إصلاح |
Çünkü senin kalbini kırdım ve bunu yıllardır düzeltmek istiyordum. | Open Subtitles | لأنني آذيت ، وقد اعتزمت على إصلاح هذا منذ أعوام |
Bozuk olmayan bir şeyi çaresizce düzeltmeye çalışmaları çok trajik. | Open Subtitles | مأساة أن يحاولوا باستماتة إصلاح شيء ليس معطوبًا من الأصل |
Bunu düzeltebilirim. Tıpkı en sevdiğin bardağı kırdığım zamanki gibi. | Open Subtitles | يمكنني إصلاح ذلك ، مثل ما فعلت مع كوبك المفضل |
Eğer çıkış noktalarını tespit edebilirsek belki de aberasyonları daha gerçekleşmeden düzeltebiliriz. | Open Subtitles | إن توصلنا لوسيلة تكشف مصدرهم فربما يتسنى لنا إصلاح الانحرافات قبل حدوثها. |
Kum arabasını tamir etmek için envai çeşit harika parça buldum. | Open Subtitles | لقد وجدت كل انواع الاشياء العظيمة في كيفية إصلاح العربات الرملية |
Ama doktor tamir edeceğini söyledi. Her şeyi tamir edebilir. | Open Subtitles | لكن الطبيب قال بأنه سيصلح هذا يمكنة إصلاح أى شئ |
Yalnızca programlandığı şeyi yapıyordu: Bulabildiği her şeyle bir şekilde gemiyi tamir ediyor. | Open Subtitles | إنه يقوم بما صُمم لأجله فحسب إصلاح السفينة بأي طريقة بأي شئ موجود |
Yalnızca programlandığı şeyi yapıyordu: Bulabildiği her şeyle bir şekilde gemiyi tamir ediyor. | Open Subtitles | إنه يقوم بما صُمم لأجله فحسب إصلاح السفينة بأي طريقة بأي شئ موجود |
Öyleyse motorları tamir edip, güneşten uzaklaşacağız. Bu kadar basit! | Open Subtitles | إذن علينا إصلاح المحركات لنبتعد بالسفينة عن الشمس، أمر بسيط |
Bak, sana tarif edeyim. O şeyi her aptal tamir edebilir. | Open Subtitles | اسمع, سأخبرك بما يجب أن تفعله فأي أحمق يستطيع إصلاح الأمر |
Bak, sana tarif edeyim. O şeyi her aptal tamir edebilir. | Open Subtitles | إسمع, سأخبرك بما يجب أن تفعله فأي أحمق يستطيع إصلاح الأمر |
Hâlâ annesinin rahmindeki bir ceninin akciğerlerini düzeltmek için yardım ettim. | Open Subtitles | لقد ساعدتُ في إصلاح رئة جنين لا يزال في رحِم أمّه |
Bu ilişkiyi düzeltmeye başlamak istiyorsan işte sana bir fırsat. | Open Subtitles | إذا كنت تريد حقا لبدء إصلاح هذه العلاقة، هنا فرصة. |
düzeltebilirim, düzeltebilirim, bırakın da yapayım. | Open Subtitles | بإمكاني إصلاح الأمر بإمكاني إصلاح الأمر، دعني أصلحه |
Üzerine eğilmemiz gereken en kritik iki soru şu; kapitalizmi nasıl ekonomik büyümeyi sağlamaya ve aynı zamanda toplumsal sorunları çözmeye yardım edecek şekilde düzeltebiliriz. | TED | السؤالان الحرجان حقا والتي يجب معالجتها هما، كيف يمكننا إصلاح الرأسمالية بهدف خلق نوع من النمو الإقتصادي وفي نفس الوقت المساعدة على معالجة القضايا الإقتصادية. |
Kapsamlı bir araba tamiri yaptır, uçurumun kenarına geliyorsun. | TED | ولو احتجنا إصلاح خلل بالغ في السيارة سنكون وقتها على حافة الهاوية. |
Kendisi burada ve bunu düzeltebilir ama ona yazacak vakit kazandırmalıyız. | Open Subtitles | إنه هنا وبوسعه إصلاح هذا، ولكن علينا توفير وقت له ليكتب |
Şampiyon, bunu bir bilsem belki her şeyi yoluna koyacağım. | Open Subtitles | عندما أعرف، فالبتأكيد سأعمل على إصلاح الأمر |
Toprağımızı,şebeke sistemlerimizi... ...kendimizi onarmak ve... ...benimsemek için birlikte... ...çalışmaya ihtiyacımızı var. | TED | أننا بحاجة إلى العمل معا لاحتضان وإصلاح أرضنا، إصلاح انظمة سلطتنا وإصلاح أنفسنا. |
Ama tanımlayamadığın bir şeyi düzeltemezsin. | TED | ولكن لا يمكنك إصلاح ما لا يمكنك وضع تعريف له |
Devamlı olarak ilişkilerini onarmaya çalışan çiftlerin evlilikleri çok daha olumlu görünüyor. | TED | هؤلاء هم الأزواج الذين يحاولون باستمرار إصلاح علاقاتهم، الذين يتوفرون على نظرة أكثر إيجابية لزواجهم. |
Onlarda madde politikası reformu hareketinin bir parçası oluyor. | TED | والآن هم يصبحون جزءاً من حركة إصلاح للسياسة المتعلقة بالمخدرات. |
Şey, Ortodokslar onları kullanmaz, ama bir bir reform cemaatiyiz. | Open Subtitles | ،حسنٌ، الأرثدكس لا يستعملونها لكن نحن بدأنا في إصلاح الطائفة |
Fakat, neromodülasyon nöronların onarımı anlamına gelmiyor. | TED | مع ذلك، فإن تغيير الخلايا العصبية لا يعني إصلاح الأعصاب. |
Hayır. Herkes için her şeyi, devamlı düzeltmen gerekmiyor. | Open Subtitles | ليس عليكِ إصلاح كلّ شيء للجميع على الدوام |