Önce kahvaltı verdik. Sonra bir tür oyun. Ne bu böyle? | Open Subtitles | في البداية وجبة إفطار غبية والآن نوع من الأداء المسرحي، ماهذا؟ |
Dedektif Gates hediye kahvaltı kazandığınıza dair bildiri var elimizde, Kingsgate'teki Sunflower Kafe'den. | Open Subtitles | محقق تلقينا ادعاء أنت استقبلت دعوة على إفطار مجاني في كافيه وسط المدينة |
Bu mekanik hizmetçiler, yatağa kahvaltı getirmekten daha fazlasını yapabiliyor. | Open Subtitles | الشغّالة الآليّة قادرة على تقديم ما يُجاوز مجرّد إفطار بالسّرير. |
Peki ya, besleyici bir kahvaltısı olmayan çocuktan ne haber? | TED | فماذا عن ذلك الطفل الذي لا تنتظره وجبة إفطار مغذية؟ |
Peki bu, geceden sonra bana kahvaltı hazırlamayacağın anlamına mı geliyor? | Open Subtitles | هل هذا يعني أنّكِ لا تعدين أيّ وجبة إفطار في الصباح؟ |
Misafirlerimize münasip bir kahvaltı hazırlamak için elinizden geleni yapın. | Open Subtitles | قم بما في وسعك لتحضير إفطار جيد لضيوفنا. |
Size yeni bir kahvaltı getireceğiz. Çok acıkmış olmalısınız. | Open Subtitles | سوف نُحضر لك طعام إفطار آخر، مؤكد أنك جائع جدًا |
Hızlı bir kahvaltı yaptık geç kalmamdan nefret eder. | Open Subtitles | ،تناولنا إفطار سريع لم يردني أن اتأخر عن العمل |
kahvaltı doğum günü partisi mi bekliyordun? | Open Subtitles | ماذا كنتي تتوقّعين، حفلة إفطار لعيد مولدكِ؟ |
Niye yabancılarla kahvaltı edeceğimizi anlamadım. | Open Subtitles | لا أعلم لماذا علينا الذهاب لتناول إفطار متأخر مع أخاص غرباء |
kahvaltı etmeden okula gidemezsiniz. | Open Subtitles | فلن تذهبا إلى المدرسة بدون إفطار ساخن بداخلكما |
Çok iyi kahvaltı ettim. Buna bütün gün devam edebilirim. | Open Subtitles | كان لدى إفطار كبير أستطيع فعل ذلك طوال اليوم |
Eğer bu teslimatı almazsak, yarına kahvaltı çıkmaz. | Open Subtitles | لَو فاتَتنا الشُحنَة غداً، فلَن يَكونَ لدينا أي إفطار |
Hey restoran kızı yol için bir kahvaltı burritosu alablirmiyim ? | Open Subtitles | أنت يا فتاة المطعم هل أستطيع الحصول على وجبة إفطار. |
Pazar günü kahvaltı hazırlamak, gazeteyi almak istiyorum. | Open Subtitles | و أعد إفطار يوم الأحد و أخرج لإحضار الجريدة |
İngiliz kahvaltısı..ekmeği.. | Open Subtitles | إفطار إنجليزي عتيق ؟ فاصوليا و لحم وخبز أعشق الخبز |
- E buna şampiyonların kahvaltısı denmez de ne denir. | Open Subtitles | في كل عرض تشرب ذلك - طعام إفطار الأبطال - |
Karma öğünler, düzgün bir kahvaltıya uyanmak için fazla tembel olan insanlara göredir. | Open Subtitles | الأكل المهجن هو من أجل الأشخاص الأكسل من الأستيقاظ من أجل إفطار لائق |
Harika. Oh, lütfen bana orada mısır gevreği var de. | Open Subtitles | ممتاز، أخبروني أنّ هناك حبوب إفطار. |
Haydi Kahvaltıda biraz sohbet edelim seninle. Bu kabartma tozu ne zamandır burada? | Open Subtitles | لنجر اجتماع إفطار منذ متى وصودا الخبيز هذه موجودة هنا؟ |
Düşünüyordum da kahvaltılık bir şeyler mi getirsek? Evet. | Open Subtitles | أعتقد أنه ربما ينبغي أن نحضر للجميع وجبة إفطار |
İyi uyudu ve kahvaltısını yaptı uyuşturulmadı hipnotize edilmedi. | Open Subtitles | وقد استيقظ للتوى من نوم عميق وجاء بعد تناوله إفطار شهي دون تخدير أو تنويم مغناطيسى |
Lobideki misafir odasında sabah 6'dan 10'a kadar, ücretsiz açık büfe kahvaltımız var. | Open Subtitles | نقدم من السادسة إلى العاشرة بوفيه إفطار مجاني بغرفة المجاملات عند نهاية الردهة |
Şimdi ise para toplama brunch'larına çağırıyorlar. | Open Subtitles | .. الان يستدعونني لـ حفل إفطار لجمع التبرعات |
Ücretsiz odam ve kahvaltım var, gerçi artık fazla kahvaltı olmuyor... | Open Subtitles | وتحصلين على غرفة هنا في نزل النوم والإفطار. رغم أنّه لم يعد هناك إفطار. لديكِ الكثير من الأشياء. |
Bayım, bu sabah kahvaltıdan sonra dinlenme olmayacak. | Open Subtitles | سيدي، بعد إفطار هذا الصباح لن يكون هناك راحة. |
Zamanın meşhur petrol şirketinin sahibi yarısı yenmiş bir kahvaltıydı. | Open Subtitles | شركة ستاندرد أويل كانت مملوكة من قبل إفطار نصف مأكول |
Önümüzdeki hafta okula dönüş kahvaltısına gelmek ister misin? | Open Subtitles | أتريدين الإشراف على إفطار العودة للمدرسة الأسبوع المقبل؟ |
Midesindekilere göre son yemeği bu sabahki kahvaltıymış. | Open Subtitles | وفقاً لمحتويات معدتها آخر وجبة أخذتها كانت إفطار هذا الصباح |