Eğer bugün sana olan en kötü şey buysa, kendini şanslı say. | Open Subtitles | لو كان هذا اسوء ما حصل لك اليوم ، فاعتبر نفسك محظوظ |
İnsanlığa dair güvenini kaybetmektense mutlu sona olan inancını kaybetmek daha kötü. | Open Subtitles | وبقدر ما يبدو فقدان الثقة بالانسانية سيئا فقدان ثقتك بالنهايات السعيدة اسوء |
Başına gelen kötü şeylerden biri senin ailenle bir araya gelmesidir. | Open Subtitles | اسوء شيء عملته انها اختلطت بعائلتك ترجمة خاصة لمنتدى العرب اليوم |
Daha kötüsü de olabilirdi. B.A., Cisco, hadi yapalım şu işi. | Open Subtitles | لا يمكن ان يكون اسوء بي ايه سيسكو، دعونا نفعل ذلك. |
O boktan hikâyemi anlatmayacağım Malcolm çünkü daima senden daha beter durumda biri vardır hayatı seninkinden daha çok mahvolan. | Open Subtitles | انظر, انا لن اتحدث عن قصتي السيئة يا مالكوم لأنه يوجد هناك داًما شخص بقصة اسوء حياة شخص مدمرة بسوء |
Beni buralarda bulundurmak çok da kötü bir fikir değilmiş sanırım. | Open Subtitles | اعني, اعتقد , ابقائي هنا لم تكن اسوء شيء تفكر به |
O halde bu ay geçirdiğin en kötü randevu bu değilmiş. | Open Subtitles | حسنا.اذا فأن هذا لم يكن حتى اسوء موعد لك هذا الشهر |
Ve annem bunun en kötü anlarımda bile beni, daima koruyacağını söylemişti. | Open Subtitles | و قالت لي امي انه سوف يحميني دائما حتى في اسوء الظروف |
"Kafeinli meyve sularından" sonra en kötü fikir olarak görüyor. | Open Subtitles | تقول انه اسوء فكرة منذ اختراع علب العصير مع الكافيين |
Yani diğer dillerde yazılan daha kötü kitaplar var diyorsun? | Open Subtitles | اذا هل هناك كتب اسوء قد كتبت بلغة أخرى ؟ |
Eğer bugün başıma gelen en kötü şey buysa, kârlıyım demektir. | Open Subtitles | لو ان اسوء شيء حصل هو ما حصل اليوم فانا اقبل |
Sandığımdan kötü durumdasın. Seni destek alacağın bir yere götüreceğim. | Open Subtitles | يالهى , هذا اسوء مما اعتقدت سأخذك لتحصل على المساعدة |
Benden daha da kötü olabilirsin. Bunlardan elimizde daha çok var. | Open Subtitles | في الواقع ربما تكون اسوء مني لدينا الكثير من هذه كبداية |
Sen ne kötü bölüm biliyorum yaklaşık 200 yıl boyunca bir yaşam? | Open Subtitles | هل تعرف ما هو اسوء شئ في العيش لمدة حوالي مئتي عام |
o halde FBI, düşündüğümden daha kötü durumda demektir. İşte buradalar. | Open Subtitles | أذن اذا الأتحاد الفيدرالي اسوء مما كنت أعتقد ها هم هنا |
Yüzbaşını bulduğumda, ev sahibi ile oldukça sakin bir düzeyde bir konuşma yapıyordu, ev sahibi büyük ihtimalle hayatındaki en kötü gününü geçiriyordu. | TED | وعندما وصلت الى الكابتن كان يتحادث بصورة جدلية مع صاحبة المنزل والتي كانت تواجه لا محالة اسوء ايام حياتها |
Bunun yerine gördüğümüz bir başkaldırıdan çok daha kötü. | TED | وبدلا من هذا .. نرى أموراً اسوء شيء اسوء بكثير من الثورة |
Üzgünüm. Burnumda. Bu en kötüsü. | Open Subtitles | انا آسف ، انها انفي ، انها اسوء ، هاك ، خذ المنشفة |
Taş kesilmiş bir bahçede birlikte gömülmüş iki tabut gibi... beraberce geçirdiğimiz bu günler... ölümden de beter. | Open Subtitles | في هذه الايام اسوء من الموت, اننا نعيش جنبا إلى جنب ككفنان مدفونان سوية في حديقة موحشة |
O askerleri göndermeleri, kötü bir fikirdi, ama karşılık vererek işleri kötüye götürme. | Open Subtitles | ارسال هؤلاء الجنود كان فكره سيئه ولكن لا تجعل الامور اسوء بالانتقام |
berbat bir yer. Hayır, hayır. Daha da kötü. | Open Subtitles | انها قصه طويله , لا لا انها اسوء من ذالك |
Liam Monroe ona daha kötüsünü söylüyor. Bu arada, orada iyi iş çıkardınız. | Open Subtitles | ليام يطلق عليه الفاظ اسوء عمل جيد على العموم |
Ama senin var olmadığın dünya şu anda içinde bulunduğumuzdan iyiydi ya da kötüydü diyemeyiz ki. | Open Subtitles | لكن العالم بدونِك لم يكن بالطبع أفضل او اسوء عن الذي نسكّن فيه بالفعل |
Hastalığı kötüleşecek ve saklamakta zorlanacak. | Open Subtitles | وسواسه القهري سوف يصبح اسوء و لن يتمكن من اخفائه |
İnan bana, bu gerçeği saklamak, sadece işleri daha da kötüleştiriyor. | Open Subtitles | ثقي بي , تجاهل هذه الحقيقة, انه فقط... يجعل الامور اسوء |