| Seninle olmak gibi değil ama dedektif olmayı gerçekten seviyorum. | Open Subtitles | الأمر ليس كما هو معك لكني أحب أن أكون محقق |
| Dediğin gibi değil.Yanıldığından eminim. | Open Subtitles | الأمر ليس كما تقولين انا متأكدة بأنكي فهمتي الأمر بطريقة خاطئة |
| Hayır, düşündüğün gibi değil. Çok, çok daha kötü. | Open Subtitles | لا، الأمر ليس كما تعتقده بل أسوأ بكثير للغاية |
| Yarım yamalak yapılan yemek dağıtımı gibi değil. | Open Subtitles | الأمر ليس كما لو كنت تغرف خارج الأطباق بقذارة أو شيء من هذا. |
| Hayır. Düşündüğünüz gibi değil. Birlikte değiliz biz. | Open Subtitles | أو ، لا ، الأمر ليس كما تظنين نحن لسنا عشيقين |
| - Göründüğü gibi değil. - Tartışmak istemiyorum. | Open Subtitles | الأمر ليس كما يبدو اسمع لا اريد الحديث عن هذا الموضوع |
| Sandığın gibi değil. Sadece benimle dans ettiler. | Open Subtitles | الأمر ليس كما تظنينه انها فقط فتاة رقصت معي. |
| Hey, Ben, bilirsin, koruyucu olmanı takdir ediyorum ama bu - düşündüğün gibi değil. | Open Subtitles | أنا مقدرة لمحاولتك لحمايته لكن الأمر ليس كما تظنين. |
| Kötü görünüyor olmalı biliyorum, fakat göründüğü gibi değil. | Open Subtitles | أعرف أن هذا يجب أن يبدو سيئاً لكن الأمر ليس كما يبدو |
| - Hayır, düşündüğün gibi değil! - Ne düşünüyormuşum peki, ihtiyar? | Open Subtitles | الأمر ليس كما تظن - وما الذي أظنه أيها الرجل المسن؟ |
| Sandığın gibi değil. Mafyanın ters tarafıyla ilişkisi oldu o kadar. | Open Subtitles | ، إن الأمر ليس كما تعتقد . لقد وصل إلى الجانب السيء من العصابة |
| Göründüğü gibi değil! Kimseye zarar vermeyeceğim. | Open Subtitles | الأمر ليس كما تظنون لن اقوم بإيذاء أحد، حقاً |
| Düşündüğün gibi değil, bunu kendi kendine yaptı. | Open Subtitles | الأمر ليس كما تظن، حسنا؟ لقد فعلت هذا بنفسها. |
| Düşündüğün gibi değil. O bir televizyon programı. | Open Subtitles | الأمر ليس كما تظنين، إنه برنامج تلفزيوني |
| Tamam, göründüğü gibi değil. | Open Subtitles | حسنٌ، الأمر ليس كما يبدو لا أعلم حتّى كيف يبدو الأمر |
| Haftalardır buradayım ve bu şey sizin düşündüğünüz gibi değil. | Open Subtitles | فهو هنا منذ عدة أسابيع وهذا الأمر ليس كما يبدو لك |
| Onlar akraba değiller, yani düşündüğün gibi değil. | Open Subtitles | أعني إنهم ليسا قريبين لذلك الأمر ليس كما تظن |
| Göründüğü gibi değil. Eski erkek arkadaşı... Kes şunu. | Open Subtitles | الأمر ليس كما يبدو عليه صديقها السابق كان... |
| - Cebindeki kumar paralarını bulmuştum. - Sandığın gibi değil. | Open Subtitles | لقد وجدت رزمة من المال في جيبك- الأمر ليس كما تظنين- |
| -Hayır, düşündüğün gibi değil. | Open Subtitles | ـ لا ... الأمر ليس كما تعتقدين ـ نعم ... |
| Bu senin hayal edebildiğin gibi bir şey değil, deyip duruyorsun. | Open Subtitles | إنكِ تستمرين بالقَوْل بأنَّ الأمر ليس كما أتخيله |