DW: Yani insanlar örneğin şunu bulmuştur neden görme duyumuz olduğunu farketmeden görme duyusu üzerine çalışmak bir hatadır. | TED | د. و. : اكتشف الناس على سبيل المثال أنّ دراسة البصر في غياب ادراك لماذا لدينا بصر هو خطأ. |
Açıkçası, aksiyon bilgisayar oyunlarına gelince, ekran süresi görme yetinizi daha kötü yapmaz. | TED | ويتضح لنا أن ألعاب الفيديو التفاعلية، والمكوث أمام الشاشة لا يؤدي لضعف البصر. |
Normal görüş keskinliğinin yüz hatlarını tanıyıp, ayırt edebileceği bir mesafedir. | Open Subtitles | المسافة التي حدة البصر العادي يمكنه تحديد وتمييز بين ملامح الإنسان |
Nefes kesici doğasıyla, waffle zincirleriyle ve göz alabildiğince yaygın diyabetiyle, | TED | حصلت على طبيعتها المهيبة، مطاعم بسكويت الوفل ومرض السكري على مد البصر. |
Haftalar boyunca bir salda kalmış güneş onu kör etmiş, sırtı sakatlanmıştı. | Open Subtitles | وظلّ لأسابيع على قطعة من الخشب ووهج الشمس أفقده البصر, وظهره مكسور. |
Bu biraz şaşırtıcı, çünkü görme işini düşündüğümüzde, bunu bir kamera gibi düşünüyoruz. | TED | وهذا مثير للدهشة فعلا لأن فكرتنا عن البصر عامة هو إنه مثل الكاميرا |
Ve bu ortak atada görme duyumuzun izleri bulunabilir mi? | Open Subtitles | و في ذلك الجدّ المشترك، بذور البصر يمكن أن تُوجَد. |
Resimleri anlama ve dil üretmeyi anlama üzerine inşa edilmiş olan teknoloji görme engelli insanların görsel dünyaya daha iyi ulaşmalarına yardım eden teknolojiye evriliyor. | TED | التكنولوجيا مبنية على فهم الصور و إخراج اللغة، تتطور التكنولوجيا التي تساعد الناس الذين يعانون من ضعف البصر لتكون اكثر قدرة على الوصول للعالم المرئي. |
Dünya genelinde 27 milyon insan görme engelli, ve 127 milyon kişi görme bozukluğundan şikayetçi. | TED | 37 مليون في أرجاء العالم هم من المكفوفين، و أيضا 127 مليون آخرين يعانون من تلف في البصر. |
Merhaba, adım Dennis Hong, ve biz görme yetisi olmayanlar için bir araç yaparak onlara özgürlük ve bağımsızlık getiriyoruz. | TED | مرحبا، اسمي دنيس كونغ، ونحن نحاول جلب الحرية والاستقلال للمكفوفين من خلال بناء سياره لضعاف البصر. |
Böylece füzeye görüş hattı saldırısını yapıp de aktif edebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا استخدام الهجوم خط البصر على الصاروخ نفسه ونزع سلاحها. |
"Masum kanı, masum kanı döktüğü zaman, gökyüzü ayrışacak ve gündüz geceye dönecek, ve seçilmiş kişi görüş hediyesini verecek." | Open Subtitles | عندما نجد دماء الأبرياء ستنزف دماء الأبرياء السماء سوف تحتفل وسوف يتحول النهار إلى الليل وسوف يعطي المختار هدية البصر |
Yani görüş, hacimsel olarak beyninizin üçte biridir ve beyninizin işlem kaynaklarının neredeyse üçte ikisinde hak iddia edebilir. | TED | إذا البصر ثلث الدماغ من حيث الحجم ويمكن أن يستحوذ على ثلثي المواد المعالجة في دماغك. |
Makinelere nasıl görme yetisi verdiğimize göz atmalıyız. | TED | حسنا، علينا أن ننظر إلى كيفية تفعيل حاسة البصر عند الآلات. |
göz açıp kapayana kadar dünyanın değişimini gördüm. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ قادر على رُؤية العالمِ المتغيرِ فى لمح البصر |
Hep uyumayacağız, fakat herşeyi değiştireceğiz son kozu bir göz kırpması kadar, bir anda. | Open Subtitles | نحن لن ننام كلنا لكننا سنتغير كلنا توا بلمح البصر في البوق الأخيرة |
Bir çok kör insan internetteki sayfaları kendilerine okurken bu sesleri kullanıyorlar. | TED | العديد من الاشخاص فاقدي البصر يستخدمونها لكي تقرأ لهم الصحف |
kör insanların güçlü ve özel ihtiyaçları o zamanlar dijital kitabın yaratılma fırsatını yarattı | TED | الحاجة الماسة والشديدة لفاقدي البصر مهدت الطريق لبدء الكتب الرقمية. |
Bana onun bir gözünün kör olduğunu ve diğer gözünün de görmemeye başladığını anlattı. | TED | وقد شرحت لي أنه فقد البصر بإحدى عينيه وبدأ في فقد الرؤية بالعين الأخرى. |
Sorun nedir, dört gözlü, astigmat veya onun gibi birşey mi? | Open Subtitles | ماالمسألة,يا أربعة عيونِ؟ لديك إنحرافِ البصر أَو شيءِ؟ |
Bir zamanlar hararetle karşı çıkılan sonuçları ölçme yöntemlerimiz, çok hızlı bir şekilde standart hale geliyor. | TED | وبعد أن انتِقَدِنَا بشدة، أصبحت منهجيتنا في تقييم النتائج اليوموبلمح البصر هي المعيار. |
O yüzden kendine şişkin cüzdanlı, gözü bozuk ve düzgün cinsel haz ihtiyacı çok az olan adam arayışına başla. | Open Subtitles | لذا فلتبدأي في البحث عن رجال أغنياء وضُعفاء البصر ، ولديهم حاجة ضئيلة للغاية ليحصلوا على إشباع جنسي مُلائم |
Burasının gözün alabildiğine geniş bir çiftlik arazisi olduğunu hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر عندما كان كل هذا أراضى زراعية على مدى البصر. |
Ve kod beyine gönderilen elektrik darbeleri örüntüsü formunda, yani önemli olan görüntü sonuçta bir koda dönüştürülüyor. Ve kod dediğimde, mecazi olarak değil tam anlamıyla koddan bahsediyorum. | TED | والشفرة تشبه هذا النمط من النبضات الكهربائية التي ترسل الى الدماغ .. لذا فمحور عملية البصر هنا هو ان الصورة تتحول بصورة دائمة الى شفرة وعندما اقول شفرة فانا اعني حقا المعنى الحرفي للشفرة |
Körlerin Gözünü açtığın doğru mu? | Open Subtitles | هل صحيح أنك تعيد البصر للعميان |
Bu da şifreyi anında çözmüş olmalarını gerektiriyor bir saniye bile kaybetmeden. | Open Subtitles | ما يعني أنهم فكّوا الشفرة في الحال بلمح البصر |
Bir şey yaparsam görmezlikten gelir misin? | Open Subtitles | ولكن إذا أنا قمت بفعل شيء فهل تغض البصر عني ؟ |
O görme özürlüler için devrim niteliğinde bir andı. | TED | كانت تلك لحظة ثورية بالنسبة لفاقدي البصر. |