Hey, neden bağış yapmayı bir kenara bırakıp buraya gelip benimle buluşmuyorsun? | Open Subtitles | انت , لماذا لا تنسى موضوع التبرع وتاتي هنا وتقابلني وجه لوجه |
Yine de aileden aksi bir karar çıkmadıkça, hastane bağış kartına sadık kalır. | Open Subtitles | من دون شخص من العائلة يتخذ القرار المستشفى سيتصرف على أساس بطاقة التبرع |
Kıyafetlerin, mobilyaların, her şeyin. Burada tutamayız, bağış da yapamayız. | Open Subtitles | ونحن لا يمكن الحفاظ عليه، ونحن لا يمكن التبرع به. |
Ya hayatta yaptığı son şey karaciğerinin bir parçasını bağışlamak olursa? | Open Subtitles | ماذا لو كانت آخر أفعاله بالحياة هي التبرع بجزءٍ من كبده؟ |
Eğer ona her sene daha genç göründüğünü söylersen, ...bağışı ikiye katlıyor. | Open Subtitles | , لو أنكِ أخبرتها أنها تبدو أصغر كل عام فسوف تضاعف التبرع |
Hangi bebek daha güçlüyse, yaşama şansı daha fazlaysa donör karaciğerini o alacak. | Open Subtitles | الطفل الذي سأجده أقوى وحالته جيدة ولديه فرصة جيدة للنجاة سيحصل على التبرع |
Niles'la ben her şeyini hayır kurumuna bağışlamaya karar verdik baba. | Open Subtitles | أبي سو تسعد لمعرفتك أننا أنا ة نايلز قد قررنا التبرع بكل أشياءك للجمعيات الخيريه |
Osip adındaki o küçük çocuk bana beş sent verdi ve Bronx'taki fakir bir kadın alyansını bağış kutusuna attı. | Open Subtitles | كان هذا الصبي الصغير، أوسيب، الذي أعطاني عملة واحدة والمرأة الفقيرة في برونكس الذي أسقطت خاتم زواجها في صندوق التبرع |
İnsanlara bağış yapmaları için bir talepte bulundum ve böylece tıbbi araştırmayı karşılayabilecektik. | TED | وفي تعريفي لنشاط المنظمة طلبت من الناس التبرع لها على أن نقوم نحن بتحمل تكاليف البحث الطبي. |
Bir tanesi, çoğumuz araştırmalara bağış yapmayı genellikle düşünmüyor. | TED | الأولى:معظمنا ربما لايفكر في التبرع للأبحاث |
Daha önce, mültecilere yardım etmek için bizden ayda on beş saat bağış yapmamız istenseydi muhtemelen hayır derdik. | TED | من قبل، لو طُلب من أحدنا التبرع ب 15 ساعة في الشهر للمساعدة في أزمة اللاجئين ربما كنا لنقول لا |
Kullanıcının yapması gerek tek şey yiyecek ögesinin üzerine basmak ve ne kadar bağışlayacaklarını bildirmek. Platformumuz bağış sırasında yiyeceğin ağırlık ve vergi değerlerini hesaplıyor. | TED | فكل ما على المستخدم القيام به هو الضغط على المادة وإخبارنا بالكمية التي يود التبرع بها، وتقوم منصتنا بحساب الوزن والضريبة لتلك المواد لحظة التبرع. |
Birçok durumda, bağış yapmak kan vermekten daha çetrefilli değildir. | TED | لفحصها من أجل التطابق الجيني. في الكثير من االحالات، التبرع في حد ذاته أشبه بالتبرع بالدم. |
Başka bebeklerin hayatını kurtarsın diye bebeğimin organlarını bağışlamak istiyorum. | Open Subtitles | اريد التبرع بأعضاء طفلي حتى يتمكن من إنقاذ اطفال آخرين |
Sonra da kanser araştırmalarına bağışlamak için de bir sürü para isterdin. | Open Subtitles | ثم ربما ترغب بالكثير من المال بحيث يمكن التبرع به لأبحاث السرطان |
Ve kendime dedim ki bu ülkede beyin bağışı kültürü ortaya çıkartsak nasıl olurdu? | TED | وفكرت ما ذا لو أستطعنا نشر ثقافة التبرع بالدماغ في هذه البلاد؟ |
Ancak sürücü ehliyetinizi alırken, organ bağışı yapmak istemediğinizde kutucuğu işaretleyeceksiniz. | TED | لكن عندما تحصلون على رخصكم للقيادة، تضعون علامة في المربع إذا لا ترغبون في التبرع بأعضائكم. |
Patrick gay bu yüzden bir ilişkileri olamaz ama Martin kısır ise elimizdeki babalık testine göre Julie, Patrick'ten donör olmasını istemiş olabilir. | Open Subtitles | باتريك شاذ لذا ليسوا عاشقين لكن لو مارتن عقيم ربما طلبت جولى من باتريك التبرع واختبار الأبوة كذلك |
Tek umutları, genç ve sağlıklı birinin ya da organlarını bağışlamaya gönüllü olmuş birinin ölmesini beklemek. | Open Subtitles | أملهم الوحيد هو أن شخصا ما سوف تكثف ويتطوع أو أي شخص من الشباب والأصحاء الذين وافقوا على التبرع بأعضائهم يموت. |
Benden de hiç yakalanmayacağım bir hastalığı iyileştirmek için sürekli bağışta bulunmam isteniyor. | Open Subtitles | الناس يطلبون منى التبرع بنقود لعلاج بعض الأمراض انا حتى لن اصاب بها |
Şimdi neden bana ,ne tarz bir bağışın oğlumun herhangi bir eksikliğini bulmanızdan benim bir daha hiç endişelenmememi garantiye alabileceğini söylemiyorsunuz? | Open Subtitles | ماذا لو تخبرني بنوع التبرع الجديد الذي عليّ فعله للتأكد أنني لن أفكر ثانية بمحدوديات ابني التي تعتقد أنه يعاني منها؟ |
bağıştan. Bu geçen hafta kliniğe yaptığı. | Open Subtitles | التبرع, حصلت عليه العيادة الاسبوع الماضي |
Düzenli olarak sağlık taraması ve zihinsel testlerden geçtiler ve öldüklerinde beyinleri otopsi için bağışlandı. | TED | كن يخضعن لفحوصات بدنية، واختبارات إدراكية منتظمة، وعند وفاتهن، تم التبرع بأدمغتهن لتشريحها. |
Biraz para vermekten, birkaç saat ayırmaktan bahsetmiyorum. Demek istediğim, becerilerinizi insanlara yardım için yeni yollar bulmakta kullanmak. | TED | أنا لا أقصد التبرع ببضع دولارات أو بضع ساعات فقط. كيف يمكنكم استغلال خبرتكم لإبداع طرق جديدة في خدمة الآخرين. |
Sana, en iyi yakınlaşma yönteminin gönüllü olmak ve olabildiğince okul için zaman harcamak olduğunu söylemek isteriz. | Open Subtitles | ممكن أن نقول الطريق الافضل للاشتراك سيكون التبرع و قضاء أكثر وقت ممكن في المدرسه بقدر الامكان |
Ancak tekrar biraz konudan organ bağışına doğru saparak. | TED | لكن مرة أخرى، لننحرف قليلا نحو موضوع التبرع بالأعضاء. |
yardım etmek için elbise dolabını bağışlama ve dünyaya kendinizin daha iyi bir halini sunma zamanı... | Open Subtitles | وقت التبرع بتلك الخزانة الملأ للمساعدة ولتقدموا للعالم شخصية أفضل منكم |
Sadece yüzeysel bir tarama yapıyoruz ama Tenez'e Bağışlanan her bir doların aslında kampanyanın parasına gidiyor. | Open Subtitles | نحن ما زلنا في الامور السطحية ولكن جزء بسيط من كل دولار تم التبرع به ينتهي به المطاف في خزائن الحملة |