Bunun üzerine biz de yasadaki değişiklik ve silah toplama programı sayesinde gerçekleşen olumlu sonuçları gösteren veriler topladık. | TED | وكنا قادرين بعد ذلك على تعئبة البيانات لإظهار النتائج الناجحة الناتجة عن التغيير في هذا القانون وبرنامج جمع الأسلحة. |
Bu kadar sert bir değişiklik bir gece içinde olmaz. | Open Subtitles | هذا التغيير العنيف لا يمكن أن يحدث بين ليلة وضحاها |
Değil mi? Eğer kendinin değişimi yapacağına inanmıyorsan değişim hiç bir zaman gerçekleşmeyebilir. | TED | لذلك، إن كنت لا تؤمن بأن بمقدورك صنع التغيير، فإن التغيير لن يحدث. |
Bir şeyleri değişime zorluyordum çünkü kendimi kanıtlama ve başarı ihtiyacı beni tüketmişti. | TED | كنت أجبر الأشياء على التغيير لأنني استهلكت للحاجة إلى النجاح أو لإثبات نفسي. |
değişiklik olsun diye yalan söylemeyi dene. Dünyanın düzeni bu. | Open Subtitles | جربى الكذب على سبيل التغيير إنه العملة المتداولة حول العالم |
değişiklik, düşünceyi hızlandıran dramatik olaylar olmayınca gerçekleşeceğini söylediğin şekilde gerçekleşmez. | Open Subtitles | ..التغيير لا يحدث بالطريقة التى ذكرتيها بدون أحداث درامية تُعجل بالتفكير |
Bu değişiklik kamu oylamasından önce olmalı ki sonuçları adil ve eşit olsun. | Open Subtitles | يجب أن يحصل هذا التغيير ..قبل التصويت العام كي تكون نتائجه عادلة وتمثيلية |
Özür dilerim, konuşabileceğin bir hasta hoş bir değişiklik olur diye düşündüm. | Open Subtitles | آسف، ظننت أنّه من اللطيف أن تجد شخصا لتكلّمه من باب التغيير |
değişiklik yapıp kendine karşı dürüst olduğunu görmek oldukça ihya ediciydi. | Open Subtitles | علي الاعتراف أنك تتجدد رؤيتك صريح مع نفسك على سبيل التغيير |
- değişiklik için.. - Çocuklarla olan geçmişiniz nedir ? | Open Subtitles | ـ من أجل التغيير ـ ما هو تاريخك مع الأطفال؟ |
İlk olarak, haklısınız bizler yaşlandıkça değişim sürecimiz yavaşlıyor, ikinci olarak ise, haksızsınız, çünkü bu yavaşlama düşündüğünüz oranda gerçekleşmiyor. | TED | أولًا، أنت محق، التغيير يتباطأ كلما كبرنا في العمر، ولكن ثانيًا، أنت مخطئ، لأنه لا يتباطأ بقدر ما نحن نعتقد. |
Bu değişim, Profesor Nicalau Mills'in deyimiyle bir utanç kültürünü yarattı. | TED | هذا التغيير أدى إلى ما يسميه بروفيسر نيكولاس ميلز ثقافة الإذلال |
Sadece değişim seviyesini görmek için onlara bu bilmeceyi sormaya karar verdim. | TED | لذلك قررت أن أطرح عليهم تلك الأحجية، فقط لأرى وأقيس مستوى التغيير. |
Bir müddettir bu değişimi takip ediyordum ve iştirak ediyorum. | TED | وقد تابعت هذا التغيير لفترة من الزمن ، وشاركت فيه |
Bu değişimi başlatmamız için gerekli olan teknolojilerin çoğu zaten mevcut. | TED | أغلب التقنيات التي نحتاجها للشروع في هذا التغيير متواجدة اليوم بالفعل. |
İlginçtir ki bu durum Amerikalıları değişime ve iyi riskler almaya kapalı yapmış. | TED | ومن المفارقة، هذا يجعل الأمريكيين أقل انفتاحاً على التغيير وأقل خوضاً للمخاطرة الجيدة. |
Problem, bu türlü bir değişikliği hızlıca yapmak için çok kötü. | TED | إن المشكلة سيئة للغاية بحيث جعلتنا نقوم بهذا النوع من التغيير بسرعة. |
Fakat sizin beyniniz mevcut değişikliğe tepki göstermez. | TED | لكن عقلك لم يستوعب بعد التغيير في مقدار القوة |
değişimden önce çocuksuz bir kahvaltı yapmak hoş bir şeymiş. | Open Subtitles | انه لأمر رائع ان نفطر بدون الاولاد على سبيل التغيير |
Oğlunuzu hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm ama değişmek için çok yaşlıyım. | Open Subtitles | انا آسف لأنني خذلت . ابنك ، لكنني كبير جدا على التغيير |
değişimin insanlar için zor olduğunu düşünüyorum, özellikle de büyük resmi göremeyenler için. | Open Subtitles | أعتقد أن التغيير صعب على الناس خاصة حين لا يمكنهم رؤية الصورة الأكبر |
Bugün, cezalandırma konusunda düşünce tarzımızı değiştirmek üzerine konuşmak istiyorum. | TED | اليوم أريد الحديث عن التغيير في طريقة تفكيرنا عن التقويم |
Gerçekten korkuyorum çünkü bireylerden bekleyebileceğimiz makul değişiklikler sanıyorum ki yeterli olmayacak. | TED | أنا خائف فعلا ، لأنني أظن أن أنواع التغيير التي نتوقعها من الأفراد ستكون غير كافية ، بكل تأكيد. |
Ayrıca hava akımındaki küçük bir değişikliğin bile bir bulut oluşmasına neden olabileceğini gösteriyor. | TED | وتظهر للتو أنه حتى التغيير البسيط في تدفق الهواء يمكنه أن يتسبب في تشكيل الغيوم. |
Sizden tek istediğimiz çok çalışma, saygı ve değişmeye gönüllü olmak. | Open Subtitles | كل ما طلبناه منكم هو العمل الجاد, والاحترام, والرغبة في التغيير. |
RP: Toplum sağlığı çalışanları fark yaratabilecek insanlar haline geliyor. | TED | ر.ب: عمال الصحة المجتمعية أصبحوا أكثر الناس قدرة على التغيير. |
Her yerde olan şeyler ve değişmesi gereken şeylerin birer işareti konumundalar. | TED | إنها موجودة في كل مكان، وهي علامة على أن الأمور بحاجة إلى التغيير. |