Bu kadın kendini zehirli fosfora mağruz bırakacak, bakırdan kaynaklanan iki kiloya yakın zehirli kurşunu çocuklarının ortamına salacak. | TED | هذه امرأة تعرض نفسها للفسفور السام، يفرز أربعة أرطال من الرصاص السام في البيئة المحيطة بأبنائها، وهي من النحاس. |
CO: Dün beni Washington Sokağı'ndaki o yere gönderdin, şimdi zehirli sarmaşık döküntüsüyle kaplandım. Yani, günlerimiz böyle şeylerle dolu geçti. | TED | كايتريا أونيل: لقد ارسلتني إلى ذلك المكان في شارع واشنطن أمس، والآن فأنا مغطاة باللبلاب السام. هذا هو ما ملأ أيامنا. |
Ve her sene insanlar, zehirli ökseotunun altında mikroplu insanları öpecekleri partiye gitmek için karlı havada araba sürer. | Open Subtitles | وفي كل سنة , يقود أناس في العواصف للوصول إلى أماكن بعيدة حيث يقبّلون غرباء مصابين بجرثومة الهدال السام |
zehirli bir sis yüzünden 100 senelik bir arabada sıkıştık. | Open Subtitles | بإحتجازنا في سيارة بعمر 100 عام من قبل الضباب السام |
Sana kafasında zehir olan yılanlı şeylerden vermek isterdim ama arabada unutmuşum. | Open Subtitles | أردتُ إعطاءك عصا الأفعوان ذات الرأس الحاد السام لكنني تركتها في السيارة |
Sonuç olarak, birçok işçi asgari ücretin altında kazanır ve toksik tutkal dumanları gibi zararlı kimyasallara maruz kalır. | TED | وكنتيجة، يكسب العديد من العمال أدنى من المستوى المعيشي، ويتعرضون للعديد من المواد الكيميائية الضارة مثل دخان الصمغ السام. |
Onu boşaltırsan tüm makine dairesini zehirli halon gazı ile doldurursun. | Open Subtitles | هذا سيسبب فيضان غاز الهالون السام . بـ ـكامل غُرفة الهندسة |
Kampa gidip de kıçını yanlışlıkla zehirli meşeye sildiğin oldu mu? | Open Subtitles | أذهبت من قبل للتخييم وقُمت بالصدفة بمسح مؤخرتك بالبلوط السام ؟ |
Ve çok geçmeden 20.000 penguen bu zehirli petrol ile kaplanmıştı. | TED | وبعدها بقليل غرق حوالي 20،000 بطريق تحت النفط السام |
Ve avlarını zehirli tuzaklarla yakalayan deniz çok hücrelileri. | TED | والسيفونوفورفات التي تمسك بفريستها عبر سحرها السام |
Bir progeria hücresi öte yandan progerin olarak adlandırılan bu zehirli protein yüzünden bu yumrulara ve şişliklere sahiptir. | TED | خلية مرض الشيخوخة المبكرة، من ناحية أخرى، بسبب هذا البروتين السام الذي يدعى بروجيرين لديها هذه الكتل والمطبات . |
zehirli denizi bile geçmem gerekse, onu bulacağım. | Open Subtitles | أذا اضطررت لعبور البحر السام فسوف أفعل لأعثر عليه |
Çok yakında zehirli yılan ...ve karıncaların merhametine kalacağımızdan ...zevk duymalıyız. | Open Subtitles | , مانفعله هذا الا ونحن كُلنا سرور لذا سنكون خلال فترة قصيرة في القداس . يوجد العديد من الافاعي والنمل السام |
Göller ve nehirleri insanlar zehirli sulara dönüştürdü... | Open Subtitles | الأشجار في البحر السام نضفت جميع البحيرات |
zehirli mantarların halkalarından, söğüt ağaçlarından ve meşe ağaçlarından uzak dur. | Open Subtitles | وابتعدي عن الفطر السام واشجار الصفصاف والسنديان القديم |
Çünkü zehirli bir gaz çıkışı olacak. Hem de çok zehirli bir gaz. | Open Subtitles | ولانه سينتشر بعض الغاز السام سينتشر بعض الغاز السام |
Dostum koca ayak kovulduğu zaman zehirli sarmaşıktan, kocaman bir çocuk bezi hazırladı. | Open Subtitles | خذ عندك ذا القدم الكبير، عندما نفوه ربط حزمة من اللبلاب السام |
Geçen hafta görevdeyken zehirli sarmaşığa değdim de, efendim. | Open Subtitles | إلتقطت بعض اللبلاب السام الإسبوع الماضي يا سيدي |
zehirli sarmaşık hakkında söylediğimi unutma. | Open Subtitles | أتذكر ما أخبرتك به عن اللبلاب السام حسناً؟ |
O zehir damlayan kalemini bir kez de Smallville'i aydınlatmak için kullan. | Open Subtitles | وستتمكنين من إستعمال قلمك السام لتنوير سمولفيل من باب التغيير |
Bu toksik atık bana telekinetik yetenekler verdi! | Open Subtitles | يبدو أن هذا الحساء السام قد اعطاني قدرة التحريك عن بعد |
Ve annenin somon takıntısı yüzünden civa zehirlenmesi geçirmeye başlayacaktım. | Open Subtitles | كما أنني بدأت بتجميع الزئبق السام من أسماك السلمون الخاصة بوالدتك |
Aynı ölçüde dev miktarlarda Toksit tuz üretiyorlar ve bundan kurtulmak imkânsız. | TED | تعلمون أنها تولد أكوامًا هائلة من الملح السام بشكل متساو والتي يستحيل التخلص منها. |