| Etrafınızda dönen dünyaya etki etmenin tek yolu hareket etmek. | TED | الحركة هي السبيل الوحيد لديك للتأثير في العالم من حولك. |
| Tek çıkış yolu, bu cinayeti benim işlemediğimi kanıtlamak. İyi de, nasıl? | Open Subtitles | السبيل الوحيد للخروج من هذا هو إثبات أنني لم أرتكب تلك الجريمة |
| Noel'de - hatta aslında her zaman - harika ıslak bir öpücük almanın muhtemelen yegane yolu klozet ile cinsel ilişkiye girmenden geçiyor. | Open Subtitles | أن السبيل الوحيد الذي ستحصل به على قبلةٍ في الكريسماس أو في أي وقتٍ آخر، هو أن تعمل كمنظمٍ للدخول على دورات المياه. |
| İç yol bize hepimizin aynı duygusal kapıları olduğunu öğretiyor. | Open Subtitles | اسمع، السبيل الروحي تعلمنا بأننا جميعاً لدينا نفس الأبواب العاطفية |
| Saklanacak ya da gizlenecek bir şey yok. Bildiğim tek yol da bu. | Open Subtitles | . لا أسرار و لا إختباء . هذا هو السبيل الوحيد الذي أعرفه |
| Ona çıkış yolu göster ve böyle kötü bir cezadan kurtulmasına yardımcı ol. | Open Subtitles | أظهر له السبيل للشجاعة، و ساعده على تحرير روحه من هذا العقاب القاسي |
| Affedersiniz niye şiddetin mesajınızı iletmenin en iyi yolu olduğuna inanıyorsunuz? | Open Subtitles | بعد إذنك لماذا تؤمن بأن العنف هو السبيل الوحيد لتوصيل رسالتك؟ |
| Beni korumanın tek yolu Dünya Kuvvetlerini yenmemizde bize yardım etmen. | Open Subtitles | لذا فأن السبيل الوحيده لحمايتي هو مساعدتنا على هزيمة قوة الأرض |
| Ama bunu yapabilmemin tek yolu, bana nerede olduğunu söylemen. | Open Subtitles | ولكن السبيل الوحيدة لتمكّني من القيام بذلك هي بإخباري بمكانه |
| Ama bunu yapabilmemin tek yolu, bana nerede olduğunu söylemen. | Open Subtitles | ولكن السبيل الوحيدة لتمكّني من القيام بذلك هي بإخباري بمكانه |
| Ama uyanmasının mümkün olmadığını söylediler. Dışarıya çıkmanın tek yolu bu. | Open Subtitles | لكنهم من الممكن ألا يكونوا قد استيقظوا إنه السبيل الوحيد للخارج |
| Ailemin bana izin vermesinin tek yolu bir kız arkadaşla gitmemdi. | Open Subtitles | الذهاب مع فتاة صديقة كان السبيل الوحيد ليسمح لي والداي بالذهاب |
| En ufak sorunu bile atlatmamızın tek yolu birlik olmaktır. | Open Subtitles | السبيل الوحيد لاجتياز أي من هذه الشدائد، هي بالتلاحم معاً |
| Benim gibi bir sonun olmaması için kendini engellemenin tek yolu... | Open Subtitles | هذا هو السبيل الوحيد الذي ستوقف به نفسك من الانتهاء مثلي |
| Kuzeydeki nehir sebebiyle de bu yolu kullanmaktan başka seçenekleri yok. | Open Subtitles | ومع المياه في الشمال، لا خيار لهم سوى سلوك هذا السبيل. |
| Ben bir fahişeyim,Kuzey kötülüğüne yaklaşmak için tek yol bu | Open Subtitles | أنا عاهرة، وهذا هو السبيل الوحيد للإقتراب من شيطان الشمال |
| Çünkü bu gece partiye girebilmemiz için tek yol bu. | Open Subtitles | لأن ذلك هو السبيل الوحيد التي نتلقاها في حزبه الليلة. |
| Tek yol bu, başka çaremiz kalmadı. | Open Subtitles | هذا هو السبيل الوحيد و انكم جميعا تعرفون ذلك. |
| Aileleri kurtarmanın tek yolunun bu olduğuna inanarak insanlara ihanet ettim! | Open Subtitles | قمت بخيانة اشخاص معتقد ان هذا هو السبيل الوحيد لإنقاذ العائلات |
| Biliyor musun, boşanma en son çare olmalı. | Open Subtitles | تَعْرفُين، الطلاق يَجِبُ أَنْ يَكُونَ السبيل الأخير. |
| Tek kurtuluş yolun kendine göre doğru olanı yapmak. | Open Subtitles | السبيل الوحيد للحياة هو فعل ما تظنه صحيح |
| Artık canımı yakmasını engellemenin bir yolunu gösterdiğin için geldim. | Open Subtitles | أتيت إليك لأنك أريتني السبيل لإيقافه عن إلحاق الأذى بي |
| Çünkü öykümü, size ancak bu şekilde anlatabilirim. | TED | لأن ذلك هو السبيل الوحيد لأحكي لكم قصتي |
| Bu, Jonas'a, bana hakkım olanı verdirmenin tek yoluydu. | Open Subtitles | كان السبيل الوحيد سيكون جوناس أي وقت مضى نظرا لي ما كان يحق لي. الحق. |
| Tek çıkış yolumuz bu. Alarmı çalıştır. | Open Subtitles | هذا هو السبيل الوحيد للخروج من هنا، أطلق الانذار |
| Bu yalan haber kültürünü durdurmanın tek yolu. | TED | إنه السبيل الوحيد لإنهاء ثقافة الأخبار الزائفة هذه. |