Bu yüzden, bugün sosyal medya gölgesinde genç insanlar hakkında konuşmak istiyorum. | TED | لذا اليوم أريد أن أتحدث عن الشباب من خلال وسائل الاعلام الاجتماعية. |
Biliyorum ki bu hırslı genç adamlar doğru seçimi yapacak. | TED | أنا أعرف بأن هؤلاء الشباب المندفعين والطموحين سيختارون الخيار الصائب. |
Popüler medyada dövme, çoğunlukla ya tehlike ve sapkınlık işareti ya da modaya uygun Gençlik hevesi olarak gösterilir. | TED | غالباً ما يتم طرح فكرة الوشوم في الإعلام على أنها إما علامة المنحرفين الخطرين أو من بدع الشباب العصرية |
Şey baba, çocuklar ve ben belki de bu gece Groundhog Day Bölüm 12'yi seyredecektik, tabii mahsuru yoksa. | Open Subtitles | حسنا، أبي ,بعض الشباب وأنا لربما سنذهب لنرى الجزء 12 من يوم جرذان الأرض الليلة، لو ليس لديك مانع |
Ayrıca gençler hem öğrenip hem de para kazanabilecekleri yerler, iş-eğitim programları soruyorlar. | TED | يطلب منا الشباب أيضاً برامج العمل والدراسة، في مواقغ حيث يمكنهم التعلم والكسب. |
Üniversiteli kızları daha az makyaj yaptıkları için erkekler beğeniyor. | Open Subtitles | فتيات الكليّة يضعوا تبرّج أقل على الوجه ولهذا يُفضّلهم الشباب |
Filmlerin 100 yıllık tarihine hücum edebilsek belki bir anlatı inşa edebilir, gençlerin parçalanmış ve huzursuz dünyasına anlamlı bir şey iletebilirdik. | TED | لو استطعنا استكشاف تاريخ السينما لمئة عام مضت, قد نتمكن من بناء قصة يمكن أن توصل معنى لعالم الشباب القلق و المفكك. |
Üniversite ikinci sınıfın sonunda o mahalleye taşındım ve gelecek altı yılı genç insanların olgunlaşırken nelerle karşılaştıklarını anlamaya çalışarak geçirdim. | TED | ومع نهاية سنتي الثانية، انتقلت للسكن في هذا الحي وقضيت الست سنوات التي تلت أحاول فهم ما يواجهه الشباب عند بلوغهم. |
Böylece, Avrupa'daki genç Müslümanlarla çalışan çeşitli örgütlerde gönüllü olarak çalışmaya başladım. | TED | بدأت العمل التطوعي لصالح منظمات مختلفة تعمل مع الشباب المسلمين داخل أوروبا. |
Dünyanın her yerinde bir şeyler arayan genç insanlar gördüm. | TED | أجد الشباب في جميع أنحاء العالم يبحث عن شيء ما. |
Şimdi, bu sergi, söylediğim gibi, seksen yıllık yolda hezimete uğramış 40 genç ressam, ve bana göre onların vurgulamak istediklerini dikkate almak. | TED | والآن هذا المعرض ، كما قلت، ضم 40 من الفنانين الشباب على مدى ثماني سنوات ، و بالنسبة لي يعتبر نظراً حول الآثار. |
Bütün bu genç doktorları toplasan, tıp konusunda annenle yarışamazlar. | Open Subtitles | أمكِ تعرف عن الأدوية أكثر من هؤلاء الأطباء الشباب مجتمعين. |
YB: Benim annemi korkutansa burada görülen, tehlikeli Gençlik modasıydı. | TED | ي.ب. : ما أزعج أمي هي أزياء الشباب الخطيرة هذه |
Sizin ülkenizi bilmem ama benim geldiğim ülkede, bizi geleceğe Gençlik taşıyacak. | TED | لا أعرف عن بلدكم، لكن من حيث جئت، سيقودنا الشباب في المستقبل. |
Bu çocuklar seni kaçırdılar, basket sahanı bozdular, zarar vermekle tehdit ettiler. | Open Subtitles | الشباب أختطفوك , و خربوا ساحه اللعب , و هددوك بالأذي الجسدي |
çocuklar için çok geç ama beni kurtarmak için bolca zaman var. | Open Subtitles | لقد فات الاوان على بقية الشباب, لكن هناك متسع من الوقت لإنقاذي |
Siz genç insanlarsınız ve gençler, daima kendi yollarını kendileri bulurlar. | Open Subtitles | أنتم شباب ممتلؤون حيوية و الشباب دائماً ما يعثرون على طريقهم |
Çıkma teklifi aldığım erkekler genellikle beni yatağa atmaya çalışır. | Open Subtitles | أغلب الشباب الذين يريدون مواعدتى يحاولون أن يأخذونى إلى الفراش |
Ve bu gençlerin çoğunun acı çektiğini ve mücadele ettiğini öğrenmek beni şaşırtmıştı. | TED | وكانت دهشتي كبيرة، بسبب ما وجدت كان الكثير من هؤلاء الشباب يعاني ويكافح. |
Çoğu erkek yatağının altında porno saklar. Sen kitaplarını mı saklıyorsun? | Open Subtitles | يخفي الشباب الآخرون مجلات الصور العارية هل هذه دفاتر ملاحظات ؟ |
Sana sadece on yedi yaşındaki erkeklerin nasıl olduklarını anlatıyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أخبرك كيف هم كل الشباب ذو الـ17 عام |
Biliyorum bizim çocukları bu işlerde kullanmayı sevmiyorsun ama... aslında Vic onlardan biri sayılmaz Dört senedir ortalıkta dolaşmıyordu. | Open Subtitles | اعلم انك لا تفضل استخدام الشباب في هذه المسالة ولكن بالنسبة لفيغ ، اعني ،.. انه يجلب الحظ لنا |
Yani, Roots and Shoots programı, gençleri üç farklı projeye sokuyor. | TED | لذا، برنامج الجذور والبراعم يشمل الشباب في ثلاثة أنواع من المشاريع. |
Fakat bu çocukların zaten aklında bir şeyler var ama tuvale dökemiyorlar. | Open Subtitles | ولكن هؤلاء الشباب لديهم أشياء في رؤوسهم لا يستطيعون وضعها على الورق |
Dün birkaç çocuk saldırdı bana. Sanırım hâlâ kendime gelemedim. | Open Subtitles | لقد أعتدى علي بعض الشباب أمس أظنني لازلت متأثراً بهذا |
♫ ♫ Plato mağranın içindeki genç çocuklarla. | TED | ♫وقد كان افلاطون في الكهف مع الشباب الصغار ♫ أوووه |
Öğle yemeği boyunca halim iyiydi ve gençlere, bölge tıbbi memurluğu günlerimi anlattım. | Open Subtitles | أثناء الغداء كنت بحالة نفسية جيدة وأخبرت الشباب عن سنواتي كضابط بالمنطقة الطبية |