| Aslında düşününce bir nevi sıvı ve tuhaf dokulardan oluşan torbalar gibiyiz, etrafı ince bir deri tabakasıyla kaplı. | TED | عندما تفكر بالفعل في ذلك، فنحن نوعًا ما مثل أكياس السوائل وبعض الأنسجة الغريبة محاطة بطبقة رفيعة من الجلد. |
| Dr. Alzheimer'ın yüzyıl önce Auguste'nin beyninde tuhaf plaklar ve yumaklar bulduğunu hatırlayın. | TED | أتذكرون الترسبات والتجاعيد الغريبة التي وجدها د.الزهايمر في دماغ اوجستا في القرن الماضي؟ |
| Ormanın ortasında, nehrin çok yakınında bu sahiden çok tuhaf görünen ağacı buldum. | Open Subtitles | في منتصف الغابة قريباً جداً من النهر عثرت على هذه الشجرة الغريبة للغاية |
| Yakın zamanda keşfedilmiş olan yabancı dünyalarla bu soruyu yanıtlayamayız. | Open Subtitles | الاكتشافات المبكرة للكواكب الغريبة لم تجب بعد على هذا السؤال |
| Bu civarda egzotik yemek bulmak makarna bulmaktan daha kolaydır. | Open Subtitles | في هذا الحي، سهل العثور على الطعام الغريبة عن المعكرونة |
| Pachinko salonları ve her türden acayip taklit dükkanlar bulunurdu. | Open Subtitles | صالات باتشينكو للإشياء المقلدة و كذلك كل أنواع الدكاكين الغريبة |
| Öyleyse sen bu tuhaf hikaye hakkında bir şeyler biliyorsun? | Open Subtitles | حسنا هل تعرف أى شىء عن هذه القصة الغريبة ؟ |
| Bourbon Caddesi'nde tuhaf ve harika sırlarla dolu bir akşam | Open Subtitles | بعض الأسرار الغريبة والرائعة عن شارع بوربون في هذا المساء |
| Sonra kadın hızlandı, ama tuhaf araba arkasından küt diye çarptı. | Open Subtitles | فانطلقت السيدة مسرعةً، ولكن استمرت السيارة الغريبة في دفعها من الوراء. |
| Ve bu tuhaf yolculuğumuzdaki ilk durağımız çok büyük nesneler diyarıdır. | Open Subtitles | والمحطة الأولى فى هذه الرحلة الغريبة هو عالم الأشياء الكبيرة جداً. |
| tuhaf kadınlara karşı zayıf noktam olduğu için çok şanslısın. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة , لأننى أملك إنطباعاً جيداً نحو المرأة الغريبة |
| tuhaf hayatımdaki bir çok olayda olduğu gibi akıntılar süreklemişti beni. | Open Subtitles | كالكثير من الأمور الغريبة في حياتي كنت أعيش كما يحملني الريح |
| Cadılar Bayramı'nı kutlamam çünkü polis olduğumdan beri 31 Ekim'de tuhaf şeyler olur. | Open Subtitles | منذ أن اصبحت أعمل بمحقق كل الاشـياء الغريبة تحصل في ال31 من اكتوبر |
| Bu tuhaf kubbeler üst üste binmiş bakteri katmanlarından oluşuyor. | Open Subtitles | هذه القِباب الغريبة صُنعت من طبقة تلو أخرى من البكتيريا. |
| Onu çevirerek, tüm o yabancı ve uzak yerlerin isimlerini okuyarak saatler harcadım. | Open Subtitles | أمضيت ساعات وأنا فقط أحركها بهدوء أقرأ الأسماء لكل هذه الأماكن الغريبة البعيدة.. |
| Şu tanımadığımız yabancı Yanki aksanı da nerden geldi evlâdım ağzına? | Open Subtitles | ما هذه لهجة اليانكي الغريبة التي تخرج من فيك يا بني؟ |
| egzotik çay takıntısı mı yoksa kadehlerce tek malt içebilmesi mi? | Open Subtitles | هوسها بأنواع الشاي الغريبة أو قدرتها على شرب حبات الشعير المنفردة. |
| Ben büyüdüm, anne. 12 yaşındayım ve tüm acayip duyguları hissetmeye başladım. | Open Subtitles | أنا كبير يا امي عمري الأن 12 سنة ولدي هذه الأحاسيس الغريبة |
| Burası tüm bu son derece garip anahtar kelimelerin geri teptiği yer. | TED | هذا هو المكان التي تأتي فيه كل الكلمات الأساسية الغريبة للغاية لتستقر. |
| uzaylı uzay istasyonundan geri giderek düşünelim. | TED | دعونا نبدأ من الوراء من محطة الفضاء الغريبة. |
| Seni ofisten çıkardığına göre ilginç bir kaçak Kanada eşyası olmalı. | Open Subtitles | لابد أنها بعض الممنوعات الكندية الغريبة لأنها إستطاعت إخراجك من المكتب |
| Bırak şu gizemli dedektif rollerini. | Open Subtitles | توقفى عن مهنة المحقق الغريبة أنت تصيبينى بالدوار |
| Ve aklınızda bu garip hafıza yarışmasını hatırlatmanızı ve ilk iş ondan bahsetmenizi sağlayacak oldukça çılgın, garip ve unutulmaz bir görüntü canlandırırdınız. | TED | وتقوم بتخيل صورة جنونية وسخيفة ولا تنسى أبداً لتذكيرك بأن أول شيء تود التحدث عنه هو هذه المسابقة الغريبة جداً |
| Senden uzaklaşmak adına her şey olabilir, ucube karı. | Open Subtitles | أفعل أي شيء لأبتعد عنك أيتها الفتاة الغريبة |
| Benimle her gün görüş. Sana sıra dışı işler ayarlarım. | Open Subtitles | تفقد الأمر معي كل يوم وسيكون لديّ بعض الوظائف الغريبة لك. |
| Bu olayın hala UFO'larla ilgili olduğunu düşünüyor musun ? | Open Subtitles | أما زلت تصدق أن هذا له علاقة بالأجسام الغريبة ؟ |
| Şimdi şu ürkütücü ters Lincoln resmine bakalım. | TED | أما الآن عن صورة لينكولن الغريبة المقلوبة رأسًا على عقب. |
| Kafandan ne komik şeyler geçiyor senin? | Open Subtitles | ما هـذه الأشياء الغريبة التي تتحـدثين عنها؟ |
| İkisi de aynı saçma konsere bilet almaya gidiyordu. | Open Subtitles | صادف أن أشتريا تذاكر الحفلة الموسيقية لتلك الفرقة الغريبة |