Belli ki; şimdiye kadar kimseden yardım istemedin, değil mi? | Open Subtitles | من الواضح أنك لم تطلب من أحد المساعدة من قبل،صحيح؟ |
Bu gördüğüm en güzel salon, Belli ki kusursuz bir zevkin var. | Open Subtitles | هذه أجمل دار رأيتها في حياتي من الواضح أنك تمتلك زوقاً رفيعاً |
Ama Belli ki sen görüşüyorsun ve ben de denemeyi bırakıyorum. | Open Subtitles | ولكن، من الواضح أنك ترين أحداً آخر، لذا، فلن أتابع المحاولة |
Lemuel Gulliver, Açıkçası, sende bir tür akıl hastalığı var. | Open Subtitles | ليموئيل غوليفر من الواضح أنك تعاني مشكلة في عقلك |
Anlaşılan benim ülkedeki en iyi at terbiyecisi olduğumu bilmiyorsun. | Open Subtitles | من الواضح أنك لا تعلمين أننى أفضل حاكم للخيول بالبلد |
Yorgunsun. Bütün gece arandın durdun. Görünüşe göre beceremiyorsun da. | Open Subtitles | بحثت عنه طوال الليل ومن الواضح أنك لا تجيد البحث |
Belli ki Bayan Felicia Heymans'ın | Open Subtitles | ايتها الجاهله الصغيرة من الواضح أنك لا تعرفين السيدة فيليسيا هيمانز |
Belli ki arabadan anlıyorsunuz, çünkü bu arabadan iki tane daha satmıştık. | Open Subtitles | من الواضح أنك تعرف السيارات بسبب لقد كان هذا واحد يعود لنا مرتين. |
Çünkü... Belli ki ikimizden biriyle konuşuyorsun. | Open Subtitles | لأنه من الواضح أنك كنت تتحدث إلى واحد منّا |
Yani yapmadım diyorsun ama Belli ki yapmışsın. | Open Subtitles | أعني أنك تنكر ذلك، لكني من الواضح أنك فعلتها. |
Belli ki kendimi o kamera önüne atışımı görmedin. | Open Subtitles | من الواضح أنك لم ترى الطريقه التي كنت أمد بها نفسي إلى كاميرا التلفاز |
Belli ki laternacının maymunu gibi dans ettiğimi görmedin. | Open Subtitles | من الواضح أنك لم ترى كيف كنت أرقص هناك كطاحونة القرد |
Homer, Belli ki çok uğraşmışsın ama ama biriyle çıkmama daha çok zaman var. | Open Subtitles | من الواضح أنك بذلت جهداً كبيراً، لكن أشعر بأن الوقت مبكراً على المواعدة |
Belli ki bir şey yapmışsın. Hâlâ neye kızgın olduğumu bilmek istiyorum | Open Subtitles | من الواضح أنك فعلت شئ أريد معرفته لكي أعلم إن لا زلت غاضبة منه أم لا |
- Seni... sorgulamak istemiyordum, ve, uh, Açıkçası söylemek istemiyorsan, biz sadece-- | Open Subtitles | لا أقصد أن اكون متطفلة ومن الواضح أنك لا تود إخباري فلنترك الأمر لغزاً غامضاً |
Anlaşılan ne zaman bir problemin olsa Kahire'ye ve bana dönüyorsun. | Open Subtitles | من الواضح أنك تعود إلى القاهرة، وإليّ كلما واجهتك مشكلة. |
Görünüşe göre daha önce burada bulunmuşsun. Herhangi bir şey hatırlıyor musun? | Open Subtitles | من الواضح أنك أتيت هنا في السابق هل تتذكر أي شيء ؟ |
- Artık beni istemediğin gayet açık. | Open Subtitles | حَسناً، من الواضح أنك لا تريدني بعد الأن |
Bir şeyleri yanlış yapmışsınız gibi davranıyorsunuz ama her şeyi doğru yaptığınız aşikâr. | Open Subtitles | تتصرفين كأنك قمتي بشيئ خاطى بينما من الواضح أنك قمت بكل شي صحبح |
Lacey bu adama karşı hâlâ öfkeli olduğun çok belli. | Open Subtitles | لاسي، من الواضح أنك لا تزالين غاضبة من هذا الرجل |
Çünkü ek iş olmadığı kesin, işinizi iyi yapıyorsunuz. | Open Subtitles | لأنه من الواضح أنك لست دخيلاً على المهنة لأنك تؤدي عملاً جيداً |
Beni etrafında istemediğin apaçık ortada . | Open Subtitles | حَسناً، من الواضح أنك لا تريدني بعد الأن |
Bakın, çok açık ki buradaki rolümüzle ilgili bir yanlış anlama var. Buradaki rolünüz nedir? | Open Subtitles | انتظر، من الواضح أنك تحمل بعض الأفكار الخاطئة عن دورنا هنا |
Harika bir aşçı olduğun açık ve kendi yerin olduğunda kesinlikle orada yerim, ama menümüzü değiştirmek için hiç bir sebep göremiyorum. | Open Subtitles | ،من الواضح أنك طباخٌ ممتاز ... و عندما تحصل على مطعمك الخاصه ،سآكل هذا حتماً لكنني لا أرى سبباً مقنعاً لتغيير قائمتي |
Endişelenmediğini söylüyorsun ama öyle olduğun belli. | Open Subtitles | أنت قلت أنك لست قلقا لكن من الواضح أنك قلق |
Açıkça görülüyor ki, çocukların için bir eve ihtiyacın var, ...bizimde mil başına 8 galondan fazla benzin alan bir arabaya ihtiyacımız var. | Open Subtitles | من الواضح أنك تحتاج لمنزل لتربي أطفالك نحتاج سيارة تستهلك أكثر من 8 غالونات لكل ميل |