| Dinamitlerin nerelere yerleştirileceğini tam olarak bilen tek kişi sensin. | Open Subtitles | انت الوحيد الذى يعلم بالضبط اين يجب ان يوضع الديناميت |
| Farkına varamadıkları şu ki, güvercin kafesine uyacak tek şey bir güvercindir. | Open Subtitles | الذى لا يدركونه أن الشئ الوحيد الذى يناسب برج الحمام هو الحمام |
| Geriye kalan tek hasta o. Deneylerden tek sağ kurtulan. | Open Subtitles | هو المريض الوحيد الذى غادر الوحيد الذى نجا من التجارب |
| Geriye kalan tek hasta o. Deneylerden tek sağ kurtulan. | Open Subtitles | هو المريض الوحيد الذى غادر الوحيد الذى نجا من التجارب |
| O bomba hakkında tek konuştuğu kişi abisi, ve o şimdi ölü. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذى سيتكلم معه على القنبلة هو أخيه, و لكنه ميت |
| Babam garaja girdiğinden beri annemin konuşmak zorunda olduğu tek kişi benim. | Open Subtitles | بما أن أبى فى الجراج طوال اليوم فأنا الوحيد الذى تتكلم معه |
| Bu işi yapabiliyor olmamın tek nedeni çetin ceviz olmam. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذى جعلنى ادخل فى هذا العالم لأننى قاس |
| Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت الى المكان الوحيد الذى يستطيع مساعدتى على تدميرهم |
| Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت الى المكان الوحيد الذى يستطيع مساعدتى على تدميرهم |
| Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت الى المكان الوحيد الذى يستطيع مساعدتى على تدميرهم |
| Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت الى المكان الوحيد الذى يستطيع مساعدتى على تدميرهم |
| Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت الى المكان الوحيد الذى يستطيع مساعدتى على تدميرهم |
| Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت الى المكان الوحيد الذى يستطيع مساعدتى على تدميرهم |
| Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت الى المكان الوحيد الذى يستطيع مساعدتى على تدميرهم |
| Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. | Open Subtitles | لذلك ذهبت الى المكان الوحيد الذى يستطيع مساعدتى على تدميرهم |
| Yanlış yaptığımız tek şey üsse dönüp yeni yöneticimizle tanışmaktı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذى كان خطأ هو رجوعنا لمقابلة شركائنا الجدد |
| Şimdiye kadar, herhangi bir soru ile öne çıkmaya tek bulunmaktadır. | Open Subtitles | الى الآن أنت الوحيد الذى جئت من المستقبل بدون أى اسئلة |
| Çünkü bunu bilen tek kişi bendim ve tek sana söyledim | Open Subtitles | . لأنى أنا الوحيد الذى أعرف ، وأنتى الوحيده التى أخبرتها |
| - Bilmiyorum. Ucuz. - Bize yardım etmenizin tek nedeni bu. | Open Subtitles | لا أدرى , غش هذا هو السبب الوحيد الذى جعلك تساعدينا |
| Bütün tayfadan, efendim, bunu yapmanın yolunu bulacak tek kişi sizsiniz. | Open Subtitles | من بين كُلّ طاقمنا، سيدى، أنت الوحيد الذى وجد طريقه لفعلها. |
| Bakmalarının tek sebebi buradaki en güzel kadın sen olduğun için. | Open Subtitles | حسنا، السبب الوحيد الذى يجعلهم يحدقون هو كونك اجمل امرأة هنا |
| "kurtulmak için çağırabileceğimizi çünkü bunu yalnızca O'nun yapabileceğini söyledim." | Open Subtitles | لتخليص العالم من الاسلحه النوويه لانه الوحيد الذى يمكنه ذلك |
| yalnız sen hediye aldığın için suçluluk duyma diye. | Open Subtitles | حتّى أنك لن تشعر بالذنب أنت الوحيد الذى تمكّن من الحصول على شىء |