Onunla buluştuğunda şu ufak yarayı gösterirsen belki sana inanır. | Open Subtitles | حين ذهبت اليه و اظهرت له رقبتك الصغيرة ربما صدقك |
Bence, senin yapabileceğin en iyi şey, gidip Onunla konuşmak, erkek erkeğe. | Open Subtitles | أفضل شيء تفعله هو الذهاب اليه و التحدث معه , رجلاً لرجل |
McCall, Hastings'in motorunu Ona geri verdiğinde ön tarafı ezikmiş. | Open Subtitles | ماكول يقول انه أعاد دراجة هاستينغس اليه والنهاية الامامية محطمة |
Ona bakabilirsiniz ama Onunla konuşamazsınız, tabi size hitap etmezse... | Open Subtitles | يمكنك النظر اليه لكن لا تتكلم من الواضح انك متكلم |
- Bunu, onu yakalayınca öğreneceğiz. - Eğer önce şu ikisi onu öldürmezse. | Open Subtitles | ـ سنكتشف ذلك عندما نمسكه ـ ليس إذا وصل اليه هؤلاء الإثنان أولا |
onu evime aldım diye onu dinlemek zorunda değilim ki. | Open Subtitles | فقط لأني أخذته، لا يعني أنه يجب أن استمع اليه |
Hayır, hayır, tatmin olmadığını ve oraya geri döneceğini söyledi. | Open Subtitles | لا ,لقد قال انه مستاء وانه سيعود اليه مره اخري |
Fakat, Ona kimse kulak asmıyordu, çünkü onun biraz saf olduğunu düşünüyorlardı. | Open Subtitles | ولم يكن هناك احد يستمع اليه لانه كان فى نظرهم شخص معتوه |
Ah, olamaz, hiçbir fikrim yoktu. Keşke nerede olduğunu bilseydim, gidip Onunla konuşabilirdim. | Open Subtitles | تبا، لم تكن لدي اية فكرة لو كنت اعلم مكانه، لذهبت لتحدث اليه |
Babanı görürsen, Onunla ne kadar... konuşmak istediğimizi hatırlatır mısın? | Open Subtitles | حسنا, عندما تري والدك.. رجاء اخبريه كم نود الحديث اليه |
Onunla konuştuğumda, hala April'ın ölümü yüzden dağılmış olduğunu söyledi. | Open Subtitles | , عندما تحدثت اليه . كان مازال متاثر بوفاة ابريل |
Adam aracından çıkıyor Bennett'e doğru gidiyor ve Onunla konuşuyor. Neden... | Open Subtitles | وهو يخرج من شاحنته ويتجه نحو بينيت ويبدو وكأنه يتحدث اليه |
Ben almayayım, ama eğer bunu yapan başka birini görürsen, Ona katılabilirsin. | Open Subtitles | مكانك لما بدأت بالأمر لكن ان رأيت شخصاً آخر يفعل، انضم اليه |
Sen Ona istediğin kadar bakabilirsin, Benny. O daha fazla ölü görünemez.. | Open Subtitles | تستطيع ان تنظر اليه طول الوقت يا بيني لن يصبح أقل موتا |
Bunu yapmak istemedi. Ben de Ona yalvarmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | لم يكن يريد ان يفعل ذلك توسلت اليه كثيرا ليفعل |
Yalnızca Ona ulaşmanın yolunu bulmalıyım. İçkinin yardımcı olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | وعلي ان اكتشف كيف اصل اليه دائما ما كان الشراب يساعدني |
onu alamam. Bir güvenlik duvarı var. Bu yeni bir şey. | Open Subtitles | لا يمكنني الوصول اليه , هناك حواجز نارية شئ جديد متطور |
onu tuttuğunuz yeri izleyin. Bir şey olursa da beni çağırın. | Open Subtitles | سأعود اليه خلال دقيقة لكن علي ان اجري محادثة هاتفية اولا |
Profile uyuyor ve kanıtlar onu gösteriyor, ama samimi görünüyor. | Open Subtitles | هو يلائم التحليل، و الادلة تشير اليه لكنه يبدو صادقا |
Şunu biliyor musun oraya vardığımızda, ben daha da yüksekte olmaya niyetliyim? | Open Subtitles | هل علمت باننا عندما نصل اليه فانى انوى ان اكون اعلى ؟ |
Tamam, belki onun da bir et parçası gibi sikilip, tek ihtiyacının o olduğunu söylemenle ilgili sıkıntısı vardır. | Open Subtitles | حسنا ربما هي لديها مشكلة ان تعامل كما لو انها لاشيئ بعد ان اخبرتها انها كل ما تحتاج اليه |
Oh, evet, öyle. Bu kaleme çok para ödedi. Şimdi bir bak Şuna. | Open Subtitles | نعم انه هو لقد انسكب منه الكثير من الحبر و الان انظر اليه |
- Öyle mi? Canım sıkılır ve kendimi dışarı atarım. Gidecek bir yer bulamazsam ben de sinemaya gelirim. | Open Subtitles | حين أشعر بالقلق ، فاٍننى أخرج ، ثم أجد أنه ليس هناك مكان أذهب اليه ، فأذهب الى السينما |
Diyorsunuz ki, fazla önemli olmasa da döneceğiniz bir eviniz var. | Open Subtitles | انت قلت ان ارضنا لاشيء,لكن لنا بيتا يجب ان نعود اليه |
Belki de bu yolculuğun bir kısmı nereye ait olduğumu öğrenmeye çalışmamla ilgiliydi. | TED | ربما جزء من هذه الرحلة هدفه محاولة البحث عن المكان الذي انتمي اليه. |
İtiraz ederim ve hakim kabul eder ama jüri bunu öğrenmiş olur. | Open Subtitles | انا اهدف الى, ان القاضي يحافظ عليه, لكن هيئة المحلفين تستمع اليه. |