Ama turizm piyasasının, insanlara gerçekten yarar sağlanabilecek şekilde idare edilmesi oldukça önemli. | TED | لكن إدارة سوق السياحة بالطريقة التي يمكن أن تفيد الشعب حقا مهم للغاية. |
Ama bu hikaye sizin hayal ettiğiniz veya düşündüğünüz şekilde olmadı. | TED | لكنها لم تحدث بالطريقة التي يمكن لك أن تتصورها أو تعتقدها. |
Gerçekten. Yani her şey değişiyor. Yeni bir icat çağına girdik, cep telefonlarınızın bilgisayarlarınıza dönüştüğü, istediğiniz şekilde değiştirebileceğiniz. | TED | اذا الجميع يتغير. دخلنا في عالم جديد من الابتكارات,حيث اصبح الهاتف النقال هو حاسبك المحمول مخصص بالطريقة التي تريدها. |
Ve ilk defa Diğerlerinin beni gördüğü şekilde kendimi gördüm. | Open Subtitles | و لأول مرة أرى نفسي بالطريقة التي يراني بها الآخرون. |
Halkınız düzenli olarak kölelerini bize açık şekilde anlattığınız gibi katleder mi? | Open Subtitles | هل تقوم شعوبكم بقتل عبيدهم بشكلٍ روتيني؟ بالطريقة التي وصفتها لنا للتو؟ |
Bu benim harçlığım, anne, ve istediğim şekilde yakarım onu. | Open Subtitles | إنّها أموالي ، يا أمّي وسوف أحرقها بالطريقة التي أريدها |
Bu röleler, bir şifre veya hatta bir ses ile tetiklendiği an gelen bilgileri, sadece programlandığınız şekilde işlerdiniz. | Open Subtitles | وعندما تتذر هذه الصور والمعلومات ربما بواسطة كلمة سر أو صوت ما فعندها ستعمل فقط بالطريقة التي برمجتك بها |
Gerçek şu ki, korkarım üçlü hikâyem söylediğim şekilde geçmedi. | Open Subtitles | أخشى أن العلاقة الثلاثية لم تكن بالطريقة التي أخبرتها لكم |
- Tamam bak tam olarak benden istediğin şekilde çalışmadığımı biliyorum. | Open Subtitles | حسنا، أنا أعرف أنني لم أفعل ذلك بالضبط بالطريقة التي أردتيها |
Daha önce de söylediğim gibi sizin kastettiğiniz şekilde değil. | Open Subtitles | مثلما قلت لك من قبل ليس بالطريقة التي تفكرين بها |
O şekilde birden uyanmak, dünyanın ve her şeyin alt üst olması. | Open Subtitles | الأستيقاظ بالطريقة التي قمتِ بها العالم ذهب إلى الحضيض مع كل شيء |
Emeklilik muhasebesini neden bu şekilde yaptıklarını anlamamız gerekiyor. | TED | ينبغي أن نفهم لماذا قاموا بنظام محاسبي للتقاعد بالطريقة التي فعلوه بها |
Ve tabi ki, obje çok gösterişli ve ritualizme uygun olmalıydı, amcam bu şekilde sever. | TED | وبالطبع، فإن الشيئ وجب أن يكون كبيرا ويوفر نوعا من الطقوسية، بالطريقة التي تعجب عمي. |
Güvenli bölgemden şunu bilecek kadar dışarı çıktım: evet, dünya birbirinden ayrılıyor ama korkuğunuz şekilde değil. | TED | قفزت خارج نطاق الراحة بما فيه الكفاية الاّن لأعلم انه ,نعم, العالم يتجزء لكن ليس بالطريقة التي تخشاها |
İstediklerini yaptılar. Gerçekten istediğimiz şekilde harcadıklarını farkettik. | TED | وجدنا أنهم صرفوه بالطريقة التي طلبناها منهم |
Kendi tarzını kutla. Sana çizmen söylenen şekilde çizme. | TED | احتفل بإسلوبك الخاص. لا ترسم بالطريقة التي يقال لك أن ترسم بها. |
Bu deli Fransız çingene oyuncu ortadan kayboldu, dumanlar içerisinde yok oldu ve fark ettim ki, geldiğim şekilde geri dönmem mümkün değil, mümkün değil. | TED | ولقد اختفى، هذا الممثل الغجري الفرنسي المجنون، في وسط الدخان، وأنا أدرك، لا يمكن العودة بالطريقة التي جئت بها. |
Problemleri şu anda çözdüğümüz şekilde devam edebilmemiz için yeterli vergi geliri yok ve yeterince bağış yapılmıyor. | TED | لا يوجد دخل ضرائب كافي لا يوجد تبرع انساني كافي للتعامل مع هذه المشكلات بالطريقة التي نتعامل معها الان |
Bir fenomenin nasıl çalıştığından çok, teorik fizikçiler daima bir fenomenin neden çalıştığı şekilde çalıştığıyla ilgilenirler. | TED | اكثر من كيفية عمل ظاهرة ما, علماء الفيزياء النظرية داثما مهتمون لماذا تعمل ظاهرة ما بالطريقة التي تعمل بها. |
Bu tabiatın henüz gerçek anlamda gözlemleyemediğimiz bir parçası, kütleçekimi dalgalarını, nesneleri gerçekten bizim düşündüğümüz gibi mi etkilediklerini görmek... | Open Subtitles | هذه حقيقة طبيعيّة لم نلحظها لحدّ الآن, لرؤية موجات الجاذبيّة, سواء كان تأثيرها على الأشياء بالطريقة التي نعتقدها أم لا. |
Neden bunun bir parçası olmuyorsun, eşlerin kocalarına destek olduğu gibi? | Open Subtitles | أنت زوجي لما لا تستطيع الوقوف معي وتكون جزء منها بالطريقة التي تدعم بها الزوجات أزواجهن ؟ |
Bilmiyorum. Hayal ettiğim gibi olmadığı kesin. | Open Subtitles | لا أعلم بالتأكيد الأمر ليس كما بالطريقة التي تخيلتها |