Çıkması için kabini yakamayız, üzerinde Çok fazla çamur var. | Open Subtitles | لقد غطى الكوخ بالكثير من الطمى حتى لا يمكن احراقه |
Birine Çok fazla borçlandın... bu yüzden son birkaç yılını değerlendiremedin. | Open Subtitles | أنت مدينة لشخص بالكثير على أن تلقي بكل هذه السنين الماضية |
Aynı anda çok şey söyleme. Sadece nerede olduğunu söyle. | Open Subtitles | لا تتفوه بالكثير من الكلمات قل لي أين أنت وحسب |
Eski bir bar garsonu olduğuna göre şüphesiz bir sürü erkek tanıyordur. | Open Subtitles | وهي بلا شك كونها مضيفة حانة سابقة على معرفة بالكثير من الرجال |
Matematikle Çok uğraşıyorum ancak matematiği sırf matematik diye değil | TED | أنا أقوم بالكثير من الحسابات، لكني لا أحب الحساب لذاته. |
- Kafam Çok dolu. - Kafanın pek bir şey aldığı söylenemez. | Open Subtitles | ـ في حين يوجد الكثير مما يشغلني ـ عقلك لا ينشغل بالكثير |
Masum olduğunu iddia eden biri için fazla suçlu gibi davranıyor. | Open Subtitles | اتعرف بالنسبة لرجل يدعي انه بريء انه يتصرف بالكثير من الذنب |
Ama haftalardır buraya geliyoruz. Sana Çok fazla şey anlattık. | Open Subtitles | لكننا نحضر إلى هنا منذ أسابيع و لقد أخبرناك بالكثير |
Çok teşekkür ederim. En fazla bir, iki saat sürer. | Open Subtitles | أقدر لك هذا كثيراً, انها ساعة زمان بالكثير او ساعتين |
Sen CIA için çok şey yaptın, biz de seni Çok iyi göstereceğiz. | Open Subtitles | لقد قمت بالكثير من اجل وكالة الامن العام ونحن سوف نجعلك تبدوا جيدا |
Birlikte çok şey yaşadık. Artık veda etme vakti geldi. | Open Subtitles | لقد مررنا بالكثير من الأمور معاً وقد حان الوقت لأقول: |
Bu senin kariyerin ve onun uğruna çok şey feda ettik. | Open Subtitles | هذا مستقبلك، وقد ضحينا بالكثير من الأشياء حتى نصل لهذا الحد |
Doğru söylüyor olabilirsin, ancak bir sürü yosun ve çamur maskeleri yapıyor olacağım. | Open Subtitles | قد تكونين محقّة, إلا أنّني أرغب بالقيام بالكثير من أقتعة طين العشب البحري. |
Temel yaşam gereksinimlerine erişim olmadan bir sürü insanı bir adaya getiremez, veya 50,000 kişilik bir şehir inşa edemezsiniz | Open Subtitles | فلا يمكنك أن تأتي بالكثير من الناس لتضعهم على جزيرة أو أن تبني مدينة يعيش بها 50.000 فرد دون وجود |
Beni Çok endişelendiren bir diğer nedense birazcık kişisel bir şeydi. | TED | والسبب الثاني الذي تسبب لي بالكثير من القلق كان شخصيا قليلًا. |
Oradayken... Bana verilen emirlerle pek Çok kötü şey yaptım. | Open Subtitles | عندما كنتُ هناك، قمت بالكثير من الاعمال، تحت وطئة الآوامر |
Sanattan pek anlamam ama ona nasıl ödeyeceğimi pekâlâ bilirim. | Open Subtitles | لستُ مُلمّة بالكثير عن الفنّ لكنّي أعلم كيف أدفع ثمنه |
Lütfen Deb. Sizi geri getirmek için birçok sıkıntıya kalkışmış. | Open Subtitles | هيا يا ديب إنه يمر بالكثير من المشاكل لكي يعيدك |
Aferin sana. Etrafta bu kadar şiddet varken bunu yapabilmen zor olmuştur. | Open Subtitles | هنيئاً لك، لابد أن ذلك كان صعباً بكونك محاطاً بالكثير من العنف. |
...için o kadar çırpınmış olman. Ama şimdi burada diye onu istiyorsun. | Open Subtitles | ما يثير حنقي أنك قمت بالكثير كي أبقى المجنونة بعيداً عن المنزل.. |
Hayvan açık alanda beslenmiyorsa, bu işte büyük yanlışlıklar vardır. | Open Subtitles | لا يحضون بالكثير من الهواء النقي وبهم الكثير من الشوائب |
Alt bezi arabaların geçişini izlerken böbürlenmek için epey vakti olacak. | Open Subtitles | سيحظى بالكثير من الوقت للتفاخر وهو يراقب عربة الحفاضات تمر به |
Tamam. yeterince eğlendik. Çıkalım artık. | Open Subtitles | حَسَناً.لقد نعمت بالكثير من المرحِ دعنا نَدْخلُ الآن |
Başlangıç için az sayılır ama hayallerimi seninle paylaşmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | هذا ليس بالكثير لنبدأ به, لكن اتطلّع ل لأمام لمشاركتك أحلامي |
Bu bana kişiliği hakkında merak ettiğimden Çok fazlasını anlatıyor. | Open Subtitles | و هذا يخبر بالكثير عن شخصيتها فيما يعنينى |
Bir Çok özelliğim var ama unutkanlık onlardan biri değil. | Open Subtitles | أنا أتمتع بالكثير من الصفات، لكن النسيان ليست واحدة منها |