Kendi özgür iradeleriyle İsrail'e gitmiş olsalardı, ...o zaman memnun olurmuş. | Open Subtitles | لو رحلوا الى اسرائيل بمحض ارادتهم لكان أفضل لكان أكثر سعادة |
Kararlaştırılmış yere kendi özgür iradenle geldin. | Open Subtitles | جئت بمحض إرادتك الحرة إلى المكان المقصود |
tesadüfen mi "Susam Sokağı'nın Kurdu" olduğunu söylüyorsun? | Open Subtitles | إذًا أنتِ تقولين أنكِ أصبحتِ الشريرة ومشهورة هكذا بمحض الصدفة؟ |
Ona, komşularıyla kıyasla bulunduğu noktaya nasıl geldiğini sorabiliriz. Sadece şans mı, kader mi, yoksa başka birşey mi? | TED | يمكننا سؤاله كيف وجد في هذا الموقع تحديدا.. بالمقارنة مع جيرانه.. هل كان ذلك بمحض الصدفة، قدر، أم ماذا؟ |
Bir dolandırıcının, hayır kurumunun başkanıyla evlenmesinin yanızca tesadüf olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب تصديق ان فنانة احتيال تتزوج رئيس جمعية خيرية بمحض الصدفة |
Burda yıldızlar çünkü burası Amerika, ama sen bu konuda gönüllü bile olsan, en az 10 yıl sürer senin kendi ülkene yıldız olarak dönmen | Open Subtitles | لقد أصبحوا نجوماً لأنهم صنعوا أفلاما ًهنا في أمريكا إذا تم ترحيلك أو اخترت الرحيل بمحض إرادتك فلن يمكنك العودة إلى هنا |
Büyük bir çoğunluğumuz isteyerek bir bataklığa gitmez. | TED | لن يذهب أغلبنا بمحض ارادته وعن طيب خاطرٍ الى الطريق المؤدي إلى المستنقع. |
Eğer sıçan delikten çıkıp zehre basarsa özgür iradesiyle basmış olur. | Open Subtitles | وإذا خرج الجرذ من حفرة وخطا في السم فانه يخطو في السم بمحض إرادته |
Bunun yanında, şu an şahit olduğunuz şey kendi özgür irademin hareketidir. | Open Subtitles | على اية حال ما تشهده الان فعل بمحض ارادتي الخاصه |
özgür iradesini terk etmeyi seçen kadinlardan biri olamam. | Open Subtitles | لا أعتقد أنَّ هؤلاء النسوة قرَّرن المغادرة بمحض إرادتهنّ. |
Kendi özgür iradeleriyle karar verecek durumda degillerdi. | Open Subtitles | لم تكونا في وضع يسمح لهما بإتخاذ قرار بمحض إرادتهن. |
Kendi arzularıyla yani özgür iradeleriyle geldiklerini iddia ediyor. | Open Subtitles | أتو لهنا من تلقاء أنفسهم بمحض إرادتهم، هذا ما ادّعوه |
özgür insanların hikayesi şans eseri değil bilerek ve isteyerek yazıldı. | Open Subtitles | فتاريخُ الرّجال الأحرار لم يُكتب بمحض الصدفة. بل بإختياراتِهم |
Kimse buraya tesadüfen gelmez, kimse de tesadüfen çıkmaz. | Open Subtitles | لا أحد يدخل هذا المكان أو يغادره بمحض الصدفة |
Yoksa onu görmek için tesadüfen buraya gelmiş gibi mi davrandın? | Open Subtitles | أم أنك كنت تواعدها ثم تقابلتما بمحض الصدفة ؟ |
tesadüfen, ışıkta hareket eden bir bitkinin kısa videosunu gördüğümü hatırlıyorum ve beni hareket, ulaşma hakkında düşündürmüştü, bu tapınak ulaşabilirdi, tıpkı kutsallığa ulaşmak gibi. | TED | وأذكر أنني بمحض الصدفة شاهدت مقطع الفيديو القصير هذا لنبتة تتحرك في الضوء وجعلني أفكر في الحركية، والوصول، كيف أن هذا المعبد استطاع أن يبلغ مثل البلوغ إلى الآلهة. |
Tüm bunlara rağmen, hepsinin şans olduğuna inanmamı mı bekliyorsun? | Open Subtitles | و أنتَ تتوقع مني أن أصدق أن كل هذا بمحض الصدفة |
Hayır... Bu adamlarımdan birinin dostunun şans eseri bulduğu bir şey aslında. | Open Subtitles | أخالفك، في الواقع كانت فكرة رفيق أحد أتباعي بمحض المصادفة |
"Canlılar tesadüf sonucu ortaya çıkmış olamayacak kadar karmaşıktırlar; öyleyse birisi tarafından tasarlanmış olmalılar". | TED | الكائنات الحياة تتسم بكم هائل من التعقيد لتنشأ بمحض الصدفة.. لذا لا بد لها من صانع. |
Onu buzdan kurtarmamız, gökyüzüne mesaj göndermesi ardından da Ateş Ulusu'nun gelmesi tesadüf olamaz. | Open Subtitles | لا يمكن أن يكون ذلك بمحض الصدفة . أخرجناه من الجليد, ثم الضوء الذي ضرب السماء و الآن شعب النار هنا مع آلاتهم. |
Biliyor musun Afrika'dan gönüllü ayrılmadığını düşünmeye başlıyorum. | Open Subtitles | هل تعلم أنا بدأت أفكر فى أنك لم ترحل عن أفريقيا بمحض ارادتك |
Yavaş ol Çavuş. İsteyerek yerimizi vermedi ki. | Open Subtitles | هون على نفسك سيرجنت فى لم تعطيهم الموقع بمحض ارادتها |
Dedektif, müvekkilimin buraya kendi iradesiyle geldiğinin kayda geçmesini istiyorum ve teşkilâtınız Travis Wanderly'nin trajik ölümünün Bayan Langdon'la ilişkilendirilmesini sağlayacak tek bir kanıt bile göstermedi. | Open Subtitles | ايها المحقق . اريد ان يشار بان موكلتي موجوده هنا بمحض ارادتها وان قسمك |