Ve o haklı çıktı. Hayır, bu bir cevap değil. | Open Subtitles | ـ تبين ليّ أنه كان مُحقاً ـ هذه ليست إجابة |
Bir sonraki resim, etrafında dönen 3 boyutlu versiyonunu gösteriyor. | TED | والصورة التالية تبين نسخة ثلاثية الابعاد لهذا العالم الذي يدور. |
Bizim önümüzdeki otoyolda bir kaza oldu, Meğerse iki beyaz kamyon şoförü, göçmen ve siyahi bir aile arasında olmuştu. | TED | وحادث أمام الطريق السريع، تبين أنه لسائقَي شاحنة من ذوي البشرة البيضاء وعائلة مهاجرة تصادف أنهم من ذوي البشرة السوداء. |
Pekala, bana neler yapabileceğini göster bakalım. | Open Subtitles | جميع الصحيح، لقطة ساخنة. تبين لي ما الذي حصلت عليه. |
-Çünkü görünüşe göre... Rahibe Mary Clarence rahibe filan değilmiş. | Open Subtitles | لأنه تبين أن الأخت ماري كلارنس ليس راهبة على الاطلاق |
Çünkü Anlaşılan hafta 50 oyuncu onu arayıp becermek istiyormuş. | Open Subtitles | إذ تبين أن 50 ممثل يتصلون كل أسبوع بهدف مضاجعتها |
Meğer problem engeller değilmiş. | TED | حسناً، لقد تبين أن العقبات ليست المشكل. |
Sonradan anlaşıldı ki odadaki ışık normalde olduğundan biraz farklıymış. | TED | لقد تبين أن الضوء في تلك الغرفة كان مختلف قليلاً. |
İş yerinde paranın kaybolduğu ve onun suçlandığı ortaya çıktı. | Open Subtitles | تبين لي أن مالاَ مفقوداَ في العمل وهو الملام عليه |
Biri onu gördüğünü sanmış ama başkası çıktı o da. | Open Subtitles | لا، أحدكم ظن أنه شاهده ولكن تبين أنه شحص آخر |
Hastanenin fazla mesai yaptırdığı hemşireleri ona söyleyen bir kaynağı olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | لقد تبين أنه يملك ذاك المصدر اللذي أخبره أن المستشفى يرهق الممرضات بالعمل. |
Toksik tarama, kanında alkol ve metamfetamine karışımı olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | تحاليل الدم تبين مزيج من المخدرات و الكحول في دمائها |
Biliyor musun, araştırmalar bebeğin anne karnında ikinci bir dil öğrenebildiğini gösteriyor. | Open Subtitles | تعرفين .. الدراسات تبين ان الاطفال يتعلمون لغة ثانية وهم في الرحم |
Meğerse üzerinde çalıştığı kayda o ölünce bir şey kaydedilmiş. | Open Subtitles | تبين أن الاسطوانة التي يعمل عليها.. سجلت شيئاً عندما مات |
Aferin sana Phil, ona gerçek patronu göster. | Open Subtitles | أنت تقف على ارضك كنت تبين لها الآمر الناهي |
Michael, sensörlerimin bildirdiğine göre, önümüzdeki yol, ağır şekilde mayınlı. | Open Subtitles | مايكل ، أجهزة الاستشعار تبين لي أن الطريق مزروعة بالالغام |
Anlaşılan o ki, doğru dili kullandığında ve doğru soruları sorduğunda, cevaplar önemli derecede açık ve hemfikir olunmuş hâle geliyor. | TED | تبين أنه عندما تملك اللغة المناسبة وتطرح السؤال المناسب، تصبح الإجابات أكثر وضوحاً وبالإجماع. |
Meğer tek başınıza yaparken birçok sorun yaşanıyormuş. | TED | لقد تبين بأن هناك مشاكل عديدة لشق طريقك وحدك. |
Görünen o ki, eğer dünyayı okumak istiyorsanız, bunu ön yargısız bir şekilde yapmak istiyorsanız, dünya size yardım ediyor. | TED | تبين أنه، إذا كنت تريد قراءة كتب من أنحاء العالم، إذا كنت تريد مواجهة شيء بعقل منفتحٍ، سيقوم الجميع بمساعدتك. |
Burada farklı türleri, farklı renklerde gösteren gerçek veriyi görüyorsunuz. | TED | وهنا ترون البينات الحقيقة والتي تبين الكائنات المختلفة في ألوان مختلفة. |
Bana etrafımda kurduğum kafesten kaçmayı öğretmekle kalmadı aynı zamanda kafesin de en başından beri var olduğunu gösterdi. | Open Subtitles | لم تبين لي فقط كيفية الهروب من القفص الذي بنيته حول نفسي. بل وبينت لي أن القفص موجود أصلا. |
İşin aslında iyi cadı kötü cadıymış ve kötü cadı ise bir erkekmiş. | Open Subtitles | تبين ان الساحرة الطيبة هي الساحرة الشريرة والساحرة الشريرة كانت في الواقع رجلا |
Hatta orada hala çalışmakta olan hem yerli hem de yabancı akademisyenler olduğunu da öğrendim. | TED | في الواقع، تبين أن عددًا من الأكاديميين المحليين والدوليين استمروا في العمل هناك. |
Daire kiralarını karşılayabilmek için yardıma ihtiyacım olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | الآن كما تبين أنا أحتاج إلى مساعدة قليلة في الإيجار |
Size bunu göstermek istedim ki nasıl çalıştığını anlayabilesiniz. | TED | أردت فقط أن تبين أن لكم لكي تستوعبوا كيف عمل هذا. |
Hep tahmin ederdim ama şimdi gerçekten öyle olduğunu görüyorum. | Open Subtitles | ، كنت أظن ذلك دائماً و لكن تبين أنه صحيح |