Kalkanlarımız bundan daha fazlasına dayanamaz, efendim. | Open Subtitles | دروعنا الواقية لن تتحمل أكثر من هذا يا سيدي. |
Hayatım, daha iyi bir iş bulana kadar dayanabilir misin? | Open Subtitles | هل يمكنك أن تتحمل حتى نجد لك شيئا جديدا؟ |
O kız buna nasıl dayanıyor bilmiyorum. | Open Subtitles | لا اعرف كيف تتحمل هذه الفتاة الوضع هنا |
Sen gerçek düşmanlıkla başa çıkamazdın. - Gerçek bu. | Open Subtitles | أنت لم تستطع أن تتحمل محنة حقيقية يا عزيزي, هذه الحقيقة |
Karınızın evdeki restorasyon işini durdurması bu yüzden bu kadar tahammül edilmezdi. | Open Subtitles | لهذا لم تتحمل فكرة أن قامت زوجتك بإيقاف عملية ترميم المنزل ؟ |
Emirlerini yerine getirmediğinde gerçekten öfkelenirler ama buna katlanmak zorundasın çünkü yaşamak, yemek ve okula gitmek için paraya ihtiyacın var. | Open Subtitles | وإنهم يغضبون بشدة عندما لا يتم تنفيذ أوامرهم لكن عليك أن تتحمل دون شكوى، لأنك بحاجة لمال لتعيش وتأكل وتذهب للمدرسة |
Bu trenin ağırlığını hayatta kaldıramaz. Geri dönsek iyi olacak. | Open Subtitles | .لن تتحمل أبداً وزن هذا القطار من الأفضل أن نعود |
Herşeyi üstüne almak zorunda değilsin. Seni suçlayacaklar, kötü olacak. | Open Subtitles | ليس عليك ان تتحمل كل هذا سينتقدونك سيكون الامر مروع |
Nasıl dayanıyorsun bilmiyorum çünkü ben kaldıramamıştım artık. | Open Subtitles | لا أعرف كيف تتحمل ذلك لكنني لم أعد أطق احتماله |
Sen nedeni anlayamadan hastanın öleceği fikrine katlanamıyorsun. | Open Subtitles | أنت لا تتحمل فكرة موت مريض قبل أن تعرف السبب |
Hücreleri 200 kelvinin altındaki sıcaklıklara dayanamaz. | Open Subtitles | انه كائن حي الخلايا لن تتحمل حرارة أقل من 200 كلفن |
- Anımsamağa çalışmalısın. - Fazlasına dayanamaz. | Open Subtitles | يجب ان تحاولى ان تتذكرى لايمكنها ان تتحمل اكثر من هذا |
Hayatım, daha iyi bir iş bulana kadar dayanabilir misin? | Open Subtitles | هل يمكنك أن تتحمل حتى نجد لك شيئا جديدا؟ |
- Her şeye dayanıyor. | Open Subtitles | تستطيع ان تتحمل كل شيء |
- Aynı senin yaptığın gibi. - Onun kahrolası bir şeyle başa çıkmasını istemiyorum. | Open Subtitles | ـ وكما تتحملين انت ـ لا اريدها ان تتحمل المصائب |
Nasıl böyle bir zulüm tahammül ve bir şey getirmez? | Open Subtitles | كيفَ لمَعِدتَك تتحمل رؤية هذه الوحشية بينما لا تفعلُ شيئاً؟ |
Cüceler bile buraya katlanmak için uyuşturucu almak zorunda kalıyorlar. | Open Subtitles | حتى الأقزام تتعاطى المخدرات لكي تتحمل البقاء بها |
- Kalkanlarımız daha fazlasını kaldıramaz, efendim. | Open Subtitles | دروعنا لا يمكنها أن تتحمل أكثر من هذا ، سيدي |
Tabii ki dördüncü adım, yaptığınız şeyin sorumluluğunu almak ve telafi etmek. | TED | وطبعًا، الخطوة الرابعة أن تتحمل مسؤولية ما فعلته. وتقدم تعويضًا. |
- Buna nasıl dayanıyorsun? | Open Subtitles | ــ كيف تتحمل ذلك؟ كيف تتحمل ذلك؟ |
İlişki kurmaktan kaçındığımız için bizimle dalga geçtiğin halde kendi oyuncağının elinden alınmasına katlanamıyorsun. | Open Subtitles | انت تسخر منا لتجنبنا العلاقات لكنك لا تتحمل خسارتك لدميتك |
El kitabında, iyi bir eşin, kocasının ölümüyle nasıl baş edeceği kısmını okumadın mı? | Open Subtitles | ألا يقول الدليل أن المرأة الصالحة عليها أن تتحمل غياب الزوج؟ |
Abisine olduğu gibi. Balık kazanında boğuldu. sorumluluk senin, Martinez. | Open Subtitles | غرقت في حوض السمك و أنت تتحمل ذلك يا مارتينيز |
Kendi yaptığın birşeyin suçunu arkadaşının üstlenmesine izin vermenin hiç de onurlu bir yanı yok. | Open Subtitles | لا يوجد شرف بترك صديقتك تتحمل الملامة بشيء أنت قمت بفعله |
İşverenin tam bir kabadayı. Neden ona katlanıyorsun anlamıyorum. | Open Subtitles | مَن تعمل لديه جاحد ، ولا أعلم لمَ تتحمل ذلك |
Sırf egonu tatmin etmek için bu riski göze alacak mısın? | Open Subtitles | هل أنت مستعد أن تتحمل هذه المخاطرة فقط لترضي غرورك؟ |