Tüm kanalları geziyorsun. Ne istediğini bile bilmiyorsun. | Open Subtitles | أنت تضغط على جميع الأزرار، تجهل حتى ماذا تريد |
Zenci, senin okuma yazman yok. Bu kağıdın ne anlama geldiğini bilmiyorsun. | Open Subtitles | ليس بمقدورك القراءة أيّها العبد، لذا تجهل فحوى هذه الوثيقة. |
Ama onun yanında nasıl davranacağını bilmiyorsun ve o dürtüyle savaş veriyorsun. | Open Subtitles | لكنّكِ تجهل كيف تكون برفقتها وما تزال مطوّعًا لذلك النهمِ |
bilmiyor olsaydınız burada olamazdınız, ancak yok sayıyorsunuz. | TED | ما كنتم لتصبح هنا لو كيت تجهل هذه الامور، بالرغم من ذلك تتجاهلها. |
Ayrıca, biliyorsun ki eve bakarken alarm çalar ve sen çoğu zaman alarm kodunu bilemezsin. | Open Subtitles | بجانب هذا، أنك كثيرا ما تجهل شفرات أجهزة الإنذار وأنت تتفقد المنازل فيعمل الجهاز |
Onun ellerinden çektiğim acının farkında olmamanız çok zor. | Open Subtitles | أظنك لا تجهل المعاناة التي عانيتها على يده |
Aşık oldun, evlendin ama onca zaman, karının bir cadı olduğunu bilmiyordun. | Open Subtitles | أنت وقعت بالحب، وتزوجت، ولكن طيلة ذلك الوقت، كنت تجهل أن زوجنك ساحرة. |
Ne dediğini bilmiyorsun. Araba gayet iyi. Bir hafta önce servisten geldi. | Open Subtitles | تجهل عمّا تتكلّم، السيّارة بخير، فقد أوردتها للصيانة منذ أسبوع. |
Sen de gördün geçirdin ama ne dediğini bilmiyorsun. | Open Subtitles | لم ترى حتى قيد أنملة منها، أنت تجهل ما تتكلم عنه |
Ne ironik. Öyleyse C-4 dolu ölü bir adamı kızdırdığına göre kavga konusunda bir şey bilmiyorsun demektir. | Open Subtitles | طريف، حتمًا تجهل القتال طالما تهدد بائد مُفخخ بالمتفجّرات |
Neden bahsettiğini bilmiyorsun seni moruk! | Open Subtitles | أنت تجهل ما تتحدث عنه أيها العجوز المغفل |
Sen yoktun. Şehrin ne ile karşı karşıya olduğunu bilmiyorsun. | Open Subtitles | إنّك كنت غائبًا، أنت تجهل ما تواجهه المدينة. |
Nerede durman gerektiğini bilmiyorsun. | Open Subtitles | تجهل أن ثمّة حدود على المرئ ألّا يتجاوزها. |
Kim olabilir bilmiyor musun? Git de mallarını doğru düzgün idare et. | Open Subtitles | أنت تجهل مَن يمكن أن يكون إنتبه لبضاعتك بشكل صحيح |
İçinde ne olduğunu bilmiyor ama pekiyi görünmüyor. | Open Subtitles | إنها تجهل ما بداخله، ولكنه يبدو شيئاً ثميناً. |
Bu kız nerede olduğunu bile bilmiyor. | Open Subtitles | هذه الفتاة تجهل مكانها أو حالتها |
Ben güzel dans ederim. Beni hiç dansa götürmediğin için bilemezsin tabi. | Open Subtitles | إني راقصة بارعة تجهل ذلك لأنك لا تأخذني للرقص |
Bir şeylerin ters gittiğinin farkında bile değiller. | Open Subtitles | يبدو أنهم جميعا أن نكون تجهل تماما أن كل شيء خاطئا. |
Hayatımı mahvettin hem de kim olduğumu bile bilmiyordun. | Open Subtitles | أفسدت حياتي وكنت تجهل هويتي حتى |
bilmediğini fark edince sana kibarca anlatmaya çalıştım. | Open Subtitles | عندما أدركت أنك تجهل حاولت أن أريه لك برقّة |
Ne yazık ki hâlâ "ozo"nun ne demek olduğunu bilmiyorsunuz. | TED | للأسف الشديد, أنت لا تزال تجهل ما الذي يعنيه ذلك. |
Oğlun ilk defa kaçırılıyor galiba çünkü bu işlerin nasıl olduğunu bilmediğin aşikâr. | Open Subtitles | حتمًا هذه أوّل مرّة يُختطف ابنك، لأنّك جليًّا تجهل سُنّة الاختطاف. |
Ben de karımın benim hakkımda çok şeyleri bildiğini öğrendim. Hatta bildiğini bile bilmediği şeyleri... | Open Subtitles | من تجربتي أدركت ان زوجتي كانت تعرف عني أمورا حتى وإن كانت تجهل أنها تعرف |
O senin hikayeni bilmiyordu. Onun bildiği tek şey ne pahasına olursa olsun ailesini korumaktı | Open Subtitles | تجهل ماضيك وتعلم أنّك تحمي أسرتك مهما يكون الثمن. |
Aşağılandım, Frank. Neyi durdurabileceğim hakkında hiç bir fikrin yok. | Open Subtitles | أنت تهينني لٔانك تجهل المدى الحقيقي لتصرفاتي الحقيرة |
- Bazen hiçbir şey bilmezsin. | Open Subtitles | نعم , فى بعض الأحيان تجهل إلى أين سينتهى الموقف |
Asla "İyi bir senaryo buldum" dememelisin çünkü lanet olası güzel bir senaryonun nasıl bir şey olduğundan haberin bile yok. | Open Subtitles | لم يجدر بك أبداً التفوه بكلمات "وجدت سيناريو جيد" لأنك تجهل كيف يبدو السيناريو الجيد |