Ve kazaya... patlayan bir puro kutusunun sebep olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | ولديه انطباع أن الحادثة تسببت من سجائر متفجرة ماذا ؟ |
Fakat huzur bulmak ve sebep olduğum acının cezasını çekmek istiyordum. | Open Subtitles | ولكنني أردت العثور على السكينة والتكفير عن الآلام التي تسببت بها، |
Fakat huzur bulmak ve sebep olduğum acının cezasını çekmek istiyordum. | Open Subtitles | ولكنني أردت العثور على السكينة والتكفير عن الآلام التي تسببت بها، |
Çünkü senin gibi kendini beğenmiş çocuklar yüzünden insanlar öldürülüyor. Ne dediğimi anlıyor musun? Evet, benim ne dediğimi anlıyor. | Open Subtitles | ولانك يا فتى المجد تسببت فقط بمقتل الرجال , فهمت قصدي ؟ |
Boynu sıkıştıkça vuruşun gücü, kafasının sağa geri dönmesine neden oldu. | TED | وعندما بدأت الرقبة بالضغط، تسببت قوة الضربة في رجوعه ناحية اليمين. |
Bir olayda, geçidin halka açıklanması kıyamete benzer bir dünya savaşına yol açtı. | Open Subtitles | وفي إحدى الحالات , وبإيحاء العامة بوابة النجوم تسببت في حرب عالمية مروعه |
Geçen seferinde patlamasına sebep olup, bir sürü insana zarar vermiştin. | Open Subtitles | آخر مرة حدث هذا تسببت في انفجار أضر العديد من الناس |
Dassey davasının diğer benzersiz tarafı da sert bir halk tepkisine sebep olmasıdır. | TED | وقضية داسي فريدة أيضًا لأنها تسببت في غضب جماهيري عارم. |
Bu yıkıma bir buzul sebep oldu. | TED | كل هذا الدمار تسببت به بحيرة نتجت عن نهر جليدي ذائب. |
Onu eşsiz kılan döngüsü, defalarca kez kafa ve omurga incinmesi, boyun yaralanması hatta fırlamalara sebep oldu. | TED | الجولة فيها تسببت بالعديد من حالات الإصابة الشديدة، إصابة في الرقبة وحتى قذف من المقعد، كل ذلك بسبب حلقتها المميزة. |
Benim teknoloji platformum Pakistan'da ailelerin kızlarını katletmesine sebep oluyorsa bu benim sorunum değil. | TED | ليست قضيتي إذا تسببت قاعدة التقنية خاصتي في جعل الأسر في باكستان يقتلون بناتهم. |
- Kaçmaya çalışırken. Kızın sebep olduğu bir arbede çıktı. Onun için mazeret uydurma. | Open Subtitles | لقد كان هناك شغب و قد تسببت فيه لا تخترع الأعذار لها |
Ben dostunuzum. Kehanet. Bütün bu belaya kehanet sebep oldu. | Open Subtitles | ابقوا، لقد تسببت النبوءة في كل هذه المتاعب |
Sen bu koltuğa oturduktan sonra sen benim babam ve kız kardeşimin ölümüne sebep oldun ve annem için bu büyük bir şok oldu ve benim için mücadele dolu bir yaşam. | Open Subtitles | بعد الجلوس على هذا الكرسي تسببت فى موت أبي وأختي و تسببت فى حالة ذعر لأمي |
Lanet yaylım ateşin yüzünden orada bir sürü insanı harcadın. | Open Subtitles | لقد تسببت فى قتل الكثيرين من جنودنا بسبب احداثياتك الخاطئه هل تعلم ذلك ؟ |
Resmî olarak, mekanik bir arıza kaybetmene neden oldu. Yenildin gibi görülmesini istemem. | Open Subtitles | أنت سوف تتعثر, و رسمياً ستكون الأعطال الميكانيكية هي التي تسببت في خسارتك |
Eğer daha fazla sivilin ölmesine yol açarsan bununla yaşayabilir misin? | Open Subtitles | أيمكنك أن تتعايش مع نفسك لو تسببت بالمزيد من الخسائر البشرية؟ |
Ben ne zaman o günü ansam annemle babam benim yüzümden ölmüş gibi hissediyorum. | Open Subtitles | ..أنا ..كلما أتذكر ذلك اليوم أشعر انني تسببت في وفاة أبي وأمي |
- Her şeyi yanlış yaptım. - Hayır, önemli değil. Görüşürüz. | Open Subtitles | لقد تسببت فى كل هذا الخطأ لا ، لا بأس ، سوف نلتقى لاحقا |
İnişli çıkışlı terapinin sebebi cinayetler arasındaki gerginlik ve saadet dolu dönemler olabilir. | Open Subtitles | دوامة العلاج قد تكون تسببت بفترات متقطعة من الإحباط ثم النعيم المحاط بالقتل |
Bana barışın efendisi derler ama savaşa ve ayrılıklara neden oldum. | Open Subtitles | يسمونني ملك السلام... لكننى أتيت و تسببت فى الحروب و الإنقسامات... |
O an fark ettim ki gördüğüm şeyler ırkçı polislerimizin neden olduğu büyük çaplı mahkumiyetlerdi. | TED | وأدركت أن ما كنت أنظر إليه هي نتيجة نهائية لسياستنا العنصرية والتي تسببت في تفريق عنصري في الحجز. |
Önemli müşterilerin önünde şirketin mahçup olmasına neden oldun. | Open Subtitles | لا يكنك الحصول على هذه الوظيفة بحجج واهية قد تسببت في للشركة حرج شديد امام الزبائن مهمة. |
Başımıza yeterince dert açtın. Bu işi sessizce bitirmeliyiz. | Open Subtitles | لقد تسببت فى مشاكل كثيرة كل شئ سيتم على ما يرام |
Şuna derinden inanıyorum ki terörizme neden olan şey mülteci hareketliliği değil. | TED | وأنا أؤمن كليّا بأنه ليست حركة اللاجئين هي من تسببت في الإرهاب. |