Bu kızın merhum babasıyla arasında bir bağ kurmasına engel olduğunuz doğru mu? | Open Subtitles | هل هو صحيح بأنك تمنع هذه الفتاة من الأتصال مع والدها الميت ؟ |
Bunun nedeni bu böcek ilaçları bulunması zor, pahalı ve böceklerin bitkilerin içine girmesine engel olmuyor. | TED | وذلك لأن هذه المبيدات الحشرية قليلة الوجود لأنها مكلفة . وهي أيضاً لا تمنع الحشرة من الدخول إلى داخل النبات |
Ve dişçiklerdeki bu örüntü, bu örüntünün mimarisi, bakterinin inmesini ve yapışmasını engelliyor. | TED | و هندسة هذا النمط، أن على جلده أسنان صغيرة تمنع الجراثيم من البقاء. |
Çünkü Sentoks gazının Amerikan topraklarında serbest bırakılmasını engellemek istiyorsun. | Open Subtitles | لأنك تريد أن تمنع استخدام غاز الأعصاب على الأراضي الأمريكية |
Talimatlar, yerli halkla dost olmayı yasaklıyor. | Open Subtitles | التعليمات تمنع التآخي مع السكان المحليين. |
Kölelerin çalmasını önlemek, onları zincire vurmadıkça artık mümkün değil. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تمنع العبيد من السرقة هذه الأيام إلا إذا ربطتهم بالسلاسل |
Bulgular elitlerin kanıt olmadan kendi görüşlerini dayatmalarını engeller. | TED | الأدلة تمنع النخبة من أن تفرض وجهة النظر الخاصة بها بدون إثبات |
Kanlarındaki küçük moleküller hayati organlarına zarar gelmesini önlüyor. | Open Subtitles | كميّاتٌ صغيرة في دمائهم تمنع تلف أعضائهم الحيويّة. |
Zona pellusuda tüm girişlere ve birden fazla spermin girişine engel olur. Sperm, vücuttaki en küçük hücredir. | TED | هذه المنطقة تمنع دخول و التحام اكثر من نطفة واحدة و التي هي أصغر خلية في الجسم |
Sonra yapılan kara ve demiryolları etkili bir yangın önleyici işlev görerek yangının araziye yayılmasına engel olmuştur. | TED | جاءت فيما بعد الطرقات والسكك الحديدية التي كانت بمثابة فواصل قوية للحرائق تمنع جريان الحريق عبر الطبيعة |
Nihai amaç bütün bunların olmasına en baştan engel olmak. | TED | الهدف النهائي هو أن تمنع أي من هذه الأمور من الحدوث |
Dolayısıyla, vücudun, normal çalışırken anjiogenezi dengelemeye çalışması kan damarlarının kanserleri beslemesini engelliyor. | TED | إذن فقدرة الجسم على موازنة تولد الأوعية, و عندما تعمل بصورة صحيحة, فإنها تمنع الأوعية الدموية من تغذية الورم. |
Devlet, işçilerin üniversite okumasını engelliyor. | Open Subtitles | الدولة تمنع العمال من الإلتحاق بالجامعات حقا؟ |
Düşük ısı, virüslerin yayılmasını engelliyor. | Open Subtitles | درجة البرودة العالية تمنع انتقال الفيروسات |
Hastalığı önceden teşhis etmek ve kötüye gitmesini engellemek en iyisi olurdu. | TED | الأفضل هو أن تستطيع تشخيص المرض مبكرًا وأن تمنع بوادر المرض التي ستؤدي إلى تدهور الحالة الصحية |
Global Fon, annelerin çocuklarına HIV bulaştırmasını engellemek için virüse karşı ilaç sağlıyor. | TED | ويوفر الصندوق العالمي مضادات الفيروسات القهقرية التي تمنع الأمهات من نقل الفيروس إلى أطفالهم. |
Ayrıca, kıyafet yönetmeliği kotları kesinlikle yasaklıyor.. | Open Subtitles | وكذلك قاعدة الملابس تمنع الجينز الأزرق بشدة |
Patlamayı önlemek için darbe emici iç önlemler olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | لقد قلت أن هناك حقول إخماد داخل السفينة تمنع حدوث الإنفجارات |
Bu sübvansiyonlar şirketlerin eşit koşullarda yarışmasını engeller. | TED | هذه المساعدات تمنع الشركات من التنافس بشكل نزيه |
İğneler nöbetlerini yatıştırıyor, haplar da olmalarını önlüyor. | Open Subtitles | الإبر تهدئ نوباتك، والحبوب تمنع حدوثها |
Çimden uzak mı duralım. Top oynayalım. | Open Subtitles | وعندما رأيت لافتة تمنع المشي فوق العشب اقترحت لعب كرة القدم عليه |
Şirketler anlık mesajlara ya da Facebook'a erişimi bloke ediyorlar. | TED | الشركات تمنع الوصول للرسائل الفورية أو الفيس بوك. |
Cesaretine hayranım, ama kurallar Global'deki herhangi bir teknolojinin kullanılmasını yasak eder. | Open Subtitles | ولكن القواعد تمنع استخدام اي تقنية غير مسموحة |
Eğer Loki duvarcıyı engelleyecek bir yol bulmazsa tanrıların her biri ayrı bir acılı ölümle onu tehdit ettiler. | TED | وهدّده جميع زملائه من الأسياد بموتٍ مؤلمٍ بشكلٍ لا يمكن تخيّله إذا لم يجد وسيلةً ما تمنع البنّاء من استلام أجره. |
Kültürümüz kızların ve erkeklerin evlenmeden önce böyle şeyler yapmasını yasaklar. | Open Subtitles | ثقافتنا تمنع قيام الشاب والفتاة بمثل هذه الأمور قبل الزواج |
Arabalar LED tabanlı ön far ve arka farlara sahipler, ve arabalar birbirleriyle haberleşerek, bilgi alış-verişi yaparak kazaları engelleyebilirler. | TED | السيارت لها مصابيح امامية مبنية عل الثنائيات و كذلك مصابيح خلفية و السيارات تستطيع التواصل فيما بينها و تمنع الحوادث بالطريقة التي يتبادلون بها المعلومات |
Erkek ve kadın prezervatifleri spermin vajinal boşlukla temasa geçmesini önler. | TED | الواقيات الذكرية والأنثوية تمنع الحيوانات المنوية من الملامسة مع حيّز المهبل. |
Ek olarak, ordu, Batı Kızılderilileri'nin rezervasyonlardan çıkmasını yasaklayan emirler yayınladı. | TED | أضف على ذلك القوانين العسكرية التي تمنع السكان الأصليين الغربيين من مغادرة محمياتهم. |