Ama hatırlattığın için söylüyorum, evet o gece buz da vardı. | Open Subtitles | ولكن بما أنك ذكرت الأمر كان يوجد جليد هنا تلك الليلة |
Aradığım şey, baltamı saplayabileceğim sağlam ve temiz bir buz parçası. | Open Subtitles | والذي أبحث عنه هو قطعة جليد نظيفة ورقيقة لأضع فأسي بها |
Yeterince buz oluştuğunda yavaşça yokuş aşağı kaymaya başlar ve buzula dönüşür. | Open Subtitles | عندما يتراكم جليد كفاية يبدأ شيئاً فشيئاً بالإنزلاق ويتراكم ليكوّن الأنهار الجليدية |
Dev gezegenlerin oluşmaya başladıkları yerler katı halde kar yağması için yeterince soğuktu. | Open Subtitles | عندما بدأت تتكوّن الكواكب العملاقة كان الجو قارصًا بما يكفي لتكوين جليد صلد |
Sadece bir kaç derece tüm azot buzu gaza dönüşür. | Open Subtitles | بضع درجات فقط ما يحتاجه تحويل جليد النيتروجين إلى غاز |
Çok uzak olursa yüzey sıcaklığı suyun donma noktasının altında kalacak, bu da okyanusların buza dönüşmesine sebep olacaktır. | TED | أمّا إن كان بعيدًا جدًّا، فسوف تهبط درجة حرارة سطحه إلى ما دون نقطة تجمُّد الماء، ما يجعل المحيطات تتحوّل إلى جليد. |
Kocası, onu buz kıracağıyla öldürmüştü. İyi bir yardımcıyı elinde tutmak zordur. | Open Subtitles | ـ قتلها زوجُها بـ مكسّرة جليد ـ من الصّعب إيجادُ المساعدة الجيّدة |
Ama buz kaybı bazı insanlar için iyi haber demek. | Open Subtitles | لكن فقدان جليد البحر قد يحمل أخباراً سارة لبعض الناس |
ancak bir sarti varmis- kalbinin yerinde, bir buz parcasi olacakmis. | Open Subtitles | و لكن تحت شرط واحد. في مكان قلبها, سيكون لديها جليد. |
Patlamasının umurumda olmadığını söylediğimde inansan iyi olur çünkü ben uzay boyunca uçan bir buz olacağım kuyruklu yıldız gibi. | Open Subtitles | لذا من الأفضل أن تصدق أنني لا أهتم إذا أنفجر الكوكب.. لأنني سأكون مجرد جليد يطفو في الفضاء مثل المذنب. |
Bir noktada, sahile gittiğimizde kıyı şeridinde kocaman buz yığınlarının yığılı olduğunu gördük. | TED | ففي أحد المراحل، وصلنا إلى الشاطيء لكي نجد كتل جليد تجمعت على حافة الشاطيء. |
buz olmadan avlanma ve mahsul elde etme alanları büyük oranda azalıp yaşam şekillerini ve yaşamlarını tehdit ediyor. | TED | و من دون جليد ستؤول مناطق الزراعة و الصيد إلى الزوال و تهدد طرق عيشهم و بقائهم. |
Sonra buz birikintisinin içine atılmış gibi oldum. Bir anda15 derece soğumuştum. Derhal yoğun bakıma alınmalıydım. | TED | و رُميت بعد ذلك في بركة جليد وبُرّدت ل15 درجة أبرد ويمكن نقلي لمستشفى الحالات الحرجة. |
ve bu bitkilerin güneş ışığına ihtiyacı vardır, işte bu çökeltiyi bulduğumuz an burda bir buz olmadığını anladık. | TED | وتلك النباتات تحتاج ضوء الشمس، لذلك نحن نعرف عندما نجد تلك الرواسب لن يوجد جليد فوقها. |
Yılın bu zamanında orada buz olduğunu bilmiyordum. Bir tamirhane. | Open Subtitles | لا أعلم بوجد جليد فى هذا الوقت من السنة ها هو الجراج |
Kaliforniya'da Sierra dağlarındaki kar miktarında yüzde 40'lık bir düşme olmuştur. | TED | في كاليفورنيا هناك تراجع بأربعين في المائة في جليد سييرا. |
Sonra bu kütleler amonyak su buzu neredeyse güçlükle donar. | Open Subtitles | فهذا الجليد الطافي من جليد الأمونيا فوق درجة التجمّد بقليل |
Gezegensel ölçekte, su döngüsü sayesinde Dünya'da temiz su tükenmez, suyu sürekli olarak üreten ve geri dönüştüren bir sistem, Dünya'nın dört bir yanında dolaşıp suyu buhardan sıvıya, buza dönüştürüyor. | TED | على نطاق الكوكب، لا يمكن أن تنفد الأرض من المياه العذبة بفضل دورة الماء، نظام ينتج ويعيد تدوير الماء باستمرار، بتحويله من بخار إلى سائل وإلى جليد أثناء دورانه حوله العالم. |
Bir buzun üstünden geçip kontrolü kaybederek birkaçını altıma alana kadar iyi gidiyordum. | Open Subtitles | كـان لا بأس به حتى سرت على قطعة جليد و كدت أدهس بعضهن |
Deniz buzunun altında dalış ekibi bir su altı stüdyosu kuruyor. | Open Subtitles | تحت جليد البحر، يُعدّ فريق الغوص ستوديو تحمائي |
Bana bir buzlu Margarita verir misiniz? Tuzsuz olsun. | Open Subtitles | من فضلك أعطني من صودا و جليد مارغاريتا بدون ملح. |
Bu, Dünya'daki tüm yaşamı sürdürebilmek için gezegenimize dağılmış nehir, göl, yeraltı su havzaları yer altı buzları ve permafrost gibi %1'den az kısmı bırakır. | TED | ذلك يترك أقل من 1 ٪ متاحة لاستمرار الحياة على الأرض، موزعة على كوكبنا في الأنهار والبحيرات وطبقات المياه الجوفية و جليد القاع والتربة الصقيعية. |
Radar sâyesinde ilk kez Antarktika buzulunun altında gömülü yer şekillerini tamamiyle görebiliyoruz. | Open Subtitles | والشكر للرادار ، الذي سمح لنا بالكشف عن الطبيعة كاملة التي دُفِنت تحت جليد القارة القطبية الجنوبية |
Hindu Kuş var, zirveler ve buzullardan oluşan donmuş bir deniz. | Open Subtitles | يوجد قوش الهندوسى بحر متجمد من قمم و جليد |
Tıpkı kuzeydeki kutup ayıları gibi onların yaşamı da deniz buzuna bağlıdır. | Open Subtitles | وعلى غرار الدب القطبي هناك في الشمال، تُعول حيواتهم على جليد البحر |
Gezegen için buzdan yoksun olmak yeni bir şey değil. | Open Subtitles | للكوكب ، إذا أصبح بلا جليد فهو ليس بالأمر الجديد |
Buraya haftalardır yağmur yağmamış. Bir piknik sepetinden eriyen buzlar neden olmuş olabilir. | Open Subtitles | ربما كانت نتيجة ذوبان بعضٌ من جليد "المُبردّ". |
Sonra gözlerimize tekrar yansır, böylece mavi buzulu görürüz. | TED | عندها ينعكس ويظهر أمام أعيننا، مما يرينا جليد أزرق. |
Fakat deniz buzunda geçirdikleri yalnız yaşam nedeniyle kalabalık plajlara alışık değiller. | Open Subtitles | لكن عمرٌ انقضى في معزلٍ على جليد البحر سيعود بعواقبه على شاطىءٍ مكتظ |