Bir çanta dolusu elbisem var. | Open Subtitles | حسنا ، عندي حقيبة ظهر كاملة مليئة بالملابس |
Soygunda kullanılan çanta. | Open Subtitles | حسناً, حقيبة ظهر أُستخدمت في السطو علي البنك |
- İçeride bir sırt çantam vardı. | Open Subtitles | كان لدي حقيبة ظهر في الداخل |
Savaş başlığının çekirdeğini alıp, bir sırt çantasına koymuş. | Open Subtitles | لقد أخذ المفجر الاساسى من الرأس الحربى ووضعها فى حقيبة ظهر |
Aylardır, etrafta içi yalan dolu... bu sırt çantasını taşıyormuş gibiyim. | Open Subtitles | أشعر وكأنني احمل حقيبة ظهر كبيره من الكلام الفرغ من شهور |
sırt çantan yeni mi? | Open Subtitles | أهذه حقيبة ظهر جديدة ؟ |
Bunları teknolojik aletlere çocuklarının çantalarına, anahtarlarına yapıştırırsan Carrow hepsini takip edebilir. | Open Subtitles | الصق أحدها على جهازك التقني أو على حقيبة ظهر طفلك أو على مفاتيحك (كارو) ستتمكن من تعقبها جميعا |
Bu da bir sabah ben, 18 kiloluk sırt çantasıyla 12 kilometre doğa yürüyüşü yapmıştık, iki saatten daha az bir sürede. | TED | هذا أنا في صباح ذات يوم، عندما قطعنا مسافة سبعة أميال ونصف حاملين حقيبة ظهر وزنها 40 رطلا في أقل من ساعتين. |
Bir koşu içeri girip, spor çanta veya bir Bond çanta alıp çıkıyor, sonra hemen yola koyuluyoruz. | Open Subtitles | سندخل هناك و نأخذ حقيبة ظهر أو حقيبة سفر و نرحل |
Benim de küçük bir kot çanta almama az kaldı. | Open Subtitles | انها فقط مسألة وقت قبل ان احصل على حقيبة ظهر جينز صغيرة انا كذلك |
Arizona polisi Hoover Barajı'nda bir çanta daha buldu. | Open Subtitles | شرطة أريزونا وجدت حقيبة ظهر أخرى في سد هوفر |
- İçeride bir sırt çantam vardı. | Open Subtitles | كان لدي حقيبة ظهر في الداخل |
Sadece sırt çantam. - Gerçekten, kes şunu. | Open Subtitles | أنها مجرد حقيبة ظهر - بالصدق, توقف - |
Evet, sırt çantam var. | Open Subtitles | - نعم, لدي حقيبة ظهر. |
Spor ceketim bir çeşit sırt çantasına dönüştürülebilir. | Open Subtitles | معطفي الرياضي هنا يمكن أن يُستَعمل كنوع من حقيبة ظهر |
Alpin tarz tırmanışta tüm kıyafetlerinizi, yiyeceklerinizi ve tırmanış ekipmanlarınızı bir sırt çantasına yerleştirirsiniz. | Open Subtitles | تعني أن أحزم حقيبة ظهر "Alpine style" و بالاساس تماما من لباس طعامك وعدة التسلق |
Gamora'nın sırt çantasını almak istediğimde, Gamora sırt çantasında bulunmuyordu. | TED | وعندما وصلت للمحل، تعلمت شيئا مثيرا للإهتمام. إذا أردت أن أشتري لها حقيبة ظهر غامورا، |
Çocuğum Hello Kitty sırt çantası istiyordu... ve Hello Kitty sırt çantasını aldı. | Open Subtitles | صغيرتـي أرادت حقيبة ظهـر فيهـا قطـة لـذا حصلتْ على حقيبة ظهر بقطة |
Hoşçakal, Wayne. Yeni sırt çantan güzelmiş, Wayne. | Open Subtitles | (وداعاً يا (واين (حقيبة ظهر جميلة يا (واين |
Bunları teknolojik aletlere çocuklarının çantalarına, anahtarlarına yapıştırırsan Carrow hepsini takip edebilir. | Open Subtitles | الصق أحدها على جهازك التقني أو على حقيبة ظهر طفلك أو على مفاتيحك (كارو) ستتمكن من تعقبها جميعا |
Bir sırt çantasıyla tek başıma seyahat ediyordum. İçinde bilgisayar, kamera, mikrofonlar vardı. | TED | كنت أسافر وحيداً مع حقيبة ظهر بداخلها كمبيوتر، و كاميرا، و ميكروفونات |
Kişisel eşyalar arasında mavi bir sırt çantası gören oldu mu? | Open Subtitles | هل ثمة من رأى حقيبة ظهر زرقاء مع المتعلقات الشخصية الأخرى؟ |
Bir evsizler sığıınağında kaybolmasın diye çoğu, eşyalarını bir sırt çantasında gezdiriyordu. | TED | ويحمل كثير منهم كل متعلقاتهم في حقيبة ظهر ليتجنبوا فقدانها في مأوى المشردين. |
Bir tanık, ifadesinde soygundan birkaç dakika sonra sırt çantalı ve motosikletli bir adamın yanından hızla geçtiğini söylemiş. | Open Subtitles | و احد الشهود قال انه رأى رجل على دراجة نارية يحمل حقيبة ظهر مسرعا بعد دقائق من عملية السطو |