Onun durumunda, hayatını kurtarmak için yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum, | TED | كنت أعلم أنه لم يكن هناك ما يمكن فعله لإنقاذ حياتها. |
Yok artık! Yani bütün hayatını insanlara sarılarak mı geçirecek? | Open Subtitles | يا الهي انت تعني انها ستمضي حياتها في معانقة الناس |
Onun özel hayatı hakkında bir şeyler bilmemen garip değil mi? | Open Subtitles | ألا تعتقدين أنه لاغريب أنكِ لا تعرفين شيئاً عن حياتها الخاصة؟ |
Her detayı mümkün olduğunca yakın benzetmen gerekiyor. hayatı buna bağlı. | Open Subtitles | يجب أن تطابقى كل تفصيل بقدر المستطاع حياتها تعتمد على ذلك |
Bak, o mutsuz bir insan. hayatında bazı şeylere ihtiyacı var. | Open Subtitles | اسمع، إنها انسانة تعيسة، أقصد أنها بحاجة إلى شئ في حياتها |
Ve hayatına sadece benim yazıcımdan çıkan basit bir kağıt parçası olarak başlıyor. | TED | حيث تبدأ البطاقة حياتها كقطعة ورق متواضعة تخرج من طابعة الحبر الخاصة بي. |
Karımın, hayatını başka bir adamla geçirmesini izlemek için mi? | Open Subtitles | لكي أشاهد زوجتي تقضي باقي حياتها بين ذراعي رجل آخر؟ |
Ve kız tüm hayatını o stüdyoda tek başına adamın gelmesini bekleyerek geçiriyor. | Open Subtitles | وأفنت حياتها تنتظر من أجل أن يعود وحيدة، في الشقة، بتلك النهاية الحزينة |
Şuna da bak, hayatını kurtaran adama böyle mi teşekkür ediyor? | Open Subtitles | ؟ اللعنة، هل هذا الطريقه لى تعمل الشخص الذي انقده حياتها |
Biraz sessiz olursan ve söylediklerimi harfi harfine yaparsan hayatını kurtarabilirim. | Open Subtitles | هل يمكنك الهدوء قليلا وتفعل تماما ما اقول سوف انقذ حياتها |
hayatını bir filme dönüştürmeyi ve karşısına geçip izlemeyi biliyordu. | Open Subtitles | عرفت كيف تحول حياتها الى فيلم وتشاهد الاشياء وهي تتحرك |
hayatını bir filme dönüştürmeyi ve karşısına geçip izlemeyi biliyordu. | Open Subtitles | عرفت كيف تحول حياتها الى فيلم وتشاهد الاشياء وهي تتحرك |
Bir kız hayatı için çırpınırken biz neden burda oturup çin yemeği yiyoruz? | Open Subtitles | ما الذي نفعله بتناول طعام صيني، بينما تقاتل فتاة من أجل حياتها ؟ |
Şey, hayatı boyunca sadece bir tek erkek tarafından kovalanmış. | Open Subtitles | حسنا ، طوال حياتها كانت تلاَحق من طرف رجل واحد |
Bana öyle geliyor ki, bu dünyadaki hayatı diğerine nazaran daha iyi. | Open Subtitles | يبدو أنّ لديها حياه أفضل في هذا العالم من حياتها بالعالم الآخر. |
hayatı boyunca çok çalıştı ve kimsenin ağız kokusunu çekmedi. | Open Subtitles | عملت بكدّ طوال حياتها ولم تتحمّل الهراء مِن أيّ شخص. |
Annem hayatında bir gün bile uyuşturucu almadı. Annem bir ayyaştı. | Open Subtitles | امى لم تتعاطى مخدرات ابدا فى حياتها لقد كانت مدمنة كحوليات |
-Marie'yi sen öldürdün. Arabasına bindiğin an, hayatına girdiğin an, o ölmüştü. | Open Subtitles | منذ أن أصعدتها الى السياره منذ أن دخلت حياتها وهي بحكم الميته |
On yıl önce, bu kadını Pittsburgh'deki son derece güzel... orta sınıf hayatından kaçırdım ve o günden beri de sefil ediyorum. | Open Subtitles | منذ عشر سنوات ، قمت باختطاف هذه السيدة من حياة متوسطة جميلة فى بيتسبرج ، و جعلت حياتها بائسة منذ ذلك الوقت |
Dişi bir sincap eşini seçtiğinde, Bu hayat boyu olur. | Open Subtitles | وعندما هي تختار حبيها فهو سوف يكون معها طوال حياتها |
Ancak sadece hayatındaki zorlukların acısını çekmekte olan bu kıza yardım etmek yerine... | TED | ولكن بدلاً من مساعدة هذه الفتاة التي كانت تعاني من مصاعب في حياتها |
Bir kadın seçim yaptığında, evlendiğinde çocuk doğurduğunda bir anlamda yaşamı başlamış olur, ama aynı anda da durur. | Open Subtitles | لا أحد يفهم عندما امرأةتقرر.. الزواج وإنجاب الأولاد فهي تبدأ حياتها من جهة لكن حياتها تتوقف من جهة أخرى |
Dört gün sonra düştü ve kalça kemiği kırıldı. Ameliyat olması gerekmişti ve hayatta kalmak için savaşıyordu. | TED | بعد أربعة أيام وقعت، وكسرت وركها، واحتاجت لجراحة ووجدت نفسها تكافح لكي تنقذ حياتها هي. |
Hayatının bu makine tarafından çalınması yerine, onun canını aldım. | Open Subtitles | أخذت حياتها لكي لا يتم الإستيلاء عليها بواسطة تلك الآلة |
Ve kız kardeşi kendi yaşam izin o kesin bir delil olmadığı sürece, o muhtemelen popo gerektiğini ki. | Open Subtitles | أنه إذا لم يكن لديها دليل قاطع فمن الأغلب أن عليها أن لا تتدخل و تدع شقيقتها تعيش حياتها |
Hye Jin kendinden bahsetmedi onun için özel hayatıyla ilgili bir şey bilmiyorum. | Open Subtitles | هي جين لم تكن تتحدث عن نفسها لذلك لا أعرف حقًا حياتها الخاصة |
56 yaşında bir kadın, bütün yaşamını kendi evinde geçirmiş. | Open Subtitles | إمرأة، بعمر 56 سنة كل حياتها كانت تمتلك بيتها الخاص |
Bazı insanlar güneş pillerini üretmek için gereken enerjinin, tüm ömrü boyunca üreteceğinden daha fazla olduğunu söyler. | TED | حتى أن البعض يقول أن الطاقة اللازمة لإنتاج الخلايا الشمسية أكبر من الطاقة التي ستنتجها في حياتها |
ömrünün geri kalanını kocasının katil olup olmadığını düşünmekle harcamaz! | Open Subtitles | إنها لا تريد أن تقضى بقية حياتها تتساءلماإذاكان زوجهااقترفجريمة قتل. |