Bunun kanıt niteliği taşımadığını biliyorum ama orada duran o; hissedebiliyorum bunu. | Open Subtitles | أعلم بأنّ هذا ليس دليلاً أو ما شابه، ولكنّه هناك، أشعر بذلك |
Öyle bir kanıt varsa teslim olup polisten adını temizlemesini iste! | Open Subtitles | إن كان هناك دليلاً ، إطلب من الشرطه أن تعثر عليه |
Uzlaşmayı tam yapacakken, avukatım polislerin Toric'in otel odasında kanıt bulduklarını öğrendi. | Open Subtitles | عندما كنت أجري الصفقة علم المحامي بأن الشرطة وحدت دليلاً في فندق |
Bunu çalan kişinin ardında ipucu bırakma ihtimali olabilir mi? | Open Subtitles | هل هناك فرصة أن الذي سرقه قد تركَ دليلاً ورائه |
Tamam, operasyonumu taşımam için zaman verdiniz, ben de kanıtı. | Open Subtitles | حسناً, لقد أعطيتوني الوقت لأنقل لعبتي, و أنا أعطيتكم دليلاً |
Hata yapacaklar ve çürütülemeyen bir delil bırakacaklar ve hata yaptıklarında, onları harcayacağız. | Open Subtitles | سيخطأوا، حسناً؟ سيتركوا خلفهم دليلاً لا يمكن إنكاره و سننتظر حتى يفعلوا هذا |
Ayrıca travmatik ve akciğer zedelenmeleriyle ilgili kanıtlar buldum. | Open Subtitles | كما وجدت دليلاً على ضربات شديدة في الصدر وكدمات في الرئتين |
Sonraki şu, ihtiyacımız olan şey düzgün bilim, düzgün kanıt. | TED | ثانياً ، وكما أننا نحتاج دليلاً علمياً مناسباً. |
Pek çoğu hayatı kusursuz olarak açıkladı, bu da bir yaratıcı olduğuna kanıt gösterildi. | TED | نظر العديد من الأشخاص إلى الحياة على أنها مثالية، واعتبر ذلك دليلاً على وجود الخالق. |
Bu soruyu irdelemek adına kurgusal bir dava yarattık ve dikkatle hazırlanmış 31 parça kanıt ile bunu hayata geçirdik. | TED | لتحرّي هذا السؤال، اختلقنا دعوة قضائية وهمية، وبلورناها على أرض الواقع ببناء واحدٍ وثلاثين دليلاً متقناً. |
Ve biz bu veriler üzerinde çalışırken bunun gibi birçok şeyler için kanıt bulduk, buna sebep oluş dahil. | TED | وعندما درسنا هذه البيانات، وجدنا دليلاً لكل هذه الأشياء، وضمنها التقليد. |
Hepimiz garip davranıyoruz, fakat hiç kanıt bulamadım, hiç iz bırakmamış. | Open Subtitles | فى المطبخ هذا الصباح لقد تصرفنا جميعاً بغرابة لكنى لا أجد دليلاً إنها لم تترك أى مفتاح |
Kadın senetlerle burayı bana emanet etti, kanıt yok. Makbuz yok. | Open Subtitles | وضعت عليّ ائتمانات, لكنها ليست دليلاً, فلا إيصالات. |
Bütün hayatını burada harcasan bile bir ipucu bulamazsın. | Open Subtitles | قضينا يوماً كاملاً هنا ولم نجد دليلاً واحداً |
Bunun gemiyi sabote ediyor olması, sana gerçek olmadığı konusunda hiç ipucu vermedi mi? | Open Subtitles | حقيقة أنها كانت تحاول تخريب السفينة لم يكن دليلاً لك ؟ |
- Savaş olduğuna dair bir iz yok. - Bir ipucu buldum. | Open Subtitles | لم نجد أى دليل على قيام معركة وجدت دليلاً واحداً. |
Bunun yanlış olduğunun kanıtı geri zekâlı oğlun değil mi? | Open Subtitles | أليس إبنك المتخلف، دليلاً كافياً بأن هذا الأمر ليس صائباً؟ |
Yarın sabah, öldürmeyi düşündüğün cani katille ilgili delil toplayacaksın. | Open Subtitles | ستجمع في صباح الغد دليلاً عن قاتل عنيف تعتزم قتله |
Bu soruşturmanın başında ben varım. Anlıyorum ki elinizde kanıtlar var onları benimle paylaşırmısın | Open Subtitles | أنا أترأس هذا التحقيق وعلمت أنك تملك دليلاً لتقدمه لي |
Bunun için kanıta ihtiyacım var, doğruluğu ispatlanabilir veriler lazım bana. | Open Subtitles | لأنى أحتاج دليلاً على ذلك أريد بيانات محققة و دقيقة |
kanıtın yükü senin üzerinde ve korkarım ki sağlam bir delilin yok. | Open Subtitles | يقع عبء إيجاد دليل على عاتقك وأخشى أنك لا تملكين دليلاً دامغاً |
Nörolojik bir sorun olduğuna dair ufak bir ipucunu aldı ve çekinmeden fikir üretti. | Open Subtitles | أخذ دليلاً بسيطاً على وجود مشكلة عصبية و لم يخش عرضها |
Ayrıca ayakkabısında bir Franklinia Alatama'nın genetik malzemesi olduğunun kanıtını buldum. | Open Subtitles | يوجد أيضاً دليلاً عن مادة جينية من فرانكلينيا ألاتاماها على حذاءه |
Tıbbi tetkikçi olarak ilk işimde kanıtları tehlikeye atsaydım nasıl bir durum sergilerdi? | Open Subtitles | كَيْفَ سيبدو اذا عرضت دليلاً لحفلتِي الأولى كطبيب شرعي؟ |
Var ya, adamın kürenin içinde bir cinayetin delili olduğundan haberi bile yoktu. | Open Subtitles | تعلمين، بأنّ الرجل لم يكن على علمٍ بأنّ هذا كان دليلاً لجريمةِ قتل؟ |
"Chicago polisinin sakladığı veya gizlediği deliller sundunuz, değil mi?" diye sordum. | Open Subtitles | قمت بعرض أن هناك دليلاً أُخفي أو دُفن هل هذا صحيح ؟ |
Fakat soruşturma sonuçları valiye ulaştırılırken polisin tekinden delilleri çaldılar. | Open Subtitles | لكن مباشرةً قبل التحقيقِ وَصلَ الحاكمُ، سَرقوا دليلاً مِنْ مخبر. |
Gerçeklik, insan mutluluğu için iyi bir rehber değildir. | TED | والواقع تحديداً ليس دليلاً جيداً لسعادة الانسان |