Beslenmek için çok çok ince buzların üzerinde yürüyen kutup ayılarını gördüm. | TED | رايت دببة قطبية تمشي عبر جليد رقيق جدا جدا بحثا عن الطعام. |
Yükü en aza indirmek için, kumaş çok ince, sandviç kağıdı kadar ince. | TED | ومن أجل تقليل الوزن، جعلوه رقيق جدا، انها رقيقة مثل غلاف شطيرة. |
- Bu seferkiler yumuşak. - Sana bahsettiğim pastalar. | Open Subtitles | ـ البسكويت رقيق هذه المرة ـ هذا هو البسكويت الذي أخبرتك عنه |
Çok zeki ve enerjik olmasının yanında çok da hassas bir çocuktur. | Open Subtitles | الجانب الثاني له مع كونه لامعا ونشيطا جدا هو أنه رقيق الشعور أيضا |
İnsanlar, köle ticareti yapanlar tarafından kaçırılıyorlar. Artık eskisi gibi değil. | Open Subtitles | يتم خطف الناس بواسطة تُجّار رقيق لم تعد الأشياء كما كانت |
Bir oyunun seçmeleri var ve ben de klas, nazik, Avrupalı bir adam rolüne hazırlanıyorum. | Open Subtitles | هناك مسرحية انا امثل دور رجل عالمي رقيق ورائع |
Evet tüm bu özellikleri mevcut ama çok tatlı ve zararsız bir çocuk. | Open Subtitles | حسنا، نعم إنه كل تلك الأشياء لكنه أيضا رقيق جدا وهو غير عدواني |
Omurga kemiği için tasarlanmış ince, sert bir yatakta yatıyordum. | TED | كنت مستلقية على سرير رقيق و صلب للعمود الفقري. |
Bu nedenle hava kontaktörleri bu benzersiz karakteristik tasarıma sahip, devasa yüzey alanına sahip ancak nispeten ince bir kalınlıkta. | TED | لذا فإن لدى قواطع الهواء لجمعه مباشرة تصميمًا مميزًا فريدًا، حيث لديها سطحًا كبيرًا، ولكن بسمك رقيق نسبيًا. |
İnce bir zardan difüzyon ile damar yoluna geçiyor. | TED | ثم يعبر الهواء إلى غشاء رقيق حتى يمر إلى مجرى الدم عن طريق الانتشار. |
Politilenden yapılmış. Yani çok ince. | TED | وقد صنع لي المنطاد من البولي ايثيلين .. وهو رقيق جدا |
Bir şairin sanatı örümcek ağı kadar sağlam ve ince bir şeye bağlıdır. | Open Subtitles | إن موهبة الشاعر تستند على شئ رفيع و رقيق مثل خيوط العناكب |
Bu ahşap sedir, yumuşak dokusu vardır. Ve eskidikçe daha da zayıflar. | Open Subtitles | انه خشب الارز،و هو خشب رقيق يهلك مع الزمن |
Sert adam ama çok sevdiği karısına karşı yumuşak? | Open Subtitles | يقوم بالمراهنات, انه قوي ولكنه رقيق مع زوجته و هو مجنونا بها |
Bizden daha yumuşak çıktı. | Open Subtitles | فهو يريد ان يكون رقيق علينا مثل الطالب اللعين |
hassas biri, hatta kibar bir yakışıklı. | Open Subtitles | مختلف عن الأولاد الأخريين تماماً انه رقيق |
Bu köle gemisi değil. Kölelik zamanında da değiliz. | Open Subtitles | هذه ليست سفينة رقيق وهذي لَيستْ أيامَ عبوديةِ |
Biliyor musun, sanırım onun çok nazik bir sevgili olduğunu bilmek hoşuna gider. | Open Subtitles | أعتقد أنّك تودّين أن تعرفي أيضاً أنّه عشيق رقيق. |
"tatlı bir yağmur gibi gökten yere düşer." | Open Subtitles | كغدق رقيق من الجنه على الموضع الذي أسفله |
Halen atmosferi uygun hale getirmeye çalışıyoruz nefes alınabilir ama zayıf. | Open Subtitles | مازلنا نعمل علي تعديل الغلاف الجوي أن الهَوَاء رقيق, لكنه صالح للتنفس |
Telefon edip, babasının senin arkadaşın olduğunu söyledi. Sesi hoş birine benziyordu. | Open Subtitles | لقد إتصلت و قالت أن أبوها كان صديقك صوتها كان رقيق كالأطفال |
Oldukça şiirsel, yine de narin ve korkmuş, tıpkı küçük bir beyaz tavşan gibi. | Open Subtitles | شاعري بشكل كبير و لكن رقيق و خائف تماماً كالأرنب الأبيض الصغير |
Yakın zamanda bir arkadaşını kaybetti. Biraz duyarlı ol. | Open Subtitles | قدّفقدصديقته، لذا حاول أنّ تكون رقيق الشعور. |
Çok tatlısın ama ben evlenmiyorum. | Open Subtitles | أنت رقيق جداً، لكن لن أتزوّج... |
İsterseniz yufka yürekli deyin ama bu mevzu beni fena duygulandırdı. | Open Subtitles | قولوا عني رقيق لكن هذا الأمر برمته حولتني إلى شخص هش. |
İntihar ve cinâyet düşüncesi arasındaki çizgi oldukça incedir. | Open Subtitles | الخط الفاصل بين الانتحار والتفكير الأجرامي هو رقيق جدا. |
Güler yüzlü. Biraz da mülayim. | Open Subtitles | إنّه لطيف, و رقيق نوعاً ما |