Peki, kadınlara özgü hastalık tanımlanamadığında genele yayılan sonuçları nelerdir? | TED | ما هي عواقب عدم الكشف عن النموذج النسائي لأمراض القلب |
Ve tedavisiz, bağımlılığın büyük ve çok kötü sonuçları oluyor. | TED | وفي حالة عدم معالجة الإدمان، فإن له عواقب وخيمة وضخمة |
Yüksek sesle konuşmanın gerçek ve bazen çok acı sonuçları var. | TED | في بعض الأحيان هنالك عواقب حقيقية ومؤلمة لعدم السكوت عن الخطأ. |
Böyle durumlarda, aklımızı veremediğimiz zamanların farkında değilken yaptılarımız bazı sonuçlar doğuruyor. | TED | وعندما يحدث هذا، عندما يتشتت انتباهنا دون أن نلاحظ، ستكون هناك عواقب. |
Şimdi, bu gürültü öylesine büyük ki toplum bu gürültünün sonuçlarını en aza düşüren kişileri ödüllendirmektedir. | TED | هذا التشويش هو من الضخامة بحيث يمنح المجتمع أهميّة كبيرة لأولئك من بيننا الذين يمكنهم الحد من عواقب التشويش. |
Dünyamızın sağlığı denizlerdeki koşullara çok sıkı bir şekilde bağımlıdır öyle ki bu değişimlerin anlatılamayacak kadar çok fazla sonucu olacaktır. | Open Subtitles | سلامة كوكبنا مرتبطة ارتباطاً وثيقاً مع ظروف البحر بحيث أن هذه التغيرات قد تجلب عواقب لا تُعد ولا تحصى على العالم |
Yaptıklarının bir bedeli olduğunu baban anlamalı ama, tamam mı? | Open Subtitles | لكن والدك يجب أن يفهم أن هناك عواقب لأفعاله, حسناً؟ |
Hedef araçların sahipleri ise kendi hataları olmadan bu algoritmanın olumsuz sonuçlarına katlanacak. | TED | ومالكي المركبات المستهدفة سوف يعانوا من عواقب سلبية بسبب هذه الخوارزمية بدون أي ذنب إرتكبوه |
Düşmanlarımız ufak bir çatlak dahi bulabilirlerse bunun çok kötü sonuçları olur. | Open Subtitles | لو استطاع أعدائنا أن يجدوا شق صغير واحد سيكون للأمر عواقب وخيمة |
Ve cinayet işleyen bir p*çin kalbini kırmanın sonuçları vardır. | Open Subtitles | وهناك عواقب وخيمة ستنشأ عند تحطيم قلب هذا الوغذ القاتل |
Bu adamı davadan almanızı talep ediyorum yoksa ciddi sonuçları olacak. | Open Subtitles | أطالب بإبعاد هذا الرجل عن القضيّة وإلا فستكون هناك عواقب وخيمة |
Eylemler sonuçları ve dolayısıyla yeni dünyaları yaratır ve hepsi farklıdır. | Open Subtitles | الأفعال تؤديّ إلى عواقب التي تخلق عوالم جديدة لكنها جميعها مُختلفة، |
Nasıl veya ne zaman bilmiyorum ama bir gün bunun sonuçları olacak. | Open Subtitles | لا اعلم كيف او متى, ولكن يوم ما سوف يكون هناك عواقب. |
Karanlık, çarpık kişilerle aynı dünyada yaşamanın getirdiği sonuçları nihayet öğrendin. | Open Subtitles | لقد تعلمت أخيرًا عواقب العيش في هذا العالم مع هؤلاء الأشرار. |
Hiç birşey yapmamanın sonuçları bundan daha ağır olur, bayım. | Open Subtitles | إن عواقب التخاذل كفتها أرجح بكثير بالنسبة لي يا سيدي. |
Bu şerefsizin ve yeğeninin, yaptıklarının sonuçları olduğunu öğrenmeleri lazım. | Open Subtitles | على هذا الأحمق وابن أخيه أن يعرفا أنّ هناك عواقب. |
Yani buluttaki küçük değişiklikler bile çok ciddi sonuçlar doğurabilir. | TED | لذا أي تأثير صغير للغطاء السحابي سيؤدي إلى عواقب وخيمة. |
Ve bunun sonuçlarını düşünürseniz, bu şeyden gizlenmek gittikçe zor hale geliyor, diğer şeylerin yanında çünkü sadece elektronik dövmeler değil, yüz tanıma da gerçekten iyiye gidiyor. | TED | و كما تفكر في عواقب ذلك، يصبح من الصعب اخفاء هذه الأشياء، من بين أمور أخرى، لأنه ليس فقط الاوشام الإلكترونية، ولكن التعرف على الوجه اصبح جيدا. |
Bütün gazeteciler, tıpkı bizim gibi davranışlarının bir sonucu olduğunu kabul etmeli. | Open Subtitles | هو وجميع الصحافيين عليهم إحترام أشخاص في مستوانا الأفعال لها عواقب وخيمة |
Ama bu, yaptıklarınızın kanunsuz olduğu gerçeğini değiştirmiyor, bunun da bir bedeli var. | Open Subtitles | ولكن هذا لا يغير حقيقة أن أفعالكم كانت غير قانونية إطلاقاً، ولذلك عواقب. |
Hemen burayı terkedeceksiniz ya da boşboğazlığınızın sonuçlarına katlanacaksınız. | Open Subtitles | ستحزمان أمتعتكما و تغادران البلدة فوراً أو تتحمّلا عواقب إساءة التقدير |
Bu beyinde kısa devre yapar ve bunun zihinsel sonuçlarıyla fiilen karşılaşmaya başlarız. Bunlardan biri, zihnin gerisinde her yere sinen bir kaygı bulutu oluşması. | TED | إنها تعوق المخ، وبدأنا نجد أنها بالفعل لها عواقب مُدرَكة، إحداها هي خلفية من هواجس القلق. |
Düşmandan yana taraf olursa bir ejderha korkunç sonuçlara yol açabilir. | Open Subtitles | ،لكن إن وقف في صفّ العدوّ فقد تكون للتّنين عواقب وخيمة |
Görünüşe göre insani yardım çalışanlarına yapılan saldırılar için bir sonuç yok. | TED | فيبدو أنه ليس هناك أي عواقب للهجمات التي ترتكب ضد عمال الإغاثة الانسانية. |
Kişisel kâr sonuçlarından korkmasaydım anında yapardım. | Open Subtitles | كنت سأستخدمها بالتأكيد لو أنني لست خائفة من عواقب تحقيق مكاسب شخصية |
Evet, sorun da insanların herhangi bir bedel olmaksızın büyü yapabileceklerini sanması. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة هي أنّ الناس يعتقدون بأنهم يستطيعون التعامل مع السحر بدون عواقب |
Kimse bu tür bir gücü yan etkisi olmadan kullanamaz. | Open Subtitles | لا أحد يحمل ذلك النوع من القوى دون أي عواقب. |
Bugün yaptıklarımızın, gelecekte sonuçlarının ne olacağını hayal etmek bile çok zor. | TED | حيث لا يمكننا حتى تخيّل عواقب أفعالنا اليوم على مستقبل الغد. |
Şimdi evlenmeyi de beceremedim. Bunun cezasını biliyorsun. | Open Subtitles | الآن أنا أخفقت في الزواج وأنت تعلم عواقب ذلك |
Korkulan şey bu teşviklerin kararın yalnızca bilimsel sebeplerle yapılmadığını göstermesi ve hatta öyle olsa bile, istenmeyen sonuçların olabileceğidir. | TED | الخوف هو أن وجود تلك الحوافز يعني أن القرار لم يتخذ على أساس علمي وحتى إن كان كذلك، سيكون هناك عواقب غير مقصودة |