"فرصه" - ترجمة من عربي إلى تركي

• şans
• şansı
• fırsat
• şansın
• şansımız
• şansım
• fırsatı
• ihtimal
• ihtimali
• şansını
• fırsatını
• fırsatta
• şansınız
• fırsatım
• fırsatın

Onların ayrılması, Domuz ve Köstebek Takımları için bir şans olabilir.
مع إنقسامهم قد تكون فرصه لفريق الخنازير و الخلد للحاق بهم

Sakinleşmesi için bir şans verin. Sakinleşmesi için bir şans verir misiniz?
فقط أعطه فرصه ليهدئ نفسه هلا أعطيته فرصه ليهدئ من تلقاء نفسه

Ama herkesin bu şarkıyı duyma şansı olması gerektiğini düşündüm.
لكني اعتقد انه يجب ان يحصل الجميع على فرصه لسماعها

Bu onun için iyi bir fırsat, onun razı etmeye çalışmalısın.
وهذه ايضا فرصه جيده له لذا يجب عليك مساعدتي في اقناعه

Sanırım sonra bir şeyleri düzeltmek için bir şansın daha olabilir.
فى هذه الحالة أعتقد إنك لديك فرصه واحده للقيام بالأشياء الصحيحه

Ortalık yeterince karışırsa, Miller'la benim içeri girme şansımız olur.
واذا حدثت فوضى كافيه ستكون لدى انا وميلر فرصه للاقتحام

Los Angeles belediye başkanı olarak, zaman zaman mühim insanlarla tanışma şansım olur.
كرئيس لمدينه لوس انجيلوس احصل على فرصه فى اغلب الاحيان للألتقاء بأشخاص رائعين

Hiç kimseyi incitmek istememiş o çocuğu, sadece şans istemiş o çocuğu.
الذي لم يتعمد إيذاء أي شخص هذا الطفل الذي أراد مجرد فرصه

Tek istediğim, onları uazaklaştırmam için bana bir şans vermeniz.
كلّ ما أسئله هو أن تعطوني فرصه لأتعافا منهم بنفسي

ınançsız biri olduğunu biliyorum Henry ama bu şans meselesi değil.
لا , اعلم انك لست مؤمن ,هنرى ولكن هذه ليست فرصه

CA: Rick, Snowden konuşmasını bitirtiğinde Ona değerli bir şeyler, bilinmeye değer şeyler söylemesi için bir şans verdim.
كريس: عندما انهى ادوارد سنودين محادثته, منحته فرصه مشاركه فكره تستحق الانتشار.

Sadece gerçekten pişmanlık duyup ikinci bir şansı hak edenlerinki...
التائب الصادق فقط .. له الحق في تَوَقع فرصه أخرى

Cehennem Kedileri'nin jürinin önüne çıkmak için bir şansı daha olacak demişti.
لقد قالت ان الهيل كاتس سوف يحصلون على فرصه اخرى امام الحكام

Bilirsiniz, çocukları ve yaptıkları işleri görmek için güzel bir fırsat.
كما تعرفين، إنها فرصه جيده أن تري الأطفال و كل شيء

Uzun süredir beklediğim bir fırsat olsa da bu şekilde yapmak istemiyorum.
حتى إن كانت فرصه اسعى اليها بشدة لكني لا اريدها بهذه الطريقة

Bu gece, bir ölümün daha gerçekleşirse yaşamak için son şansın kalacak.
الليله لو ان الموت عاد مجددا سوف تبقى لك فرصه اخيره للبقاء

İkinci sefer olduğunu biliyorum, ama şeyi hissetmek için son şansımız.
انا اعلم انها المره الثانيه . ولكنها أخر فرصه لنشعر بـــ

Eğer bir şansım varsa o da hemen ameliyat olmaktan geçiyor.
عملية الجراحة الأسبوع المقبل وسيحتاجوا ان يعملو بقوة إذا امتلك فرصه

Artık Tesla'nın eline, Şikago'da bir tarih yazma fırsatı geçmişti.
والان , تيسلا لديه فرصه ليغير التاريخ هناك في شيكاغو

Seni temin ederim. Böyle bir ihtimal yok. Herif elimde.
ولا حتى فرصه ولم يكن هناك شخص آخر للأعتناء به

Ses tellerini parçalayıp çığlık bile atamama ihtimali de var.
هناك فرصه لثقب الحبل صوتي وأنت لَنْ تستطيع الصْراخَ

Bütün geceyi bir katille geçirerek, şansını fazla zorlamıyor musun?
أخذت فرصه فى الجحيم بقضائك الليل مع قاتل

Sana söyleme fırsatını bulamadığım bir şey var... seni affettim.
هناك شيء لم اجد ابدا فرصه لأقوله لك انا سامحتك

Gerçi daha hiç gidemedim, ama elime geçen ilk fırsatta, sörf yapmaya gideceğim.
لم أذهب إلى هناك شخصيا لكن أول فرصه تتاح لي سوف أذهب للركمجه

Size kalsa, yüzde elli şansınız olsaydı bizi onlara yem ederdiniz!
اذا كانت أتيحت لك نصف فرصه لكنت سوف تطعمينا لهؤلاء الملاعين

Aslında saçıma doladığım gerdanlığı gösterme fırsatım bile olmadı.
حرفيا لم احصل حتى على فرصه لأريه عِـقدي تشابك في شعري

Çünkü başka bir fırsatın olmayabilir.
لأن كما تعرف لربما لن تتمكن من حصولك على فرصه أخرى