Ama bu tehdit laflarının altından iyi bir şey çıkması mümkün değil. | Open Subtitles | لكن وفقًا لهذا الحديث عن التهديدات، فلا يمكن أن يكون مشروعًا حميدًا. |
Geri getirilmem mümkün değil. | Open Subtitles | أرفض هذه المناورة. فلا يمكن اعادتي اليكم. |
Bu eli vücuduna tekrar monte edersem üzerinde ne gibi bir etkisi olacağını söylemek pek mümkün değil. | Open Subtitles | إنْ أعدت ربطها بجسدك فلا يمكن التنبّؤ بتأثيرها عليك |
Zincire vurulmuş olsa bile, ona güvenmek mümkün değil. | Open Subtitles | حتى عندما يكون مسجنونا , فلا يمكن الوثوق به |
Gerçek anlamda yaratılmadığı için yok olması da mümkün değil. | Open Subtitles | اذا لم يتم إختراعه فلا يمكن تدميره |
Oliver, Laura'yı vurdu. Aynı anda Medisonus'ta olması mümkün değil. | Open Subtitles | إذا كان (أوليفر) هو من أطلق على (لورا), فلا يمكن أن يكون متواجداً في ميديسونوس بنفس الوقت |